Belediye Meclisi Denetleme Komisyonu’nun Vedat Öztürk döneminde Belediyenin zarara uğratıldığı Denetim raporu Vedat Öztürk’ü çıldırtmış.

Raporun basına sızması sonrası Encümen toplantısını basıp, hakaret etmiş.

Oysa o rapor herkesin elinde var.

Vedat Öztürk, Devrek’te Zabıta görevi yapıyordu.

Belediye Başkanlığı’nı hayal bile edemezdi.

Bu gün kendisine kumpas kurduğunu söylediği isimler onu Belediye Başkanlığına taşıdı.

Ama o, makamı taşıyamadı…

Eline yüzüne, beline bulaştırdı…

AK Parti Genel Merkezi elindeki dosyaları, resimleri ortaya koyup, partiden ihraç edebilir, savcılığa verebilirdi.

AK Parti, Vedat Öztürk’e Jest yaptı, “Git efendi gibi istifanı ver. Olay büyümesin, sen de, biz de rezil olmayalım” dedi.

Ama Vedat Öztürk rahat durmadı.

Allah’a şükür yolsuzluğumuz, hırsızlık yok” dedi.

Hırsızlığın, arsızlığın yoksa niye istifa ediyorsun diye sormazlar mı?

Bana kumpas kuran 5 kişi var. Onları açıklayacağım” dedi istifa ederken.

4 Aydır Gökçebey halkına gerçek dışı şeyler söyleyip, suçu, günahı olmayan insanları işaret ediyordu.

İşadamını, siyasetçiyi, gazeteciyi hedef gösteriyordu.

Bu gün yolsuzluklar raporlarla ortaya çıktı.

Yarın Müfettiş gelir, konu Adliye’ye intikal eder.

Öbür gün zaaflar dökülür ortaya…

Hoş onlarda herkesin elinde dolaşıyor ya…

Neyse…

Bazı insanların yalanı doğrudan daha iyi söyleme kabiliyeti oluyor…

Tek ayak üstünde yetenekli bir insandı…

Taki yolsuzluklar ortaya çıkıncaya kadar…

Allah akıl fikir versin…

***.. ***

İsteriz ama istemeyiz aslında!

Bu şehre benim bildiğim 20 senedir dokunulmadı.

Elindeki varlıklar da kısa sürede tek tek alındı.

O yüzden karanlık, pis, varoş bir şehirle baş başa kaldık.

Suyu bile içilmiyor ama Zonguldak suyunu içen bu şehirden gidemiyor da…

Tarifi zor bir aidiyet duygusu bu!

Kirli de olsa denizine aşığız, bakımsız da olsa dağlarını, ormanlarını seviyoruz.

Karadenizin hırçınlığını, ormanların o ihtişamlı gürültüsünü…

Bazen gürültüsünü, çoğu zaman sessizliğini seviyoruz Zonguldak’ın…

Belki de sevmek için türlü türlü bahaneler arıyoruz.

İki sohbetimizden birinde Zonguldak’ı yeniden imar ediyor, ekonomisini düzeltiyoruz o yüzden!

Bu şehirde hepimiz Vali…

Hepimiz Emniyet Müdürü, Belediye Başkanı, Milletvekili oluşumuz bu yüzden sanırım…

Şehre karabulut gibi çöken 1950 yapımı Fevkani Köprüsü’nü değil kaldırmak, bakımını dahi yaptıramıyoruz.

Altındaki 99 dükkan sahibini mağdur edilmeyeceklerine ikna edemiyoruz.

Her yer işgal” diye her gün zırlayıp duruyoruz.

Dokunulduğunda, “Vay efendim mağduruz oluyoruz” diyoruz…

Limanı doldurup yeniden şehir oluşturalım” diyoruz.

Ciddiyete binince “Vay peşkeş çekecekler. Zonguldak’ın tek ekonomik girdisi burası” diyoruz.

Nereye girdisi varsa!

İşi tıkırında esnaf hem kazanır, hem ağlarmış ya…

Zonguldak da böyle…

Hem yapılsın istiyoruz, hem “İstemezük” diyoruz.

Bakın sahildeki işgal çekekler yıkıldı.

Bir zihniyet yakılıyordu aslında…

Hemen herkes kenara çekilip seyretti.

Köstek olmak isteyenler Devletin gücünden korktu.

Destek verenler, çekeği olan memurdan korktu, sustu!

Biz yıkılmalı dedik…

Sahte profilli yüreksiz yorumculardan yemediğimiz küfür kalmadı. Onlar kendilerini biliyor, biz onları tahmin ediyoruz. Yeri gelmişken, iade edelim.

Sonuçta azınlığın çoğunluğa hükmettiği bir zihniyetle didişme halini yaşıyoruz her defasında…

Oysa kenar mahalle memnun yapılan işlerden…

Kentin omzuna ahtapot gibi çöküp saran Fevkani’yi çoktan kentin gündeminden, siyasetin malzemesinden kaldırmış olmamız lazımdı.

Liman denince 2. Makas geliyor insanın aklına…

İz düşümü gibi…

2. Makas’ı bile 20 yıl sonra kaldırabildik oradan…

Neyse…

Vaktimiz çookk…

Tepemize çökmezse Fevkani’yi 20 yıl sonra…

Limanı 40. yılda hallederiz artık…