Bu şehir böyle Ayşe teyze…

Her taşın altından kodamanlar çıkar bu şehirde.

Bir de onların bürokrasi ve siyasi uzantıları.

Sen zannedersin ki, sadece bir kodamanın ayağına bastım.

Oysa bu şehirde herkesin bir arayüzü, bir de karayüzü var Ayşe teyze…

Bir kişiyle tartışıyorum zannedersin, 50 kişi düşmanın oluverir bir anda.

Sen evine bir tente yapamazsın…

Yapsan tepene indirirler…

Sen geçim savaşı verirsin, onlar seçimde de senin tepene binerler.

Sen ekmek bulamazsın, onlar el altından Milli Emlak’ın en iyi arazilerini toplar.

Sen imar alamazsın, toprağını yok pahasına satarsın.

Onlar yok fiyatına araziyi alır, imar değişikliği ile kat üzerine kat çıkarlar.

Yasa tanımazlar, Kaymakam takmazlar.

Soruşturma açılır, yüzsüz yüzsüz yazan gazeteciyi suçlarlar…

Giderler Valiyle, Emniyet Müdürüyle otururlardı.

Yazan gazetecileri de tehdit ederlerdi.

Sudan sebeplerle nezarethaneye attırdılar.

Adam tutular vurdurmaya kalktılar.

Şakağımıza silah dayadılar.

Şimdi değişti bu makamların başındakiler.

İftar çadırları bile vatandaşın ayağına geliyor artık.

Eskiden bir kırmızı şaraba tamah ederlerdi.

Şimdi utanmadan Milletvekili Aday Adayı da İYİ oluyorlar görüyor musun?

Allah büyük.

Demek ki, böyle hesaplaşacakmışız…

Büyük koparanları da vardı tabi…

Kodamanlar Devletten, onlar kodamanlardan kopartıyordu.

Araya çomak sokanı da harcadılar.

Olan Zonguldak’a oldu.

Devletin, yasanın, insanlığın sorgulandığı şehir oldu Zonguldak.

İki katlı, iki yüzlü, talihsiz, bereketsiz bir kent olduk.

Senin mektupta anlattığın Belediye Başkanı da oranın kodamanıydı.

Devletin başları değişti, bu kodamanlar hala geçmişteki alışkanlıklarında kaldı.

Neyse Ayşe teyze…

Daha anlatacak çok şey var aslında.

Büroda tadilat, babam hastanede ameliyat…

Anlattıkların araştırmaya muhtaç.

Namerde kaptırmamak lazım paça…

Sen aklındakilerini yazmaya devam et.

Bana biraz müsade et…