Seçim yasaklarına rağmen MHP, Zonguldak’ta kendine yakın anket şirketinin sonuçlarını yayınlatıyor.

Yasaklara rağmen algı operasyonları ile AK Parti seçmeni ve kararsızlar üzerinde etki oluşturmaya çalışıyorlar.

Çünkü, CHP’nin Zonguldak’ta seçimi AK Parti’den alabilmesi için MHP’nin oyunu artırması gerekiyor.

AK Parti’nin adayı Dr. Ömer Selim, ne CHP adayı Şenol Şanal ile, ne de MHP adayı Hamdi Ayan’la değil, Haberal ailesi ile çarpışıyor aslında.

Yani, Selim Alan’ın rakibi Haberal ailesi…

CHP Adayı Şenol Şanal’ın arkasında Kemal Haberal var.

MHP Adayı Hamdi Ayan’ın arkasında da Erkan Haberal var.

CHP ve MHP turnusol kağıdı gibi…

CHP kazanırsa Haberal ailesi kazanacak.

CHP Zonguldak Milletvekili Kemal Haberal, önümüzdeki genel seçimlerde milletvekilliği yolunu açmış olacak.

Belediye de halaoğlu Şanal, milletvekilliğinde; ayağı Zonguldak’ın çamuruna bulaşmamış, kentte hiçbir emeği, katkısı, riski olmayan Kemal Haberal ile Zonguldak’ın siyasetini, ticaretini ve geleceğini belirleyecekler.

MHP Adayı Hamdi Ayan kazanırsa; yine Haberal ailesi kazanmış olacak.

Haberal ailesi, kazan kazan stratejisi uyguluyor.

Zonguldak seçmeni; 4 gün sonra Zonguldak’ın kaderini, Haberalların projesine teslim edip-etmeyeceğinin kararını verecek.

***  ***

Küp mü buldu?

İl Başkanlığı, Zonguldak Milletvekilliği adaylığı ve son olarak Zonguldak Belediye Başkan adayı olan Hamdi Ayan’ın seçim bütçesi merak ediliyor.

Bir muhtar adayının bile 100 bin lira harcadığı seçimde Hamdi Ayan, TTK emeklisi olarak bu yükün altından nasıl kalkabiliyor?

Broşürler, kataloglar, reklam panolarındaki afişler…

67’de 67 proje, Dedeman Otel’de yapılan tanıtımlar, toplantılar, mitingler…

Nereden geliyor bu değişmenin suyu diye soruyorlar.

Hamdi Haberal’a sormak lazım…

***  ***

Müteahhit mi istersin, su saati mi, Üniversiteye HAT mi?

Zonguldak siyasetini ve ticaretini dizayn etme egosuna yakalanmış çok önemli bir ailenin, yakın akrabası olan bir belediye başkan adayının verdiği sözler akıllara zarar.

Akrabasına Milletvekilliği sözü…

Gazeteciye Müteahhitleri koparma sözü…

Bir başkasına su saatlerini verme sözü…

Seçilemeyecek sırada Meclis Üyelerini çalıştırmak için palavlar, Ramazan’daki pide kuyruğu gibi…

15. Sıradan sonra ki Meclis Üyeleri, Belediye Başkan Yardımcısı olacak.

Seçilirse, herkes; alevisi, Arı’sı-pakı, devşirme ülküsü Başkan yardımcısı olacak!

Ekranlar, üniversite hattı ile iflastan kurtulacak!

Yeğenler, Belediyenin doğrudan temin sözünü yiyen olacak!

Banka dolandırırken ‘iş’ mağduru banko olan Başkan adayı olan, yeğenini otoparka çekecek!

Ruhuna Fatiha mı, yoksa Yasin mi tercih edersiniz!

Ruhsat sözü, kaldırım sözü….

Fırın sözü, ekmek sözü, Belediye sözü, sözlüye evlenme sözü…

Çıktığı kadına garanti sözü….

Liste uzayıp gidiyor…

Herkes harıl harıl çalışıyor…

İhale, doğrudan temin, ekmek, Başkan yardımcılığı, otopark, Üniversite hattı…

Neler neler….

Ekonomik krizin olduğu şu günlerde hayaller şen ol oluyor ama; Sanal, Belediye bütçesi Paris…

Sattığı hayaller boyundan büyük…

Yağsa yağmur, çaksa şimşek, bozuk yollardaki çukurda boğulur boyu!

Bafrası, tafrası, icrası, unu, eleği, tanıyor mu Avukat Murat’ı?

İcraları ticaretinden büyük!

Parayı biliyor, borcunu ödemiyor!

OKİ’si, Toki’si, suyu, yol’suzluğu, indirimli su sözü var…

Belediye Başkanı olsa bu borçları matematik zekasıyla kapatır…

İcra ve borçlar nedeniyle gramajlı işyerini asgari ücretle çalıştırdığı gariban işçi Hüseyin’in üzerine yapan sanal belediye başkanı, başkan olunca; Belediyeyi haber alıp Kemal amcayı Millet Meclisinde yemin ettirip, Atatürk’ün yattığı anıtta, Muharrem ayının ak demiri üzerinde yol’suz dediklerimize rahmet okutur…

Martın’ın sonu; Müteahhit, Halk otobüsü, Üniversite hattı, Başkan Yardımcılığı, doğrudan temin, ruhsuz eşref saatine ruhsat…

Seçmenin oyu; riyasette sanala, reelde rahmet okutacaklara…

Burası Zonguldak; kışın, 20 derece sıcaklığın olduğu memleket.

Sabah ayazında donduğumuz, öğlen yaz sıcağını yaşadığımız, akşam donduran soğukta üşüdüğümüz memleketin adı.

24 Haziran’da ayaz soğuğunu yaşayıp, 25 Haziran’da 25 derece sıcağın altında yandığımız memleket…

2000 Yılından buyana santraller havamızı bozdu bizim.

Nisan’ın başı bahar yaşıyorduk.

Şimdi Haziran’ın 25’inde ayaz, 26’sında yazı yaşıyoruz.

Arası, ortası yok…