Devlet-Bürokrat-Siyaset

Son zamanlarda, özellikle ilçelerdeki kamu hastanelerindeki yozlaşmaya tanıklık ediyoruz.

Hastalardan bıçak parası alan doktorlar, Hastaneye sarhoş gidip, pesonelle kavga eden doktorlar, sağlık personeline tepeden bakıp, mobing uygulayan yöneticiler...

Sadece kamu hastaneleri değil, Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü bünyesindeki Kadın Sığınma Evi yöneticileri ile ilgili de ciddi şikayetler var.

Normalde şiddet başta olmak üzere birçok özel nedenle Kadın Sığınma Evi'ne sığınan kadınların bu evlerde, 6+6 olmak üzere 13 ay kalma hakları var. Ama bu Kadın Sığınma Evleri'nde nasıl bir yönetim anlayışı varsa, tuvalet camından kaçan sığınmacı kadınları duyuyoruz.

Çok merak ediyorum, bu evlere sığınmak zorunda kalan kadınlar, neden kısa süre içinde Kadın Sığınma Evi'nden kaçarak giderler veya gönderilirler?

İddia o ki, bir kadın sığınma evinin lakabı 'Kraliçe Arı' olan bayan bir Müdürü var.

'Kraliçe Arı' ve ekibi Kadın Sığınma Evi'ne misafir olmak zorunda kalan, çoğu şiddet mağduru, kalacak yeri olmayan kadınlara baskı uygulayıp, huzur vermeyerek kaçmalarına neden oluyor.

Bir kadın yönetici, şiddet mağduru olmuş, başını sokacak bir çatı bulamamış, gelip son çare devlete sığınmış, zor durumdaki hemcinslerine neden böyle davranır ki?

Kadın Sığınma Evleri'nin kuruluş amacı, şiddet mağduru olan kadınlara kol kanat germek, devletin kanatları altında can güvenliklerini sağlamak değil mi?

İşte burada da, devletin büyük maliyetlerle, büyük emeklerle kurduğu Kadın Sığınma Evleri'nin, liyakatsız yöneticiler yüzünden ne hale getirildiğini görüyoruz.

İstediğiniz kadar, doğru politikalar üretin, doğru projeleri hayata geçirin, işin başına liyakatsız bir yöneticiyi koyduğunuzda, bütün doğrular anlamını ve önemini kaybediyor.

O kadar çok yorum, o kadar çok şikayet alıyoruz ki...

Yorumların, şikayetlerin hepsini yayınlıyoruz.

Mesela bir okurumuz yazmış;

"TTK Kozlu Müessesesi'ndeki kamu zararınıda gündeme taşıyın. Para karşılığı lojman verildiği, altın karşılığı ocaktan atölyelere geçildiği, idareci birinin işcinin arabasına çöktüğü, işciye kredi çektirdiği ve bu işci işe gelmediği halde yevmiyesinin idareci onayıyla sürekli işlendiği, aynı zamanda bir işçinin idarecinin haberi var diyerek TTK'ya ait teneke teneke yağı alıp piyasada sattığı, guruplu işcilerden avanta alınıp boş gurupta çalıştırıldığı ayyuka çıktı. TTK bu konu ile çalkalanıyor" diye.

İddiaya bakar mısınız?

Dolandırıcılık var...

Torpil var...

Kamu zararı var...

Hırsızlık var...

Rüşvet var...

Bu iddiaların yer aldığı okur yorumları 3 gündür haber sitemizde duruyor.

Sadece 2 okurumuzun, 2 kamu kurumu ile ilgili yorumlarına yer verdim.

İnanın o kadar çok yorum, o kadar çok iddia var ki...

Ereğli Devlet Hastanesi.

Çaycuma Devlet Hastanesi.

BEUN Araştırma Hastanesi.

Aile ve Sosyal Hizmetler İl Müdürlüğü.

Türkiye Taşkömürü Kurumu.

112 acil servis.

