Bu ülkede kocası, sevgilisi, erkek arkadaşı tarafından katledilme korkusuyla Devletten koruma talep eden kadınlar, koruma verilmediği için katledilirken, Devlet, ahlaksız, isimsiz, bel altı yazıları ve şantaj kokan yazıları yazan Ali Rıza’ya nasıl koruma verebilir?

“Yatak odasını biliyorum”

“Kiminle seviştiğini biliyorum”

“Görüntüler geliyor…”

“Görüntüleri seyrettim… Olamaz böyle bir şey”

“Bunlar ahlaksız”

“Kayıtlar elimizde…”

“Ahlaksız olanlar bize yazamaz”

“MOBESE görüntüleri elimde…”

Birine “Fadime hala”

Ötekine “Genelev or….”

Diğerine “Acılık çocuğu…” nasıl diyebilir?

“O bununla yattı, şu bununla kalktı…”

“HTS Kayıtları, MOBESE görüntüleri elimde” nasıl diyebilir?

Jandarma zoruyla dipçikle madene indirilme dönemi bitti ama, sırf şantaj kokan yazılara verilen Devlet Koruması ile bir şantajcının eline para basmak zorunda bıraktığınız bir şehir yarattınız!

Hiç mi rahatsız olmuyorsunuz bu yazılardan?

“Bu başkanla yattı, hurdacı ile kalktı, gazeteciye selam verdi onunla da ilişkisi var, siyasetçi ile aşk hikayesi var, aşık olan bürokrat” diyecek kadar korkak ama HTS ve kayıtların elinde olduğunu söyleyecek kadar cesaretlendirilen bu adamın arkasında kim var?

“Ahlaksız yazılarına son ver” diyen kadınlara “Biz kimsenin odasına girmiyoruz. Sizde girmeyin. Hatta çıkın” diyecek kadar bu şehirde yaşayan kadınları herkesin yatağında gören alçak bir adama nasıl müsaade ediyorsunuz?

Devleti arkasına aldığını söyleyerek, bel altı yazılarla şantaj yapan bir zavallıyı Devlet nasıl korur?

Emniyet, Jandarma, Adliye ve Zonguldak Valiliği’nde kimlerle temasta olduğunu biz biliyoruz, siz neden engel olmuyorsunuz?

Sanayici İş adamı Sezai Çanakçı’dan, Ali Rıza’yı Emniyet Müdür ve mensupları ile yakınlaştıran Polis Vakfı Başkanı Ümit Bozkurt’a, Otel’de baskın yiyen, eşinin çalıştığı kurumdan ihale verdiren Emre Acar’a, Zekai Bükrü’ye, Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş, Ak Parti Milletvekili Hamdi Uçar’a, Zonguldak Belediye Başkanı Ö. Selim Alan’a, Valilikte yıllardır kaçak mekanda Valilere yemek verdiren Mehmet Alas’a, “Söylerim yazmaz” diyen aracı Süleyman Caner’e, arabulucu misyonu yüklenen Aydın Ergenç’e, GMİS Genel Başkanı Hakan Yeşil, İsa Mutlu’ya, Teknoloj Müdürü Yaşar Karaman’a kadar soruyorum…

Bu adamın iğrenç bel altı, isimsiz, adrese teslim ahlaksız yazılarını okurken iyi eğleniyor musunuz?

Dedikodularını, iftiralarını dinlerken, yazarken, sizden övgüyle bahsetmesi hoşunuza gidiyor mu?

Nasıl…

Keyif alıyor musunuz?

Asıl bu soruyu, hep ‘gülen’ Sayın Vali Mustafa Tutulmaz’a soruyorum.

Kentte, muhalif, rakip, engel gördüğü tüm kadınlara imalı or… diyecek kadar kendini kaybetmiş, siyasetçi, bürokrat, esnaf ve iş adamlarının yatak odalarını imalı yazacak kadar arkasını Devlete yasladığını söyleyen bir yazarın, sizinle ilgili yazdığı “Gülen Vali”, “Hoş Vali”, “Vali Tutulmaz’a alkış…”  vicdanınıza dokunuyor mu- Hoşunuza gidiyor mu?

“Aman bana dokunmasın da, kimi yazarsa yazsın” mı diyorsunuz?

Üstte “Gülen Vali, hoş Vali, alkış Vali”…

Altta; bel altı, imalı, isimsiz, şantaj kokan yazılar…

Her gün sizin yanınıza geliyor, hiç engel olmadınız, neden?

“Ahlaksız yazılarına son ver” diyen kadınlara, “yatak odalarından çıkın” yanıtı veren, Devlet korumasındaki bir adamın yazılarını keyifle okuyabiliyor musunuz?

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ı, ve Devleti temsil eden bir Vali’yi, aynı sayfalarda öven, kadınlara hafifmeşrep muamelesi yapan bir adamın yazılarına nasıl ve neden seyirci kalabiliyorsunuz?

