Siyasi tartışmalarda zaman zaman duymuşsunuzdur Pirus Zaferi tartışmalarını!

Pirus zaferi, yıkıcı büyüklükte kayıplar pahasına kazanılan bir zaferi anlatır.

İşte bundan dolayı, nihai getirisi, kazanma yolunda ödenen bedeli karşılamayan zaferlere siyasi ve tarihi literatürde Pirus Zaferi deniyor. Meydanda zafer gözükür ama daha geniş bir perspektiften bakıldığında bir hezimettir.

Şimdi; Zonguldak AK Parti’de yaşanan siyasi karmaşanın, hesaplaşmanın, ihanetin nedeni de budur.

AK Parti Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar, Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş, Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan ve birkaç belde Belediye Başkanları ile birlikte Zonguldak’ta siyaseti tüm insani ve vicdani değerlere rağmen dizayn etme çabasındalar.

Oyun kurucu, perde arkasında sessiz sedasız görünen Hamdi Uçar’dır.

Hamdi Uçar, İl Başkanlığı döneminden buyana bölge halkının nazarında “İşe girme karşılığında bağış adı altında alınan paralar” iddiası karşısında bir türlü kendini aklayamamış, insanların güvenini kazanamamıştır.

FETÖ’den hapis cezası alan ağabeyi nedeniyle de bir daha ki dönem milletvekili adayı gösterilme şansı da oldukça düşük.

Diğer taraftan yapılacak ilk seçimde İl başkanı Zeki Tosun ve Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan siyasette potansiyel isimler arasında yer alıyor.

Tüm bu unsurlar bir araya geldiğinde Hamdi Uçar’ın neden siyasi kaygılar içinde olduğunu anlamak çok zor değil.

Peki Selim Alan’ın mevcut yönetimle derdi ne?

Selim Alan, Belediye’ye 3 milyon lira borcu olduğu iddia edilen bir Otobüs İşletmecisi-Medya patronu üzerinden bize ve mevcut yönetime neden saldırıyor?

Onu sonra anlatacağım!

Bunu anlamak için biraz geriye gitmek gerekiyor.

İl Başkan Yardımcılığı döneminde mevcut yapı ile ters düştü.

Partiyi Gazipaşa caddesinde tartışılır hale getirmeye çalıştı.

Çünkü, her ne pahasına olursa olsun Belediye Başkan adayı olmak istiyordu.

Her yolu mübâh sayarak AK Parti’nin tüm ilkelerine, hiyerarşisine aykırı davranmaktan geri durmadı.

AK Parti’nin yıllar önce attığı safralarla parti dışında siyaset yaparak, Genel Merkez’deki ilişkilerini kullandı.

Özcan Ulupınar aday gösterilmeyince aday adayları arasında kendisine bir şans doğdu.

Selim Alan’ın kin, nefret ve yıpratmaya dönük siyasetine rağmen tüm teşkilat mensupları Zonguldak Belediyesi’ni AK Parti’ye kazandırmak için adeta tırmaladı.

Yıllar sonra AK Parti, Zonguldak Belediyesi’ni almıştı.

Ancak, Selim Alan seçimden sadece 2 ay sonra AK Parti’nin yıllar önce parti dışına ittiği safraları tekrar gündeme getirerek İl başkanlığı ve Merkez İlçe Başkanlığı’na aday çıkarmaya çalıştı.

Kamuoyundan gelen tepkiler üzerine geri çekildi.

Ve “Teşkilat gömleğimi çıkardım” demek zorunda kaldı!

AK Parti’deki mevcut yapıya karşı ‘Yeniçeri lideri’ olarak tekrar mevcut yönetimi tartışmaya açtı.

O da, tıpkı Hamdi Uçar gibi siyasi kaygılardan bir türlü sıyrılamadı.

Çünkü…

İl Başkanı Zeki Tosun’un ve Mustafa Çağlayan’ın siyasi geleceğinden korkuyor.

Her iki isminde içki ve kumar masalarında çekilmiş fotoğrafları yok.

Kıbrıs kumarhanelerine girişleri yok.

Etek, avanta, ihale pislikleri yok!