Bazı özel hastaneler.

Tapu ve Kadastro Müdürlüğü.

Zonguldak İl Özel İdaresi.

Zonguldak Belediyesi.

Liste uzayıp gidiyor.

Hal böyle iken, konunun muhatabı bir yönetici de arayıp, 'yorum ve şikayetleri araştırıyoruz, sizin elinizde bir bilgi, bir belge var mı' diye sorma zahmetinde bulunmuyor.

Vatandaş, yaşadığı sorunları bıkmadan, usanmadan yazmaya devam ediyor.

Dikkate alan yok!..

Bürokrasi adeta kör, sağır, dilsiz olmuş, 3 maymunu oynuyor.

Bürokratların olaylar karşısındaki bu rahatlığı karşısında, 'belki yorumları okumuyorlardır' diye haberlere ve köşe yazılarına taşıyoruz.

Çünkü, iddiaların odağında yer alan kurumlar kamu kurumları. Devlet adına, millete hizmet eden kurumlar.

Bu kurumlarda yaşanan yolsuzluk, arsızlık ve yozlaşmanın yansıması da millete oluyor.

Sonuçta, liyakatsız yöneticilerin yediği haltlar nedeniyle, vatandaşlar mağdur ediliyor.

Kiminin evi arabası elinden gidiyor.

Kimi ameliyat olduğu doktora bıçak parası ödüyor.

Kimi de son çare sığındığı, devletin evinin camından kaçıp, canı pahasına kendini tekinsiz sokaklara atıyor.

Peki, neden?..

Liyakatsız, çürümüş, yozlaşmış kadrolar yüzünden.

İşin ilginci sadece yetkili bürokratlar değil, iktidarı ve muhalefetiyle siyasetçiler de bu çürümüşlük karşısında tepki vermiyorlar.

Oysa kamu kurumlarındaki bu çürümüşlüğün ve yozlaşmanın bir nedeni de siyasetçiler değil mi?

Liyakatsız kadroların kurumların başına atanmasında siyasetçilerin hiç mi payı yok?

Hadi, 'hatır-gönül' dediniz, siyasi kafa-kol ilişkilerini dikkate aldınız bu liyakatsız kadroları atadınız veya atamak zorunda kaldınız.

Eyvallah...

Ama kardeşim bu kadar iddia karşısında nasıl sessiz kalabiliyorsunuz, anlayamıyorum.

Mesele yıkılmış köprü olunca, muhalefet ortalığı ayağa kaldırıyor.

Mesele belediye olunca, iktidar ortalığı ayağa kaldırıyor.

Ama mesele yolsuzluk olunca, kamu zararı olunca, bıçak parası olunca, kamu kurumu olunca, vatandaşın mağduriyeti olunca, siyasetçiler top yekün dut yemiş bülbüle dönüyor.

Bu siyaset anlayışı, bu kente ve bu kentin insanlarına zarar veriyor.

Bakın, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü, Ereğli Devlet Hastanesi ile ilgili iddiaları araştırmak için idari soruşturma başlattı.

Ereğli Devlet Hastanesi'nde görev yapan sağlık çalışanları ısrarla, 'Sağlık Bakanlığı müfettişleri gelmediği takdirde, olay örtbas edilir' diyor.

Peki, neden?

Çünkü, iddianın hedefinde yer alan yöneticilerin yereldeki idari ve siyasi bağlantıları nedeniyle, sağlık çalışanları kentin bürokratlarına güven duymuyor.

Bir bir anlamda, Zonguldak'ta devlete olan güven kaybının da hangi boyutlara geldiğinin bir göstergesi olarak karşımıza çıkıyor.

Devleti zarara uğratan liyakatsız, yozlaşmış kamu kurumu yöneticileri, devletin güvenirliğini de tartışılır hale getiriyor.

İşte, devlete verilen en büyük zarar budur.

Bu zararın müsebbibi, başta devletin atanmış bürokratları ve siyasetçilerdir.