İki derviş, yolculukları sırasında bir dere kenarına varmışlar.

Genç bir kadın dere kenarında karşıya nasıl geçeceğini bilemez halde ağlamaktaymış.

Dervişlerden biri, genç kadını kucaklayıp suyun öteki tarafına bırakmış.

Öteki derviş, arkadaşının bu davranışını hiç hoş karşılamamış ancak sesini de çıkarmamış.

Dervişler dere kenarından bir kilometre kadar uzaklaştıklarında; diğer derviş daha fazla dayanamamış ve arkadaşına hışımla dönmüş:

– Sen, böyle bir şeyi nasıl yaparsın? Biz dervişiz! Bırak bir kadını kucaklayıp karşıya geçirmeyi, onlara bakmamız bile yasaktır! Hatta seni baştan çıkarabilirdi.

Öteki derviş oldukça sakin karşılık vermiş:

Dostum ben o kadını bir kilometre geride bıraktım. Sen? Sen ise hala onu taşıyorsun.

*

Şimdi bu kıssadan hisseyi niye paylaştığımızı merak ediyorsunuz değil mi?

Karısının sevgilisine, sonra da karısına şantaj yapan Derviş Hırkalı namussuz namusluların ve benzer hayatlar yaşayanlar var ya.

Namusunu otel odalarında bırakan namusluların…

Gayri meşru evlat edinip insanlara iftira atılmasından beslenen baronların…

Şantajcıları insanların üzerine saldırtan gayri meşru kovalayanlar, karanlık işler çevirenler baronların…

Her gördüğü kadına ahlaksız mesajlar atan muhafazakar görünümlü sapkınların…

Siyaset adı altında her türlü rezilliği yapanların…

İş, ticaret, siyaset ve özel yaşamları A’dan S’ye, S’den Z’ye dek, tek tek geliyor!

Bildiklerimiz onları çılgına çeviriyor!

Biz onları alttan yukarıya çıkarmaya çalıştıkça, üsten girip alttan çıkmak istemiyorlar.

Peki, öyle olsun!

Bizce bir mahsuru yok, söyleyen işitir.

Darılmaca, gücenmece yok!

Bize çamur atarak tezgah, kumpas, ihale, şantajlar temizlenmez…

Sona geldiklerini onlarda biliyor…

Psikolojileri darmadağın!

Kızmak yok, bu akşam söyleyeceklerim bu kadar…

Çok yoğunum…

Yarın görüşmek üzere…