Biz yıllardır ERDEMİR, EREN ve ÇATES’in Zonguldak’a borçlu olduklarını söylüyorduk.

Havamızı, suyumuzu, toprağımızı ve sağlığımızı bozmalarına rağmen kente yeteri kadar katkı sunmadıklarını söylüyorduk.

Zonguldaklılar adına siyaset yaptıklarını iddia eden hiçbir politikacı çıkıp tek kelime söyleyemiyordu.

Çünkü, kente değil, siyasetçiye sponsor oluyorlardı!

Kent Konseyi Başkanı Prof. Dr. Şenol Hakan Kutoğlu, bu topraklarının bir evladı olarak çıkıp açık yüreklilikle “Bu kente borçlusunuz” diyebildi.

*

Hem de öyle güzel dedi ki;

Eren Enerji halkla ilişkiler çalışmasına kargalar bile güler. Çevre dostu olmak istiyorlarsa öncelikle fosil yakıtları terketmeye başlasınlar. Zonguldak'ta küçücük bir alanda 4 tane termik santral çalıştıracaksın ondan sonra fidan diktik bak ne kadar çevre dostuyuz.

Uydu verilerine dayalı NO2 haritalarında Eylül ve Ekimde önceki yıllara göre bayağı iyi idik. Şimdi dört ünitede çalışmaya başlamış, bakalım Kasım ayı tablosu ne olacak.

Sen kalk tüm kirletici faaliyetini Zonguldak’ta yap, sonra Bitlis Üniversitesine yardım et, Bilmem kaç ilde fidan dik kime ne. Eğer burada faaliyet yapıyorsanız buranın üniversitesine destek olacaksınız, topluma borcunuzu ödemek içi buraya kültür-sanat merkezi, spor merkezleri yapacaksınız. Bu sözüm Erdemir de dahil Zonguldak’ta faaliyet gösterip burada para kazanıp, Türkiye’nin en büyük bilmem kaçıncı en büyük şirketiyiz diye hava atan ama Zonguldak'a görünür hiçbir güzellik katmayan tüm şirketler. Basınımız da bunları dile getirmezse, kimseyi de eleştirmesin

*

Ağzına, yüreğine sağlık hocam…

Hadi bakalım, kahvaltı deyince 100 kişi toplayan, haber olunca üç maymunu oynayanlar…

Gittikleri kahvaltıda, peynirin tadını yazan, zeytinin rengine bir sayfa köşe ayıran yağ uzmanları!

Kahvaltıya ellerinde fatura ve kaşe ile giden, şirket yetkililerinin kravatlarını, saç tıraşlarının ne kadar şık olduğunu köşesine taşıyan Cemiyet Başkanlarının tıraşlarını görelim…

Agop, Mişel, Salomon, Bıgıdış…

Bir süredir Zonguldak’ın perde arkasında dönen işlerini yazmıyoruz.

Herkes biraz rahatladı, yüzlerine gülücükler oturdu.

Nefes aldılar, geziyorlar, fotoğraf çektiriyorlar, konuşuyorlar, ittifak yapıyorlar, kararlar alıyorlar, plan yapıyorlar…

Biz de dinliyoruz, izliyoruz…

Nasıl, Zonguldak bayağı huzurlu bir kent oldu ama değil mi?

Görmezsen, duymazsan, bilmezsen, yazmazsan oldukça huzurlu bir kent oluyoruz.

Biraz da sözü sahiplerine bırakalım.

Bakalım Zonguldak için ne söyleyecekler?

Bakalım Zonguldak’a ne katacaklar?

Fıkra:

Ev telefonu faturası hayli yüksek gelince ev halkı toplanmış;

Baba : 'Yahu bu korkunç bir fatura. Ben bu telefonu asla kullanmıyorum hep çalıştığım şirketteki telefonu kullanıyorum.'

Anne: 'Aynen ben de Akşama kadar çalıştığım bankada elimin altında telefon Ne yapayım bunu.'

Oğlan: 'Vallahi ben de Şirketimin bana verdiği cep telefonu ile bütün görüşmelerimi yapıyorum.

Kız: 'E benim de Şirket hattım var. Ev telefonunu hiç kullanmam ki..'

Herkes aniden evdeki hizmetçiye döner ve cevap arar gözle bakarlar...

Hizmetçi: 'Eee... Problem ne o zaman? Sanırım hepimiz iş telefonlarını kullanıyoruz