Son dönemlerde Zonguldak'ta birçok kamu kurum, kuruluş ve belediyeler eleştirilerin ve iddiaların odağnnda yer alıyor.
En çok eleştirilen kurumların başında kamu hastaneleri yer alırken, mesleki olarak da doktorlar ve hastane yönetimleri iddialara konu oluyorlar.
Vatandaştan bıçak parası isteyen doktorlar, sağlık personeline mobbing uygulayan, medikal yolsuzluğu yaptığı öne sürülen yöneticiler...
Kamu hastanelerinin yönetim kadrosu ile ilgili onlarca iddiayı, yüzlerce eleştiriyi gündeme taşıdık.
Özellikle Ereğli Devlet Hastanesi ile ilgili gündeme taşıdığımız eleştiri ve iddialar neticesinde, Zonguldak İl Sağlık Müdürlüğü soruşturma başlattı.
Ama haber merkezimize özellikle Sağlık çalışanları tarafından ulaşan ihbar ve yorumlar gösteriyor ki Ereğli Devlet Hastanesi'ndeki iddiaları aydınlatmak için bir muhakkik yeterli olmayacak.
Ereğli Devlet Hastanesi’ndeki iddiaların aydınlatılabilmesi için Sağlık Bakanlığı müfettişlerinin olaylara el atarak çok kapsamlı bir inceleme yapması gerekiyor.
Sağlık Bakanlığı'nın, Ereğli Devlet Hastanesi ile ilgili haberleri yakından takip ettiğini, İl Sağlık Müdürlüğü'nden bilgi istediğini biliyoruz.
Ereğli Devlet Hastanesi'ndeki medikal malzeme alımları ile ilgili iddialar sadece birkaç ayı kapsamıyor. En az son 7-8 yıl içindeki özellikle doğrudan temizleyin ve medikal malzeme alımlarının incelenmesi gerekiyor.
Pandemi döneminde 6 hastanın ölümü ile ilgili dosyanın yeniden açılması ve bu ölümlerde ihmal olup olmadığına bakılması gerekiyor.
Çünkü, 1 günde 6 vatandaşın hayatını kaybetmesi ile ilgili, 'oksijen tüplerinin boşalması sonucu bu kayıpların yaşandığı' yönünde iddialar var.
Ereğli Devlet Hastanesi, medikal malzeme alımlarındaki usulsüzlükler nedeniyle oluşan haksız kazanç ve kamu zararından tutun da, ihmal sonucu 6 vatandaşımızın hayatını kaybetmesi gibi çok ciddi iddiaların hedefinde yer alıyor.
Sağlık çalışanlarına uygulanan mobbing ise bu iddialar karşısında, deyim yerindeyse devede kulak kalıyor.
Ereğli Devlet Hastanesi'nde görev yapan sağlık çalışanlarının rumuz kullanarak yaptıkları, ihbar niteliği taşıyan tüm yorumlarını yayınladık.
Haber ve makalelerin altında yer alan bu yorum ve ihbarları okurlarımıza birlikte kenti yönetenler de okumuştur.
Biz gazeteciler olayların büyüklüğünün ve ciddiyetinin farkında olduğumuz için bıkmadan, usanmadan sürekli gündemde tutmaya çalışıyoruz.
Çünkü, onbinlerce vatandaşa sağlık hizmeti veren bir hastane hakkında bu kadar ciddi iddiaların ortaya atılması, yorum, eleştiri ve ihbarların havada uçuşması haber değeri içeriyor.
Konunun muhatabı kurum ve kuruluşların yöneticileri bu önemli iddialar karşısında sessizliğini koruyor.
Çünkü, Ereğli Devlet Hastanesi'ndeki olayların ucu bir şekilde siyasete ve siyasetçilere dayanıyor.
Bir kamu hastanesinde; 'Kim başhekim olacak, kim müdür ve yönetici olacak' bunun kararını siyasetçiler veriyor.