Nereye kadar seyirci kalmayı düşünüyorsunuz?

Bu şahsı, siz mi koruyorsunuz?

Yoksa, siz mi korunuyorsunuz?

**

Fareler üfler…

Diyorum, sen hastasın…

Büyücülerle anca bu kadar üflersin!

Bak yaptırdığın muskalar sana geri döndü…

Kadınlarından birini seç, seni doktora götürsünler.

Psikolojik dünyan kararmış.

Nefretin, kinin, hayal dünyan, yalanların karma karışık olmuş.

Sabaha kadar at gibi terlersin tabi…

Koruma meleğini de al, tatile çık…

Masraflarını da çömlekçi, gümü meraklısı sanayici ağabeyin ödesin…

Ne de olsa senden başka köpeği yok fabrikasının önünde!

Sonra beraber fareler gibi üfleye devam edersiniz…

**

Pencerenden kanalizasyon akıyordu!

Kirlilikten bahseden bir insan tertemiz , ak-pak olmalı.

Dünyaya gelen her çocuk ter temiz gırtlaklar gelir.

Sonra herkes bir şekilde kirlenir.

Yer yüzünde tertemiz , ak-pak insan yoktur.

Kimi kirlidir, kimi daha da kirlidir.

Kimi çamurdur…

Kimi de p.ka bulaşır…

Ama bazı ruh hastaları kendilerinin mehdi olduğunu söylüyor!

Süslü sözlerle temiz olduğunu zan’eden zavallılar var ya….

TOKİ’den avantayı Passat’larla alanlarla oturup viski içmekten, onların muhalif gazeteci bayanlara attığı çamurları dinlemekten kendi pencerelerini kirletmişler.

Kaçak Otel’ler de bedava bir kap yemek, bedava viski içeceğim diye o ruhsuz gömücülere yumulanlar, penceresinin temiz olduğunu söyleyemezler.

Namusunu bir otelde basıp, bastığı kişiye senet imzalattıran bir taşeronla oturup kömür ateşi seyredenler bize ders veremezler.

Yurtdışında pedofili olan muhafazakar, kent ormanında, itfaiyede basılan, ağzı doğru konuşmayı bilmeyen, gayri meşru çocuğu olan muhafazakar görünümlü hastalarla oturanlar bize pis pencereden söz edemezler.

Oturup kalktıkları çömlekçi, define meraklısı ve herkese havlattığı köpeği ile hareket edenler, bize; Devletten, milletten, ahlaktan, dürüstlükten, kirlilikten, pencereden söz edemez, ahkam kesemezler…

Yurtdışında Pedofili, yaşadığı yerde kadın tavafcısının yalanlarını, iftiralarını dinlersen pencereden çamur akar.

Paralı, vicdansız çömlekçi ve kuduz köpeği ile oturup imkanları önlerine serersen camların kirlenir.

Namusuna senet imzalattıran, FETÖ itirafçıları ile iş tutarsan penceren kirlenir.

Seni kimse uyarmadı mı?

Burası iki katlı şehir azizim!

Sen, paçal kömürü bilirsin değil mi?

Onlar senin paçana sıçramadan bu şehirden git…

O evlatlıklarını da, emrelerini da al git…

Belki gittiğin yerde vicdanına inen kiri, pası temizlersin…

“Pencereniz kirliydi, gördüğünüz her insana çamur attınız!”

Kaçak Maden ocaklarında bir ekmek için çalışanların, Madende ölenlerin ve o ölülerin geride bıraktığı garibanların, canını yaktığınız ve  iftira ettiğiniz mazlumların ahı üzerinize olsun inşallah…

Dalkavuk…

Osmanlı sadrazamlarından biri patlıcan yemeğin e bayılırmış “patlıcan oturtması ne güzel olur” demiş, dalkavuk hemen atılmış ‘hakkınız var efendim’ diye

-Patlıcan kebabı enfestir.

- Enfestir efendimiz.

- Patlıcan kızartmasını yemeğe doyum olmaz.

- Aynı fikirdeyim efendimiz.

- İmam bayıldıya bayılırım haa

- Ben de bayılırım efendim.

Gel zaman git zaman sadrazama patlıcandan bıkkınlık gelmiş. Başlanmış söylenmeye.

Şu patlıcan kızartması, insanın midesine oturur. İmam bayıldı da yağlı bir yemek. İnsana adeta bulantı veriyor.

Bulantı verir efendimiz.

Her iki konuşmaya da şahit olan bir uşak, hayretle dalkavuğa yaklaşıp “ daha geçenlerde patlıcanı göklere çıkaran sen değil misin ? Şimdi yerlere vuruyorsun. Olur mu böyle şey” deyince

Olur elbette. Ben patlıcanın değil, sadrazam efendimizin dalkavuğuyum.