Sürekli yazarken, okumakta ikmale kalıyoruz çoğu zaman.

Gün 24 saat, o da yetmiyor!

Her şeye, herkese yetişiyor, kendimize sevdiklerimize geç kalıyoruz…

Yarım saat fazla kestirsek, yetişmiyor hayat!

An bile başkalarının an’larını takip ederken tükeniyor…

Uzaktan bakınca hoş geliyor size değil mi?

Oysa başkalarının hayatlarını, işini, siyasetini yazıyor, yorumluyor…

Ve yoruyoruz hayatımızı…

Ya kenti, ya kentte yaşananları takip ederken gün bitip geceye sarıyor…

Sayfa sayfa başkalarının hayatını yazarken ömür bitiyor…

Gece de bitiyor mu sanıyorsunuz…

Madden ve manen muhasebe başlarken uyuya kalıyoruz.

Oysa masamın kenarında bekliyor Yılmaz Özdil…

Ona da ayıp oldu ya…

Yıl oldu okuyamadım, belki de salladım biraz…

Ama tozunu alıyorum hep…

Abdullah ağabeyden istediğim Mustafa İslamoğlu’nun “Yürek Devleti”

Armağan ettiği İhsan Fazlıoğlu’nun “Sözün eşiğinde”yi seçimden önce karıştırmıştım biraz…

Baş ucu kitabı yaptım onu…

Aylar önce sipariş etmiştim Zonguldak Valisi Ahmet Çınar’ın “Kordüğüm” romanını…

Adı güzel, daha okumadan boğazına düğümleniyordu ama, adı “Roman”dı, tozunu aldım aylarca…

10.’cu Sayfa, 20.’ci sayfa derken 4 günde okudum yaşanmışlıkları…

Neye ve kime inanacağını şaşırmış bir halkın yaşadığı cadı kazanı.

Sorunları çözmek isteyen bir adam, tek başına Devlet’in uzanan elini yakan kor bir düğüm…

Cesaret, mertlik, dostluk, aşk, infaz, ihanet…

Devletin sıcak eli, halkın korkusu, PKK’nin ateşi!

Ne romanı, gerçek hayat!

Kürt sorunu, PKK ve devlet arasında korku dolu bir yaşam.

Birbirine düğümlenmiş ağlatan bir kafe

Yudumlayamazsın…

Kör düğüm!

Herkes kendi hikayesini yazsın diye,

Sözleri yok, melodisi var, ağır ağıt!

İlk dinlediğimin üzerinden 7 yıl geçmiş!

Yaşanmışlıklara ve yaşanmamışlıklara düşen parça…

Geçmişi biten bir sürgün, geleceğinde yeni sürgün…

Batı’da yaşarken, Doğu’da ikmale kaldığımız gün…

Tanımadan, önyargılarda bulunduğumuz insan; Kor düğüm!

Sıra Surhay’da…

Bulabilirsek okuyacağız!

Bu arada Devrek’e yine yağmış…

Oradaki dostlar, esnaflar arıyor…

"Yağmur yağdı, ıslandık biraz, sen neredesin" diyorlar!

Bu gün Ereğli’nin imarında boğulduk aslında…

Semerci’ye selamlarını, hürmetlerini iletiyorlar!

Boğulmamışlarsa yarın gidip bakacağız…

Başkalarının hikayelerini yazacağız yine…

Zonguldak’ta her yer ağlatan kafe…

Yudumlayabilirsek içeceğiz yine!

Bu arada ağlatan kafe, içilmiyor, dinleniyor...