SEKSENLER  (2)

Seksenli yıllardaki Zonguldak şehrimizden anılara daha önce başlamıştık, ikinci bölümle aklımızda kalan anılar ile devam edelim.

Seksenli yıllarda Şehirlerarası yolculuklar bizim şehrimiz için çok uzun sürüyordu. İstanbul’a yolculuk ortalama sekiz saat kadar, Ankara’ya ise ortalama altı saat kadardı. Otobüsler tabi şimdiki gibi değil. En iyi olanları 302 diye bilinirlerdi. Hatta 302 ile gidiyoruz diye böbürlenenler de olurdu.

Otobüslerde sigara içmek serbest olduğundan çoğu yolcu sigarasını yakar koltukların arkalarında bulunan açılıp kapanabilen küllükleri kullanırlardı. Tabi sigara içmeyenler için bu durum bir işkence halini alırdı. Koltukların üstlerinde fileden yapılmış bagaj koyma yerleri bulunur yolcular çantalarını buraya yerleştirirlerdi.

İstanbul’a giden otobüsler önceleri Düzce’de tüm Zonguldaklıların iyi bildiği çoban tesislerinde daha sonraları ise Hendek Nal tesislerinde yarım saat mola verirlerdi. Ankara otobüsleri ise Gerede de mola vererek yola devam ederdi. Tabi bu molalardaki en meşhur replik otobüs durduğunda muavinlerin yaptığı ‘Çaylar şirketten’ anonsuydu.

O zamanlar otobüslerde çay kahve gibi ikramlarda yoktu. Otobüslerde su ısıtma imkanı da olmadığından sadece yolculara cam şişelerde su ikramında bulunulurdu.

Tabi yaşı daha fazla olanların anlattıkları 70’li yıllara ait yolculuk hikayeleri daha da ilgi çekici. O zamanlar İstanbul’a gidişler 10 saatten daha da fazla sürüyormuş. Ereğli Zonguldak arası tam 2 saat sürüyor bu arada yolcu taşıyan otobüsler yine eskilerin çok iyi bildiği Aslan Çeşmesinde mola vererek Ereğli’ye devam ediyorlarmış. Aslan çeşmesi denmesinin sebebi mola verilen yerdeki küçük tesisin yanındaki çeşmede suyun aslan figürünün ağzından akması nedeniyle.

O zamanlar uzun yola dayanamayanların bir başka tercihi de Ankara’ya giderken Karabük’e kadar tren ile gidip Karabük’ten Ankara’ya otobüs ile devam etme şeklinde olduğu anlatılanlar arasında. Yine aynı yöntem Bartın’a gidenler içinde Kokaksu’ya kadar tren ile gidip  oradan Bartın’a otobüsle ulaşma şeklinde gerçekleşiyor.

Bu yöntemle çok uzun ve tehlikeli olan meşhur Gaca yollarından kurtuluyor yolcular. Tabi o zamanlar henüz sapça ve Dorukhan tünellerinin de olmadığını unutmayalım.

Daha güvenli bir yolculuk isteyerek trenle gidenler sabah erken saat de bindikleri trenden akşam saatlerinde Ankara da inmeyi göze alıyorlardı.

Şehrin içine baktığımızda mahallelere giden dolmuşların bir bölümü Acılık semtinden şimdiki Belediye binasının olduğu yerden kalkıyordu. Şimdiki Uğur Mumcu kavşağındaki dolmuş duraklarının yerinde EKİ’ye ait trenlerin ve lokomotiflerin bakım ve onarımının yapıldığı büyük bir hangar şeklindeki lokomotif atölyesi bulunmaktaydı.

Siteye kalkan minibüs durakları bu alana gelmeden önce şu andaki Emral Çarşısı önünden daha sonra ise SSK binasının karşısında olan derenin kenarından kalkmakta idi. Tabiki şu anda Belediye otobüs durağı olarak kullanılan derenin bir kısmının üzerine yapılan viyadük de yoktu.

Devam edecek…