Ne ilk, ne son olacak…

Kilimli’nin, Asma’nın, Dilaver’in dağlarında, o karaelmas var oldukça geriye hep dram bırakacak…

Doğu’daki terör şehitleri kadar, işsizlik teröründen şehit olan madenci evlatlarını uğurlayacak.

İnsanlar gibi kentlerinde kaderi var.

Bir avuç kömür için bir ömür verecek Zonguldak.

Hep ölümle kucaklaşacak Zonguldak…

Şair Erdem Bayazıt’ın yazdığı gibi;

"Şehrin Ölümü’nde... Şehrin elbisesini çalmışlar…"

Duvarlar çıkıyor önüme

Şehrin mahpus yüzlü duvarları

Hiçbir sır kalmamış ardında hiçbir duvarın

Nereye gitti diyorum benim elbisem nerede

Şehir soyunmuş diyor biri

Şehrin elbisesini çalmışlar

Bütün şehir çöküyor yüzünde bir insanın

Şehir boğuluyor içinde insanların kan gibi bir sesle

Mor bir kabus çöküyor üstümüze

Parkta son ağaç da ölüyor intiharı hatırlatan

                                                          bir ölümle…

***

Ya madenlerde göç ediyoruz toprağa, ya da gurbete…

Çileye, özleme…

Ama ille de göç ediyor umutlar…

Başka çare yok!

Çünkü ç’almışlar kentin ekonomisini.

Ya toprağın altından alıyoruz sevdiklerimizi…

Ya da Almanya uçaklarından kargoyla geliyor tabutlarımız!

Her evde, her ailede bir madenci ve gurbet hikayesi yazılıyor bu şehirde…

Dün gece Zonguldak; maden şehitlerinin cansız bedenini beklerken, yeni Milletvekillerimiz de Ankara’da yemin ediyordu.

Aileleri gurur duyuyordu onlarla...

İnşallah bizde gurur duyarız!

İnşallah Zonguldak’a hayırlı olurlar, umut olurlar, iz bırakırlar, hayat verirler…

İnşallah Zonguldak’ın kaderine dokunurlar…

Sorumlulukları geçmiş yıllara oranla çok daha fazla…

Bizi santrallere, maden ocaklarına, işsizliğe olan mecburiyetten alıkoyacak işler yaparlar…

Bir üç yılı daha kavgayla geçirmeye tahammülü yok bu kent insanının.

Gelecek değil, göç görüyoruz…

Göç edemediğimizde sarıldığımız tabutları görüyoruz...

Ve kentin kaderini; İşi, koordinasyonu sağlamak olan bürokratlara ihale etmekten vazgeçilmesini istiyoruz.