Tarihçi Çağlar Tan, lisans tezinin giriş bölümünde yer alan ve bu tezi hazırlamasında kendisine ilham kaynağı olan İngiliz bir kadın seyyahtan bahsediyor. Bu kadın seyyah aynı zamanda dönemin en ünlü siyasetçilerinden 2. Dünya Savaşı yıllarında İngiltere’nin başbakanlığını yapan meşhur siyasetçi Winston Churchill’in kuzeni. Kadın İngiliz seyyah ve yazar Clare Sheridan, daha sonraları ünlü bir heykeltıraş olarak sanat dünyasında adını duyurmuş olup, Atatürk’le de röportaj yaptığı bilinmektedir.




İstanbul’dan başlayarak, tüm Karadeniz sahillerin gezen ve Zonguldak’ta da kalan Clare Sheridan, izlenimlerine ‘Sade Türk Kahvesi’ isimli kitabında yer vermiştir. Tarihçi Çağlar Tan’ın yüksek lisans tezinde yer verdiğine göre Clare Sheridan, Zonguldak’ı ‘medeniyetin ileri karakolu’ tanımlamaktadır. İşte Tan’ın yüksek lisans tezinin girişinde yer verdiği 1920’li yılların Zonguldak’ı;

"Bu araştırmaya, en basit ifadeyle, Zonguldak'ın, Cumhuriyet ile birlikte tecrübe etmeye başladığı değişim ve dönüşüm öyküsünün ortaya konulması niyetiyle başlanmıştır. Araştırmamızın ilhamı ise, henüz Cumhuriyet'in ilk yıllarında Zonguldak'a yolu düşen bir gezginin Zonguldak için yazdıkları olmuştur. Clare Sheridan adlı bu seyyah, seyahatına İstanbul'dan başlayıp kıyıyı izleyerek Zonguldak'a gelmiş ve daha sonra kaleme almış olduğu anılarında burayı, 'medeniyetin gözlerden uzak kalmış ileri karakolu' olarak nitelendirmiştir.

Zonguldak'ın 'medeni' bir yer olarak tasvir edilmesi o yıllarda bölgenin sahip olduğu ve Anadolu'nun birçok şehrinde bulunmayan olanakları ile ilişkilendirilmesidir. Zira, 1920'li yılların başında, savaştan yeni çıkmış bir ülke olan Türkiye'nin pek çok şehrinde sinema, tenis kortu, balo salonu gibi olanaklardan söz etmek mümkün değilken, Zonguldak bu imkânlara çok erken kavuşan bir şehir olarak öne çıkar. Bu nedenle araştırmamız, seyyahın bu benzetmesi üzerinden giderek Zonguldak'ı,  'medeniyetin ileri karakolu' haline getiren dinamikleri saptamayı hedefler.

Zonguldak tarih sahnesine 1829 yılında keşfedildiği kabul edilen kömürle beraber çıkar. Daha sonrasında, kömürün devlet tarafından pazara sunulmak istenmesi sonucu bölgeye birçok yerli ve yabancı sermaye gelir. Sermayenin 1900'lerin başından itibaren kömür işletme merkezlerini Ereğli'den Kozlu ve Zonguldak' a taşıması ise bahsedilen yerin zaman içerisinde şehir olabilecek kadar gelişmesine zemin hazırlar. Bugünkü varlığını ve kazanımlarını kömüre borçlu olan Zonguldak, kömürün keşfinden evvel sazlık, bataklıklarla kaplı, bu sebeple de limanına yanaşmak isteyen gemicilere korku veren bir noktadır. Etrafında sadece birkaç bina ve hanenin bulunduğu bu bataklık arazi ve çevresi zaman içerisinde yerli, özellikle de yabancı işletmelerin akınına uğrayarak değişmeye başlar."

(Seyfi BOYRAZ)

Editör: TE Bilisim