Aslında Selim Alan, bu iki isimden değil, kendisinden, yaptıklarından, yaşam tarzından korkuyor.

Selim Alan’ı destekleyen hemen herkes yanıldı.

Biz de dahil…

AK Parti Genel Merkezi’de bir gün Selim Alan’ın gerçek kimliğini görecektir.

Tıpkı, Kadir Topbaş gibi…

İ. Melih Gökçek gibi ‘Yeniçeri’ başlarını, AK Parti gövdesinden ayıracaktır!

Yarım adanın yani Zonguldak’ın hükümdarları olmak isteyen bu üçlünün hikayesi Recep Tayyip Erdoğan ‘aşkı’ değil, olsa olsa Yunan kurallığı Epir’in şan şeref düşkünü kralı Pirus’un hikayesidir.

Pirus Zaferi, tarihi ve siyasi literatürde; Meydanda zafer gözükür ama daha geniş bir perspektiften bakıldığında bir hezimettir.

Ve Pirus, MÖ 272’de Argos’ta bir sokak kavgasında bir kadının kafasına attığı taşla da ölmüştür.

Kim üzerine alınmak istiyorsa alınabilir…

AK Parti gömleği adı altında yada Atatürk’ün kurduğu partide veya MHP’de; Siyasi etikten uzak…

İnsani ve vicdani değerlerden yoksun…

İftira, yalan, dolan, kibir, tehdit, vatandaşını hakir gören, makamından kovan, ihale kovalayan…

İhale için bürokrasiyi dizayn etmeye kalkışırsa, Zonguldak’ın huzurunu bozarsa, Vali’yi, Emniyet Müdürü’nü emri altına almak isterse bizim eleştiri hedefimizde olur, olacaktır da…

Bu güne kadar öyle oldu, bundan sonra da böyle olacaktır.

Bir düşmez kalkmaz Allah’tır…

Herkesin bir hesabı varsa yüce Mevlanın da vardır!

Gerçekler zamana muhtaçtır…

Hiçbir kötülük hesap vermeden, hiçbir insan yaşattığını yaşamadan bu dünyadan elini kolunu sallayarak gitmemiştir.

Pirus Zaferi nedir?

İtalyadaki Yunan şehirleri, ‘barbarları (Romalılar)’, yarımadanın güneyinden uzak tutmakta başarısız kalınca Adriyatik Denizi’nin karşısında bugünkü Arnavutluk-Makedonya hattında kurulu Yunan krallığı Epir’in şan şeref düşkünü kralı Pirus’tan(Pyrrhus) yardım istediler.

Yarım adanın da hükümdarı olmaya çok arzulu Pirus, bu daveti büyük hevesle kabul etti ve bir çok fil ve 25 bin askerden oluşan ordusuyla İtalya’nın güney ucuna geldi.

Böylece Pirus’un ordusuyla Romalılar arasında MÖ 280 – 275 yılları arasında 5 yıl sürecek Pirus Savaşları başladı.

Yunan kolonilerinden biri olan Epirus‘un kralı Pirus‘un(Epiruslu Pirus), Roma‘ya saldırmasıyla başlayan savaş, M.Ö. 279 (Heraklia Karşılaşması) ve M.Ö. 280 (Asculum Savaşı) yıllarında gerçekleşen iki büyük çatışmadan oluşur ve bütünüyle Pirus Savaşı olarak bilinir.

Pirus Savaşı, Epiruslu Pirus’un elde ettiği zaferle sonuçlanmıştır. Ancak savaş sonunda Epiruslu Pirus’un devasa ordusundan geriye sadece birkaç tane askeri kalmıştır.

Pirus savaşta onlarca filini, yakın arkadaşlarını, komutanlarını ve ordusunun tamamına yakınını yitirmiştir. O kadar ki savaş sonunda Pirus’un; ‘Romalılara karşı bir zafer daha kazanırsak, tamamen yok olacağız..demiştir.

Bütün yarım adanın lideri olmayı hayal eden Pirus daha fazla dayanamadı ve yarım adanın güneyini de Romalılara bırakarak kalan az sayıda askeriyle Epir’e geri döndü. MÖ 272’de Argos’ta bir sokak kavgasında bir kadının kafasına attığı taşla öldü.