Bazen, bazı kurumlarda “Senin hırsızın” ile “Benim hırsızım” kavgası oluyor…

“Çalınacaksa ben çalayım, çok çalacam” minvalinden işler bunlar…

Çünkü, adamlar çalıştıkları kurumu soymaktan toplum vicdanında sabıkalılar zaten.

Düşünün: o insanlar, trilyonluk bütçeli kurumların başında yıllarca yöneticilik yaptı.

Zannediyorsunuz ki sadece kurumdan iş alan müteahhitlerden lavanta aldılar.

“Parke ihalesi yaptık, payımızı hazırla” diye ziyaret olur mu?

Cuma namazına elinde kocaman ayakkabı kartonu alıp, yol üstünde kılıp, selam verirken beni kimler görüyor diye kafaları dönence oluyor bu mezhebi geniş adamların.

Eller arkada mıhtar gibi, avanta istemeye gidecek kadar alçak çukurda yaşıyorlar.

Yedek parçacı, tamirhaneci gazinin oğulları ile kurumu soydular yıllarca.

O güç ellerinden gitti, musluk kesildi…

Hani ayda bir toplanıp, bir hafta süren toplantılarda havlayıp duruyorlar.

Millet zannediyor ki, bizim için konuşup, yaygarayı basıyorlar.

Zerre menfaatleri olmasın ağızlarını açmazlar aslında.

Terzinin duble paçası gibi menfaate göre duble havlıyorlar!

Suratına su fırlatsan, hesabını sormazlar, soramazlar…

Sahi, 24 Haziran’dan sonra bu kadro muhtemelen değişir.

Peki, ne olacak milletin 202 Bin lirası?

Zimmet ötelenir mi hiç?