Cumhuriyet kurulduktan sonra, Zonguldak'ta çıkarılan kömür yeniden inşa edilen ülkemiz sanayisinin kalkınması için büyük önem arz ediyordu.
Maden işçileri çok yetersiz ve zor koşullarda çalışmaktaydı.
O dönemlerde Zonguldak'ta, Fransızların kurduğu küçük bir hastane dışında hiçbir sağlık kuruluşu da yoktu.
1922 yılında, Bolu Milletvekili olarak görev yapan Abdullah Hilmi Tunalı ve Abdullah Sabri Aytaç Zonguldak'ta bir hastane kurulması için girişimde bulunurlar ve konuyu Birinci Meclis Dönemi'nin ilk Sağlık Bakanı olan Abdülhak Adnan Adıvar'a iletiler.
Sağlık Bakanı Adıvar da konuyu Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne taşır.
Tarih: Nisan 1922...
Zonguldak'ka bir hastane yapılması mecliste oybirliğiyle kabul edilir.
'Amele Hastanesi' ve 'Amele Birliği Hastanesi' ismiyle kurulan hastane, o dönemde maden işçileri ve halk arasında, 'Memlek Hastanesi' adını alır.
55 yataklı olarak tasarlanan hastanenin projesi ise Zonguldak’ın tek mimarı olan, Mimar Muallim Kemalettin Bey tarafından çizilir.
Hastanenin malzemeleri Büyük Millet Meclisi tarafından ayrılan tahsisatla karşılanırken, hastane yBoyacıoğlu ailesi tarafından yapılmıştır.
Hastane birinci sınıf hastane statüsüne dahil edilmek üzere planlanmış ve dahili bir tabip tarafından idare edilmiştir.
Bu tabip Zonguldak Sıhhiye Müdürü Dr. Abdullah Cemal’dir.
1924 yılında, Zonguldak Özel İdaresi’ne ait Memleket Hastanesi,Vakıflar İdaresi'ne bağlı İstanbul Gurebâ Hastanesi bünyesine almıştır.
Memleket Hastanesi, savaştan yeni çıkmış Türkiye Cumhuriyeti'nin, binbir yokluk içinde inşa ettiği ilk birinci sınıf hastanedir.
Kısa tarihçesini anlatmaya çalıştığım hastane, günümüzde Site Ek Bina olarak bilinen, Atatürk Devlet Hastanesi bünyesindeki hastanedir.
Turkiye Cumhuriyeti'nin ilk ili olan Zonguldak, yine Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hastanesine ev sahipliği yapıyor.
Gündemde, Göğüs Hastalıkları Hastenesi'nin, cumhuriyet tarihinde büyük bir öneme sahip Site Ek Bina'ya taşınması var.
Bu durum tam bir muamma.
Bu kararı alanlar, Site Ek Bina'nın tarihsel değerinden bi haber olduklarını düşünüyorum.
Çünkü, Site Ek Bina'nın kapasitesi belli.
Site Ek Bina'da doktor, hemşire ve teknik ekip olmak üzere yaklaşık 300'e yakın sağlık personeli ile halka hizmeti veriyor.
Heyet raporları, haftanın 5 günü Site Ek Bina'da veriliyor.
Heyet raporuna başvuran bir kişi olarak, o yoğunluğa bizzat şahit olanlardan birisiyim.
Şimdi, Site Ek Bina'da 300'e yakın sağlık personeli var.
Bir o kadar sağlık personeli de Göğüs Hastalıkları Hastanesi'nde var.
Toplamda 600'e yakın sağlık personelinden bahsediyoruz.
Site Ek Bina oda sayısı, yemekhanesi, elektrik altyapısı, su ve kanalizasyon altyapısı, otoparkı ve en önemlisi hasta sayısı ile bu yükü nasıl kaldıracak?
Üstelik Site Ek Bina'nın Türkiye'nin ilk Hastanesi olması ve kuruluş yılı, yani yaşı sebebiyle birinci dereceden tarihsel ve kültürel değeri var.
Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'nun listesinde, koruma altındaki yapılardan bir tanesi.
Yani, Site Ek Bina'nada bir tadilat yapmak için bu kuruldan izin alınması gerekiyor.
Ak Parti Zonguldak İl Başkanı Sayın Mustafa Çağlayan ve Zonguldak Valisi Sayın Osman Hacıbektaşoğlu bir şekilde bu kuruldan tadilat için izin alabilirler.
