Kılı kırk yararak ihale yapması gereken TTK yetkilileri, istedikleri firmayı kayırmak amacıyla nasılda taklalar atarak yuvarlanıyor.

Vallahi biz değil, elimizdeki ‘Fenolik reçine köpük’ ihalesi belgeleri öyle diyor.

OK Dış Ticaret Madencilik firma değil, sanki ortakları!

2016 yılından 2020 yılına kadar şartnameye göre bu vatandaştan başka ihaleye kimse girememiş.

Çünkü ihale OK’a göre ayarlanmış.

Şartnameye AB standart değer sınır kriterleri konulmamış.

Ürün raporlarında ürünün kanserojen değerlerinin üstünde olduğu belli.

Yani firma TTK yetkililerin daha dürüst davranmış.

Ve demiş ki, “Benim için yaptığınız ihale de size verdiğim ürün kansere yol açıyor, akciğerleri-cildi tahriş ediyor, depresyon yapıyor, solunum güçlüğüne, baş ağrısı, kulak çınlamasına neden oluyor”

Ta ki, ihaleye başka bir firma teklif atıncaya kadar.

Zaten başka bir firma teklif verince kurum yetkilileri rahatsız olmuş, ihaleyi de iptal etmişler.

Bir ay sonra tekrar ihale yapmışlar.

Bu kez şartnameye OK firmasına göre ince ayar yapmışlar!

Balans ayarına rağmen diğer firma tekrar ihaleye giriyor.

Ve OK firması 72 €’ya verdiği kanser yapan ürünü bu kez 36 €’ya indirerek ihaleyi alabiliyor!

Yani bir firma TTK’ya 250 bin € kazandırıyor.

Yine bu firma sayesinde AB normlarındaki kanserojen sınır değerleri şartnameye konulmak zorunda kalıyor.

Şartnameye konuluyor da ürün içeriği değişiyor mu?

Tabi ki hayır…

OK Madencilik, madencinin sağlığını tehdit eden ürünü vermeyi sürdürüyor.

Şimdi soru şu; 36 €’yu kimler paylaşıyordu?

TTK’nın derin madencilikten mi, yoksa soyguna çanak tutan alımları mı zarar ettiriyor?

Kanser sınır değerlerinin çok çok üzerinde olan kimyasalları alıp maden işçisini zehirleyenler Genel Müdürden korkmuyor da, Allah’tan da mı korkmuyor?

72 €’ya reçinesinde kanserojen madde bulunduran firma, 36 €’ya kanserojen sınır değerinin altında kimyasal satabiliyor mu?

Kalitesiz ürünü yüksek fiyata veren bir firma, fiyatı yarı yarıya düşürdüğünde kaliteli ürün satabiliyor mu?

TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, ihalenin ardından neden farklı firmalardan sunum istedi?

Eroğlu, tüm gerçekleri bilmesine rağmen ihaleyi yapan TTK Satın Alma Daire Başkanlığı Komisyonu’ndan neden korkuyor?

Cuma namazına giderken, TTK’nın, yani milletin parası ile alınan kimyasalla maden işçilerinin zehirlendiğini bildiği halde bu vebalden rahatsız oluyor mu?

Yine aynı firma, yine kanserojen madde içeren farklı alımlar da yapıldı mı?

Son soru da şu;

Bu soruları da Ankara’ya gönderip Enerji Bakanlığı’ndan izin isteyecek mi?

Kurumdan gelen belgeleri değil de, bize kimin gönderdiğini mi araştıracak?

Çukura video çeken Milletvekili nerede?

Kentin otunu, çöpüne, çukuruna video çeken İstanbul’da ikamet eden CHP Zonguldak Milletvekili Deniz Yavuzyılmaz, TTK’nın usulsüz ihale ve madencileri meslek hastalığına yol açan kimyasal alımlarına da video çekecek mi?

