Seçim sonrası sandıktan zaferle çıkan başkan adayları mutlu.

Seçimi kaybeden başkan adayları ise hayal kırıklığı yaşıyor.

Özellikle Zonguldak merkezde CHP’liler, Ereğli’de ise Ak Partililer şokta diyebiliriz.

Ereğli’den başlamak gerekirse…

Cumhurbaşkanı Baş danışmanı Ereğlili Saadet Oruç, başarısızlığın nedenlerini tek bir cümleyle, net bir şekilde özetledi.

Neydi bu ders niteliğindeki cümle;

‘…Başarısızlığın bahanesi, aması olmaz…’

Bence kaybeden tüm adaylar, Saadet Oruç’un bu cümlesinden ders çıkarıp, topu taca atmadan özeleştiri yapmalılar.

Ereğli’de Ak Partililer, Zonguldak’ta ise CHP’liler topu taca atıyor maalesef.

Ereğli’de Ak Partililer, Zonguldak’ta CHP’liler seçim başarısızlığının faturasını kendi belediye başkanlarına kestiler.

Neymiş efendim, Ereğli’de Hüseyin Uysal, Zonguldak’ta da Muharrem Akdemir başarısızmış…

Evet başkanların başarısız olduğu doğru.

Zaten her iki başkan da başarılı olsaydı, yeniden aday yapılırlardı.

Onlar başarısız olduğu için sizler aday yapıldınız.

Ne kadar komik değil mi?

Aday olacaksın…

Seçim kaybedeceksin…

Sonra da çıkıp, bu başarısızlığı kendi belediye başkanına yıkacaksın.

Siyasetçiler, partisi ne olursa olsun, öncelikle özeleştirinin ne olduğunu bilmeli.

Peki, nedir özeleştiri?..

Bilmeyen siyasetçiler için anlamını yazalım.

Özeleştiri: Kişinin kendi düşünce, davranış ve eylemlerini nesnel eleştiriden geçirmesi işi…

Siyasette nesnellik başarıyı da beraberinde getirir.

Nesnel olmayan, olaylara objektif bir pencereden bakmak yerine, kendi penceresinden bakan insanlar, genellikle öncelikle kendilerini kandırırlar.

Ardından da başkalarını…

İşte bu nedenledir ki CHP adayı Sayın Şenol Şanal, başarısızlığın nedenlerini kendisinde değil, ‘hain’ polemiği yaratarak belediye başkanında ve kendi partililerinde arıyor.

Oysa CHP’nin Zonguldak konusundaki hatalar zinciri aday belirleme sürecinde başladı.

Süreç, ittifak görüşmeleri filan derken uzadı da uzadı.

Milletvekilleri ve il yönetimi aday konusunda fikir ayrılığına düştü.

Zonguldak’ta İl yönetimi ‘Harun Akın’, milletvekili ‘Ali Uzun’ dedi.

Genel Merkez’in şapkasından Şenol Şanal çıktı.

Böyle bir fiyasko olabilir mi?

Milletvekili, il yönetimini dinlemiyor.

Genel Merkez ise hem il yönetimini hem de milletvekilini dinlemiyor.

Şimdi bu tabloya baktığınızda, böyle bir işleyişle seçim kazanılabilir mi?

Başarısızlığı tek başına Şenol Şanal’a yıkmak da yanlış olur.

Çünkü süreç baştan bu yana fiyasko.

Şenol Şanal’ın seçim sonucuna etki eden en büyük ve en vahim hatası, ‘hainlerden hesap soracağım’ söylemi oldu.

Bazen ağızdan çıkan bir kelimenin, ağır bedelleri olabiliyor.

Başarısız olan adaylar, belki kendi kendilerine yaptıkları hataları itiraf edebiliyorlardır.

Ama yapmaları gereken bununla sınırlı olmamalı.

Nasıl seçim öncesinde, kapı kapı gezip, toplantılar, mitingler düzenleyip insanlara projelerini anlatıp oy istedilerse…

Şimdi çıkıp, nerede ne hatayı yaptıklarını, neden başarısız olduklarını da anlatma cesaretini göstermeliler.

Sesli bir şekilde özeleştiri yapmalılar.

İşte bu samimiyettir.

Ve samimiyet, halk arasında uzun vadede de olsa her zaman karşılık bulur.

Bunun en somut örneği ise Ereğli’de yaşandı.

CHP’nin adayı Halil Posbıyık, adaylığının açıklanmasının hemen ardından düzenlediği toplantıda özeleştiri yaptı.

Ne dedi Posbıyık?

‘…2014 seçimlerini kaybedilmesinin tek sorumlusu benim. Tüm sorumluluğu ben üstüme alıyorum. Geçmiş zamanda kırdığım, üzdüğüm insanlar ve gazeteciler oldu. Hepsinden özür diliyorum…’

Kelimesi, kelimesine olmasa da kısaca bunları söyledi.

Yani cesaret gösterip, özeleştiri yaptı.

Geçmişte kavga ettiği işadamlarının yanına gitti.

Yumruk yumruğa kavga ettiği Türk Metal Sendikası’nı ziyaret etti.

Posbıyık’ın bu açıklaması ve bu eylemleri halkta karşılığını buldu.

Ereğli halkı Posbıyık’ı bu anlamda samimi buldu ve sonuç ortada.

Zonguldak’ta CHP de başkan adayı da çıkıp hem kamuoyuna hem de parti tabanına bir özeleştiri borçlular.

O belediye çalışanı şu partiye çalışmış, yok efendim şu partili bilmem hangi partiye çalışmış, parti içinde hainler varmış, Muharrem Akdemir başarısızmış, Olcay Can bilmem kiminle görüşmüş, Harun Akın’ın ekibi Ak Parti’ye oy vermiş, il yönetimi Muharrem İnce’yi Zonguldak’ta istememiş, Şerafettin Turpçu çalışmamış…

Bunların hepsi hikaye.

Cumhuriyetle yaşıt bir partinin adayları, yöneticileri, milletvekilleri bu tür ciddi meseleleri sokakta milletin ağzına sakız yapmamalı.

Birbirilerine hain yaftasını yapıştıracak kadar seviyesiz olmamalı.

Bari bu işi seviyeli yapın.

Nasıl mı?

1 adet il başkanı, 2 adet milletvekili, 1 adet merkez ilçe başkanı ve 1 adet başkan adayı aynı masanın etrafında toplanın.

Çağırın gazetecileri, seçim değerlendirmenizi yapın.

Cesaretiniz ve samimiyetiniz varsa meseleyi çözmek bu kadar basit.

DOSTÇA KALIN…