Toplum olarak çok şanslıyız!

Giden öğretmendi…

Pokeri severdi!

Gelen tıp!

O da seviyor bu işleri…

Önümüz Kurban Bayramı…

İstanbul, Ankara, yurtdışındaki gurbetçiler memleketlerine geliyor akın akın…

Buradakiler dışarı kaçmanın yolunu bulur!

Ağustos ayı tatil ayı…

Epeydir Kıbrıs’a yolum düşmedi!

Didim, Batum, Kıbrıs…

Vakti geldi…

Yolcudur Abbas bağlasan durmaz kumarbaz!

Ama o öyle değildi, değil mi?

Hani o Mustafa Keser’in sesinden dinlemek var ya!

Haydi Abbas, vakit tamam;
akşam diyordun işte oldu akşam.
kur bakalım çilingir soframızı;
dinsin artık bu kalp ağrısı.
şu ağacın gölgesinde olsun;
tam kenarında havuzun.
aya haber sal çıksın bu gece;
görünsün şöyle gönlümce.
bas kırbacı sihirli seccadeye,
göster hükmettiğini mesafeye
ve zamana.
katıp tozu dumana,
var git,
böyle ferman etti cahit,
al getir ilk sevgiliyi beşiktaş'ta;
yaşamak istiyorum gençliğimi yeni baştan.

Burada üç hıyar diyor, beş hıyar demiyor ki!

12 Eylül Döneminde Ali Baransel sadece TRT`nin değil, tüm basın yayından sorumlu olarak atanır. Bir gün gazetelerden birinde bir fıkra yayınlanır.

Kenan Evren bu fıkrayı görünce çılgına döner. Fıkra şöyledir;

Güney Amerika`da bir uzmana sormuşlar; darbe yapmak mı daha kolaydır, yoksa hıyar turşusu yapmak mı?

Uzman, soruyu cevaplamış; darbe yapmak daha kolaydır. Çünkü hıyar turşusu yapmak için aynı boy taze hıyarları seçeceksin, onları uygun kıvamda tuz, limon, sirkeli suyun içinde uygun süre bekleteceksin, vs, vs, oldukça uzun iş. Ama darbe yapmak için üç hıyarı yan yana getirmek yeterlidir.

Kenan Evren bu fıkrayı okuyunca derhal Ali Baransel`i çağırır, başlar kızmaya; bu ne rezalet, böyle bir saçmalığın yayınlanmasına nasıl izin verirsin, neden kontrol etmiyorsun.....

Ali Baransel ne olduğunu anlamak için gazetedeki fıkraya bir göz atar ve;

"Sayın paşam, boşuna üzülüyorsunuz, bakın burada üç hıyar diyor, beş hıyar demiyor ki"

Bunun üzerine Kenan Evren gazeteyi alıp fıkraya tekrar bakınca hak verir;

"Evet ya, doğru diyorsun, bir an farkedememişim"

Ha-re-se!

Arapça da hırs-ihtiras kelimesine ha-re-se deniliyor.

Araplar develerin, çölde çok sevdikleri bir dikeni yeme isteğini bu sözcükle ifade eder.

Deve çölde nadir bulunan bu dikene rastladığında her şeyi unutur dikeni yemeğe koyulurmuş.

Deve dikeni yedikçe  damağı kanar.

Ağzındaki  ılık kan dikenle karışınca dikenin tadı daha da hoşuna gidermiş.

Dikenin lezzetini kandan değil dikenden geldiğini zannettiğinden dikeni yedikçe yermiş. 

Eğer devenin sahibi engel olmaz ise deve diken yiye yiye kan kaybından ölürmüş.

Araplarda işte bu hadiseye devenin kendini kaybedercesine diken yemesine -ha-re-se- derler.

Yani "hırs- ihtiras", kendi kanında boğulmaktır.

NOT: Küçük yere gelmiş büyük adamlardan korkmayın. Büyük yerlere gelmiş küçük adamlardan korkun.