Zonguldak’ta sistem şöyle işliyor;

Belediye Başkanı korkaksa tekme atıyorsun kapısına, giriyorsun içeri…

Sonra başlıyorsun sövmeye…

Ya bir büfe yeri kapıyorsun, ya sahilden bir metre yer…

Birkaç ay sonra 1 metre yeri 10 metreye, 10 metreyi 50 metreye çıkartıyorsun.

İlk sövmeyi kuvvetli yaparsan istediğin büyüklükte mekan yapıyorsun kendine.

Hoş, az sövsen de kimse “orada ne oluyor” diyemiyor ya.

Tabure, sandalye, masa derken, üstü kapanıyor.

Yağmur yağıyor diye etrafı da kapanıyor bir süre sonra…

Yani, Sövmenin sermaye olduğu kentin adıdır Zonguldak…

Gücü, kuvveti, nüfuzu, gazilik ünvanı ile işgallerin hak sayıldığı kentin adı oluyor Zonguldak!

O yüzden yıkılırken kıyamet kopuyor!

Çünkü, azınlığın çoğunluğa hükmettiği, bu kentin kalbine hançer indiren zihniyet yıkılıyor aslında…

 O zihniyet her şeyin farkında…

Siz orada, sadece işgal barakaların ve mekanların yıkıldığını sanıyorsunuz.

Vali Ahmet Çınar ve Emniyet Müdürü Ahmet Metin Turanlı, Zonguldak’ı illegal olmaktan çıkartıp yasallaştırıyor aslında…

Mücadele büyük…

Masum, mazlum, hakkı ile yaşayan Ayşe teyze, Ali amcanın duası ile…

****

Vali Çınar, Fevkani’ye de el atsa…

Zonguldak Belediyesi, kentin kara mizahı Fevkani köprüsüne bakım, dükkanlarına da görsel çekicilik verecekti.

Köprü esnafının endişesi baskın çıktı.

Belediye esnafa anlatmak yerine, ihaleyi iptal etti.

Ne bakım yapılabildi, o ne de o kötü görüntü kaldırılabildi.

Oysa Fevkani ışıklandırılsa, altındaki dükkanlar yenilense Zonguldak’ın sembolü olur.

Ama nerede o cesaret, basiret, irade!

Zonguldak Valisi Ahmet Çınar, bu işe de bir el atsa…

Esnafları toplasa güven bunalımını aşsa…

Fevkani,  şehrin kamburu olmaktan çıksa…

Ne güzel olur değil mi?