Başkanlık sistemiyle birlikte Milletvekillerinin Ankara’da hiçbir kıymeti harbiyesi kalmadı.

O yüzden sosyal medyada ziyaret fotoğrafları paylaşan siyasi figür olarak tarihte yerlerini aldılar.

Kendi namlarına ticaretleri varsa, o ticaretlerini geliştiriyor, diğer taraftan teşkilatları dizayn ederek önümüzdeki seçim hazırlıklarını yürütüyorlar.

Yandaş birkaç bürokratı attırıp o kurumun bütçesi ile ilgileniyorlar!

O nedenle çok bir şey beklemiyoruz zaten.

Fakat yerel yönetimlerde çok ciddi şanssızlıklar yaşıyoruz.

AK Parti iktidarına sarılarak seçilen Belediye Başkanları Genel Bütçede yaşanan krizden oldukça etkilendi.

CHP’li Belediyeler, zaten iktidar olamadıklarından onlar için değişen bir şey olmadı.

Kendi çaba ve yetenekleri hizmet etmeye devam ediyorlar.

Sorun iktidar ipi ile kuyuya inen  yerel yönetimlerde.

Kriz onları öyle bir çarpmış ki, 100 metre asfalt dökseler anten gibi başında bekliyor, vatandaştan alkış bekliyorlar.

İki çukuru parke ile kapatıp sosyal medyada çığırtkanlık yapıyorlar.

Patlak kanalizasyonu tamir ettiği için madalya bekleyen adamların elinde kaldığımız bir dönemi yaşıyoruz.

Hiç değilse 286 kişiyi alıp Belediyeye külfet olmasalar, o koltukları, Belediyeleri istismar etmeselerdi.

Ya da istismar ettikleri kadar hizmet edebilselerdi…

Maaşa ortak mı?

İstismar demişken, hasbelkader kurumun başına atananlar da farklı değil.

Gençlik Spor İl Müdürü Hakan Yüksel, devletin aracı, şoförü ile özel düğünlere katılıyor.

TTK Genel Müdürü Kazım Eroğlu, alkol nedeniyle 6 ehliyeti alınan şoföre daha fazla maaş alsın diye sanat değişikliği yapıyor.

Enerji Bir Sen Şube Sekreteri Nail Altuntaş’ın iç denetçi olmasının önü açılıyor.

Diğerleri yıllık izne çıkarak kendi kurs ücretlerini cebinden karşılarken, Genel Müdür Eroğlu’nun teslim olduğu Sendikanın Şube Sekteri Nail beyin ücreti kurum tarafından karşılanıyor!

Maaşa ortak olsalar kurumun zarar ettirilmesini bir nebze olsa anlayacağım.

Neyse biz anlamıyoruz bu işlerden…

Allah, Devleti ve Milleti, Devletin tırtıllı kuruşunda gözü olan aç insanlardan korusun…

Soldan sağa Bünyamin Babaiban…

Hatırlıyor musunuz?

AK Parti Belediye Meclis Üyesi Müteahhit Bünyamin Babaiban, sosyal medya hesabında yaptığı yorum ile gazetecilere avantacı imasında bulunmuştu.

CHP’den AK Parti’ye geçen ve yerel seçimlerde liste krizine neden olan Mütaahhit Bünyamin Babaiban, AK Partili bir üyenin “Büyük marketler ve fırsatçılar Zonguldaklı hemşehrilerimin kanını emiyor. Benim belediye başkanım gazetecilerimize ruhsat soruyor” paylaşımına Sormasın mı, esnaf kıt kanaat imkanları ile ruhsat alırken gazeteci arkadaşların ne özelliği var anlamadım. Artık eski Zonguldak olmayacak aldığı avanta kadar, menfaati kadar adam olanların değil vatandaşın dediği olacak. Buna alışalım” yorumu ile kontenjandan Meclis Üyeliğini borçlu olduğu Zonguldak Belediye Başkanı Ö. Selim Alan’a şirinlik yapmıştı.

Kendi partisinde ‘dikkate’ alınmadığı için AK Parti’ye geçen Bünyamin bey, Başkan Alan kontenjanı ile İmar Komisyonu üyesi de oldu.

Kendini alakadar etmeyen konulara sırf şirinlik olsun diye zıplayan bu arkadaş, kendi inşaatları söz konusu olduğunda susuyor.

Ö. Selim Alan, Askerlik Şube Başkanı gibi maşallah, birkaç meclis üyesi de adeta erbaş…

Kendi aklı, fikri, iradesi olmayan insanlar sahiplerine mahkum olurlar…

AK Parti’nin en büyük sorunu da bu…

CHP’den, ticari kaygılarla iktidara sığınanlarla doku uyuşmazlığı yaşıyor.

Sol kökenli Belediye Başkanları’nın AK Parti ile sorunu da bu…

Doku uyuşmuyor…

Dokun uyuşmuyorsa orada ne işin var?

Menfaati kadar AK Partili olunca böyle oluyor…

Mafya babası…

Mafya babası haraçlarını toplaması için yeni bir tetikçi buldu. Seçtiği adam sağır ve dilsizdi. Çünkü baba, bu tetikçi yakalanırsa polise fazla bir şey anlatması mümkün olamaz diye düşünüyordu. Baba, bir gün ödemelerin geciktiğini fark etti ve tetikçiyi odasına aldırttı, bir de işaret dilini bilen tercüman buldular. Tercüman işaretle sordu:

"Para nerede?"

Sağır dilsiz işaretle yanıt verdi:

"Ne parası? Benim paradan maradan haberim yok. Neden bahsettiğinizi anlamıyorum."

Tercüman tercüme etti:

"Neden bahsettiğinizi anlamıyormuş."

Baba 38'liği koltuk altından çekip sağır dilsizin beynine dayadı:

"Şimdi sor bakalım, para nerede."

Tercüman işaretle sordu:

"Para nerede?"

Sağır-dilsiz kan ter içinde, işaretle yanıt verdi:

"Şehir merkezindeki parkta, büyük heykelin olduğu kapıdan girince soldan 3. ağacın kovuğunda iki yüz bin dolar var."

"Ne söyledi?" dedi baba.

Tercüman yanıtladı:

"Dedi ki, hala neden bahsettiğinizi anlamıyormuş, ayrıca o tetiği çekmek de biraz g.t istermiş."