Hatta kimin Sağlık Müdürü, kimin Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Müdürü, kimin Milli Eğitim Müdürü olacağına da siyasi erk ve siyasetçiler karar veriyor.
Ereğli Devlet Hastanesi'nde, siyasetçilerin atadığı, hakkında yolsuzluk iddiası bulunan yöneteciyi, yine siyasetçilerin atadığı Sağlık Müdürlüğü denetliyor.
İşte, Ereğli Devlet Hastanesi'nde görev yapan sağlık çalışanlarının ille de, 'Sağlık Bakanlığı müfettişleri gelsin, incelesin' demesi bu kaygıdan kaynaklanıyor.
Tüm bu yaşananlar da bize gösteriyor ki bir çok kamu kurumu yöneticisi siyaset ve siyasetçilerin kontrolü ve güdümüne girmiş durumda.
Yani, başka bir deyişle Zonguldak'ta seçilmişler, atanmışları yönetiyor.
Devletle siyaset arasındaki çizgi tamamen kalkmış, devlet disiplin ve otoritesi, siyasetin liyakatsız kadrolaşması nedeniyle, kamu kurumlarındaki yozlaşmaya ortam hazırlamıştır.
Siyasetin kamu kurumlarına yerleştirdiği bu liyakatsız kadrolar, maalesef milletin devlete olan güvenini zedeliyor.
Hal böyle olunca, doktor vatandaştan 'bıçak parası' istemekten çekinmiyor.
Sanayi kuruluşları çevreye, doğaya zarar vermekten, milletin deresine zararlı atık bırakmaktan, tarım arazilerini zherlemekten, milletin denizini, havasını kirletmekten korkmuyor.
Çünkü, yapanın yanına kar kalıyor.
Çünkü, ceza ve yaptırımlar siyasi kafa-kol ilişkilerine göre şekilleniyor.
Çünkü, siyasetin devlet içindeki liyakatsız kadroları görev ve yetkilerini devletin kanun ve yönetmeliklerine göre değil, çoğu zaman kendilerini o makama getiren siyasetçilere göre kullanmaktan çekinmiyorlar.
Kamu kurumlarındaki yozlaşmanın en büyük nedeni, siyasetin atadığı ve koruduğu liyakatsız yöneticilerdir.
Sadece atanmışlar için geçerli değil bu gerçek.
Belediyelerde de yaşanan tüm olumsuzlukların nedeni siyaseten göreve getirilmiş liyakatsız kadrolardır.
Bakın, Zonguldak Belediyesi aylardır çöp sorunu ile boğuşuyor.
Kaçak Halk Plajı açıyor.
Kiralamadan, bir devlet kurumunun tapulu arazisine balık satış tezgahları inşa ediyor.
Liman Arkası'nda SİT alanına, resmi prosedür tamamlanmadan beton döküyor.
Zonguldak Belediyesi'nde, yetki ve sorumluluğunu kanun ve yönetmeliklerden alan devlet memurları yok mu?
Tabi ki var!
İşte burada da siyaset devreye giriyor.
Devletin memuru yasa ve yönetmeliklere göre değil, siyasete göre hareket etmek zorunda bırakılıyor veya dikkate alınmıyor.
Düşünün, Zonguldak Belediyesi'nin Özel Kalem Müdürü'nün imza yetkisi yok. Hiçbir resmi belgeye imza atamıyor ama Özel Kalem Müdürü olarak görev yapıyor. İmzayı ise yetkisi olan bir başka kişi atıyor.
Yani Zonguldak'ta durum böyle.
Bu durum değişir mi?
Bence çok zor...
Siyasetçiler, iktidardan aldığı güçle hareket ettiği sürece çark böyle işlemeye devam eder, biz de elimizden geldiğince bu çarka çomak sokmaya devam ederiz.
Kamu zararına engel olmaya çalıştığımız için...
Gün gelir baskı görürüz.
Gün gelir tehtid ediliriz.
Gün gelir yargılanırız.