İmarı, imalatı, üretimi, müteşebbisi olmayan şu küçük kentte daha neler duyacağız neler…

Ticari rantın, toplumsal rantın oluşmadığı kentlerde insanlar siyaseti bir basamak olarak kullanıp dolandırıcılığın en adisini de böyle namertçe yapıyorlar sanırım.

İlçede iddialar ayyuka çıkmış…

İmar revizyon planlarında tek tek müteahhitleri mahkemeye şikayet edip inşaatları durduran bir siyasi temsilci, 50 bin dolarlık dairelerini 100 bin dolara satıp mahkemeden vazgeçiyormuş.

Yani…

Mahkemeleri bir tehdit aracı olarak kullanıyor.

İnşaatını durdurduğu müteahhitten, mahkemeden vazgeçme karşılığında 50 bin dolarlık dairesini 100 bin dolara satıyor…

Düpe düz dolandırıcılık bu.

Hatta daniskası…

Sosyal medya hesaplarından ilçede yapılan yolsuzlukları, zarara uğratılan kamunun hakkını savunurken, müteahhitleri keseneye bağlamakta neyin nesi?

Araştıracağız, ayrıntılarıyla paylaşacağız…

Bize ne senin fantezilerinden

Zonguldak’ın tüm sorunları bitti sevgili okurlar, sevgili yaşayanlar…

Tek sorunumuz şu;

Ö. Selim Alan’ın, 3 dönem belediye başkanlığı…

Kongrede çoşunca 5 dönem belediye başkanı olacağını söylüyor.

Böyle giderse Cumhurbaşkanlığı’nı da isteyecek!

Oldu olacak koltuğu da evine götür bari, oturup kedini seversin!

Bize ne senin siyasi fantezilerinden!

Bize ne senin ideallerinden, hayallerinden, hesaplarından…

Sen Zonguldak ideallerini ortaya koysana.

Zonguldak’ta projelerin detaylarını anlat.

Fener’i nasıl imara açacağınızı anlat mesela…

Bize ne senin istikbalinden, rüyalarından…

Fıkra:

Çok cadı bir kaynana varmış.

Üç tane de gelini varmış.

Her gün oğulları eve gelince kaynana gelinleri dövdürürmüş oğullarına.

Gel zaman git zaman kaynana elden ayaktan düşmüş ama huyu hala aynıymış bir gün tarlaya gidilecekmiş.

Küçük gelin siz gidin ben kaynanama bakarım demiş.

Herkes gittikten sonra salıncağa yatırmış kaynanayı, bir o duvara bi bu duvara yanına gelince de boğazını sıkıyormuş.

Akşam olmuş herkes eve gelmiş, kaynana yattığı yerden bi o duvarı bi bu duvarı gösterip elini boğazına götürüp, küçük gelini işaret ediyormuş.

Tabi kimse anlamamış ne olduğunu.

“Anam ne diyor” demişler…

“Aman canım anama bakmayın siz. Sağdaki tarlalar, soldaki tarlalar boynum daki altınlar küçük gelinin olsun diyor” demiş…

MERAK

Bir tımarhanenin önünden geçerken, hastaların "13, 13, 13" diye bağırdığını duydum.

Bahçe duvarından bakıp ne olduğunu anlamak istedim. 

O sırada duvarın dinine gizlenen biri aniden kafama sopayı indiriverdi.

Sonra hep birlikte "14, 14, 14" diye bağırmaya devam ettiler…