Fakat bu durum, Türkiye Cumhuriyeti'nin ilk hastenesi olma özelliğini taşıyan ve büyük bir hassasiyetle korunması gereken hastaneye, yapısal anlamda ciddi zararlar verir.
Bence, Site Ek Bina'nın yani eski adıyla Memleket Hastanesi, fiziki olarak, altyapı olarak Göğüs Hastalıkları Hastanesi’nin ekip ve ekipman yükünü kaldırması mümkün değil.
Mesela, Atatürk Devlet Hastanesi’nin eski binası güçlendirilebilir ve güclendirildikten sonra da kullanılabilir duruma getirilse...
Çok rahat Göğüs Hastalıkları Hastanesi buraya taşınabilir.
Tünellerden sonra, Kilimli artık 5-10 dakika uzağımızda.
Kilimli'de TTK’ya ait atıl binalar değerlendirilebilinir.
Anlatmak istediğim;
Elimizin altında hala millete hizmet veren, mimari olarak korunması gereken tarihsel ve kültürel değeri yüksek olan bir hastane var.
Neden, ısrarla bu hastanenin kapasitesini zorluyoruz ki?
Bu yapı 102 yaşında.
Cumhireyet'le yaşıt.
102 yıl bu memleketin insanına hizmet etmiş.
Yaşlı ve yorgun.
Vali Ahmet Çınar döneminde, Kültür ve Tabiat Varlıklarını Koruma Kurulu'ndan izin alınarak tadilattan geçirilmişti.
Bir şikayet olsa, kurul kararına rağmen mahkeme tadilatı durdururdu.
Site Ek Bina'nın yemekhanesi bile yok.
600 kişi nerede yemek yiyecek?
Göğüs Hastalıkları Hastanesi’ni, Site Ek Bina'ya taşımak, neresinden bakarsanız bakın, akıl karı bir iş değil.
Özellikle Ak Parti Zonguldak İl Başkanı Sayın Mustafa Çağlayan bu soruna başka bir çözüm bulmalı.
Tabi ki, Göğüs Hastalıkları Hastanesi yaşamalı.
Ama bir tarihi ve kültürel varlık üzerinde değil...
Bakın, bu tarihi hastanede;
Kapalı Psikiyatri, Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon yataklı servisi var...
Heyet Kalemi var...
Nükleer Tıp var...
Geriatri servisi var...
Denetimli Sebestlik var...
Sigarayı Bırakma Birimi var...
Sağlıklı Yaş Alma Birimi var...
Toplum Ruh Sağlığı Merkezi var...
Taş Kırma Ünetesi var...
Ayrıca, Acil Servis Kulak Burun Boğaz, Göz Hastalıkları, Dahiliye, Genel Cerrahi ve Ortopedi branşları da var.
Yaklaşık 300 çalışanı ile 30'a yakın poliklinik hizmeti veriliyor vatandaşa.
Bu öyle, bir anda alınacak kadar basit bir karar değil.
Mesela ben oturup 3 saat boyunca araştırdım.
Hastanenin tarihi ve kültürel değerini araştırdım.
Hastanenin fiziki yapısını araştırdım.
Hastanenin personel sayısını, hangi branş ve alanlarda hizmet verdiğini araştırdım.
Eski adıyla Memleket Hastanesi, günümüzdeki Site Ek Bina, bir Cumhuriyet eseridir.
Bu eser üzerinden siyaset yapmak, hem siyaset yapanlara hem de bu kentin sağlık sistemine zarar verir.
3-5 makamı yerinde tutmak, korumak için hastane üstüne hastane taşımak, aklı selim bir yaklaşım değildir.
Eminim, devlet aklı ile siyaset aklı bir olup, Göğüs Hastalıkları Hastenesi sorununa daha mantıklı bir çözüm bulabilir.
Atalarımız, 'dağ üstüne dağ olur, ev üstüne ev olmaz' demiş.
Ben de bu atasözünden yola çıkarak, 'dağ üstüne dağ olur, hastane üstüne, hastane olmaz' diyorum.
Zonguldak Valisi Sayın Osman Hacıbektaşoğlu ve AK Parti İl Başkanı Sayın Mustafa Çağlayan'ın bu eleştiri ve önerileri dikkate almalarını umut ediyorum.
NOT: Fotoğraflar Yüksel Yıldırım'ın arşivinden alınmıştır.