Mithatpaşa tünel inşaatı nedeniyle o güzergahta meydana gelen çukurlarda tertemiz ayakkabıları ile video çekerek “Zonguldak sahipsiz” diye bar bar bağıran Milletvekili, Maden işçisini doğrudan ilgilendiren ihaleyle ilgili bir şey söyleyemez.

Tıpkı diğerleri gibi!

Herkesin bir şekilde yolu, TTK ve Genel Müdürle birleşiyor ya…

Konuyu meclise de taşımaz.

Çünkü, olay ciddi.

İçine magazin de koymadık!

Magazin tarafı da yok değil hani…

Araştırınca bu zehirli maddenin kısırlığa neden olduğu da ortaya çıktı.

% 30 oranında Akciğer kanserine yol açıyor, aynı oranda da kısırlığa neden oluyor…

Hadi bakalım eller havaya!...

“Ve Zonguldak” olmuyoruz aslında, bizi “Ve Zonguldak” yapıyorlar meslek hastalıklarıyla…

Yani, meslek hastalıklarına para verip satın alıyoruz!

Seminer bahane!

Irmak kıyından Kilimli’ye uzanan hikaye çok ilginç…

Yönetici evli barklı, özel ilişki yaşadığı Selda A. B.’da öyle…

Muhtarın eşi, arkadaşının eşi, muhasebecinin eşi, TIR’cının eşi ile orda burda gönül eğlendiren sosyal medyada ihramla dolaşan yönetici, sık sık seminere gidiyor.

Selda A.B. ile seminerde kurs almış!

Önce seminer, sonra puket, son durak da ihramlı tavaf…

Basınla gelen, basınla gider!

Ceviz kabuğunu doldurmayacak meselelerle tartışma yapılıyor.

Çaycuma TSO Başkanı Zekai Kamitoğlu, bir yerel gazeteye röportaj vermiş.

Kamitoğlu, bu röportajında ZONSİAD Başkanı Necdet Tıskaoğlu’nun kente ilk geldiğinde “yatırımcının önü kapatılıyor” sözü üzerinden yürümesinin yanlış olduğunu bir kez daha söylemiş.

ZONSİAD Başkanı Necdet Tıskaoğlu da alınganlık göstermiş, bir çuval açıklama yapmış!

Eee ne var bunda?

Kamitoğlu doğru söylüyor.

Zonguldak’a son dönemde çok kaliteli Valiler atanıyor.

Çok kısa görev yapıyorlar ama çok duyarlı Valiler geldi.

Vali Mustafa Tutulmaz, basında bağırmadan da Necdet Tıskaoğlu’na yardımcı olur, gözüne bakar, elinden tutar yatırımını yapması için tüm imkanlarını zorlardı.

Şehre gelir gelmez basın üzerinden bir algı operasyonu yapmaya ne gerek var?

Hala daha yapılmasına ne gerek var?

İş adamı işiyle mesai yapar, medya ile değil…

Siyasetçi misin, iş insanı mı?

Hem yakışıyor mu size, ceviz kabuğunu doldurmayacak meseleleri medya üzerinden tartışmak.

Çaycuma sosyal medya üzerinden yıkılıyor.

Ne güzel söylemiş bir arkadaş, “ZONSİAD da bizim, Çaycuma TSO‘da ,her memleketin lobisi varken, Zonguldak‘ın niye yok derken ,kendi memleketin çoçukları yorumlarda birbirine girdi. Bir olup güç olacağımıza, gene birbirimize giriyoruz. Hep aynı hep aynı, ah kıvırcıklar ah”

Diğeri de Zonguldak’ın hastalığına değinmiş, “İki Kayserili bir araya gelir fabrika kurar. İki Çaycumalı bir araya gelir birbirinin kuyusunu kazar”

Necdet Tıskaoğlu, basınla reklamı yaparak şehirde söz sahibi oldu!

Çok tehlikeli gidiyor…

Biraz sakin olmasını tavsiye ediyoruz.

İzmir marşıyla gelen, İzmir marşıyla gider!