İşte bir kıssadan hisse ve işte Arif Nazım'dan Şiir…

Siz Zonguldak’a göre boşlukları doldurun.

Zonguldak’ta akşam ve sabah ezanında uluyan köpeklere göre yorumlayın…

***

Soğuk bir kış gecesi, üstü başı çırılçıplak soyulup yabancı bir köye bırakılan adamın hikâyesidir bu.

Zamanın birinde şair hükümdarı eleştiren şiirler yazar.

Hükümdar da şairi çağırıp iyice bir azarlar, üzerindeki elbiseleri çıkarttırıp sokağa bırakır. Şair açtır, hava soğuktur, hükümdar da merhametsizdir.

Soğuktan da ölemez ya!

Mecbur yakınlardaki köye (öyle çıplak da olsa) sığınmayı dener.

Köye girdiğinde vakit geçtir, ileriden aç köpekler üzerine doğru hücum etmektedir. Çareyi kaçmakta görmeyen şair yerden bir taş alıp fırlatmayı dener.

Fakat o da ne?

Taşlar bağlıdır.

Bir tane bile taş alıp atamaz köpeklere…

Ve tarihi cümle dökülür ağzından:

-Bu köyde taşları bağlamış, itleri de salmışlar!

Hikâye bu ya, sözü duyan ve beğenen hükümdar tekrar şairi sarayına alır ve makûs talih böylece nihayet bulur. Şeyh Sadi Şirazî Bostan ve Gülistan adlı eserinde bu hikâyeye yer verir.

HESAP
Borcumuz var vatana elbet ödenecek
Az sabret ana oğlun inşallah dönecek
O kadar kolay değil vatanı bölmek
Ve o kadar zor değil uğruna ölmek

Taşları bağlamışlar köpekler serbest
Eşkiya düze inmiş yiğitler derdest
İmama bozulup da bozmayız abdest
Gün gelir de bu hesap görülür elbet


Cephede yenilen düşman bir zaman siner
İlk fırsatta oyunu sinsice dener
Keser döner sap döner bu hesap döner
Bu millet makus talihi bu kez de yener

***  ***

Köpekler, akşam ve sabah ezanında ulur…

Akşam ezanından inerler, sabah güneşine çekilirler derler…

Canı yanan iki ayaklı dişiller, çakal gibi sürekli ulur…

Sen ulu…

Irmakta taşlar yosun tutar…

Pınarlar, akar gider…

Ulu, ulu…

Köpek gibi, çakal gibi ulu….

O ses de güzel!

Ulu pınarın kıyısında zurna sesi de iyi gider!

Zurna, 7 delikli üflemeli alet…

Kıçı tıkanınca, sahibini zorlar…

Hurdacı, yıldıran yıldıray…

Sana selam olsun…

Niğde’nin elması, Zonguldak’ın kurnazını yemiş!

37 Milyon aklını almış…

Niğde arısı sokmuş, 7 bakraç yoğurdu öz hasekiye sür şimdi…

Şişliği iner belki!

Ver mehteri liboş, yer gök inlesin…

Çalsın davullar, zurnalar…

Bir köçek havası, bir tulum havası…