AK Parti Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar, kendisini eleştiren gazeteciler üzerine “Sizin kaleminizi kırarlar” demiş, aba altından sopa göstermişti.

Eleştiriye tahammüllü olmayan ve kendi talimatları ile çalışmasını istediği gazetecilere Zonguldak Belediye Başkanı Ö. Selim Alan, “Sarı Basın kartlarınızı yırtın” demişti.

Ardından Kozlu Belediye Başkanı Ali Bektaş’ın akrabalarını Zonguldak ve Kozlu Belediyesi’ne aldığı haberi çıkınca, kendisi de Kanal Z ekranlarına çıkıp, “Sokakta rahat gezemeyecekler. Tehdit ediyorum” demişti.

Geçtiğimiz hafta AK Parti Çaycuma İlçe Yönetim kurulu Üyesi Metin Malakçı istifa ettiğini açıkladı.

“Partiyi kendi şirketleri zannediyorlar” demişti.

Bu gün sosyal medya hesabından istifasına ilişkin tüm detayları paylaştı.

İlçe Başkanı Veysel Karani Doğancı’yı eleştirmiş. Çalışmaları, ziyaretleri yönetim kurulu ile birlikte yapalım önerisinde bulunmuş.

Ardından yaptıkları telefon görüşmesinde İlçe Başkanı Doğancı, “Sen kimsin, kes lan! Size hesap vermeye mecbur muyum” demiş.

Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın gücüyle, toplumda hiçbir karşılığı olmayan insanların nasıl güç zehirlenmesi yaşadıklarını görüyorsunuz değil mi?

Kendi Yönetim Kurulu’nda bulunan dava arkadaşına “Kes lan” diyen zihniyet, vatandaşı kovmaz mı?

Siz onların, mafya dili kullandığını gördünüz mü?

Bağırmak gerçekten de suçluluk psikolojisinin bir ürünüdür.

Suçlu insan hırçınlaşır .

Bazı insanlar suçlu olduğu halde kendilerini güçlü hissederler.

Onları böyle düşünmeye sevk eden, kendi şarlatanlıkları ve edepsizlikleridir.

Böyle kimseler zarar verdiği kişiyi susturmak bir yana onu suçlu kılarlar.

Kimi suçlular aynı zamanda serseri ve edepsiz de olurlar.

Hak yemiştir, haksızlık yapmıştır, o suçu işlemiştir.

İşledikleri suçları zarar verdiklerine yüklemeye çalışırlar.

Bağırmak, üste çıkmak, karşı tarafı suçlamak  suçluluk psikolojisinin bir ürünüdür.

Siz hiç rahmetli Veysel Atasoy’un bağırdığını gördünüz mü?

Ya da Ömer Barutçu’nun…

Yakın tarihte Bakanlık yapmış Hasan Gemici’nin…

Köksal Toptan’ın?

Hataları, eksikleri vardır. Oldu da, en ağır eleştirileri de kendilerine yönelttiğimiz günler oldu.

Ama en zor, en sıkıntılı zamanlarında bile nezaketlerinden, beyefendi kişiliklerinden asla ödün vermemişlerdir.

İnsanları ikna ederek kendi merkezlerine çekim uygulayan çapları vardı.

Her şeyden önce insandılar.

Sanırım en zor zamana denk geldik.

Mafya diliyle konuşan!

Küfür eden!

Tehdit eden!

Aşağılayan!

Konuşma adabından yoksun, ukala, kibirli, halkın gücü ile oturdukları makamdan insanları böcek gibi ezmek isteyen düşük profilli insanlarla muhatap olmak zorunda kalıyoruz.

O nedenle Zonguldak’a yeni atanan Vali Mustafa Tutulmaz’ın “Sevgi dili” kullanalım sözleri özlem oluyor bu şehirde…

Siyasetçiden, bürokrattan çok halka değer veren, onlar gibi maaşını bankamatikten, her hangi bir çay ocağına gidip tabureyi çekip oturup vatandaşla sohbet eden, 16 ay görev yapan Vali Ahmet Çınar unutulmuyor, unutulmazda bu şehirde!

Vali Mustafa Tutulmaz’ın “Sevgi dili” nasıl anlam bulmuşsa, “Zonguldak insanı mutsuz” tespiti de doğru.

Sırf bu söz üzerine roman yazılır bu şehirde!

Ama Vali bey, sokağa kulak verdiğinde bu tespitlerinin nasıl ve neden karşılık bulduğunu anlayacaktır.

İşte o zaman, bu şehirde siyaset-bürokrat ilişkilerinin ve işbirliğinin ne denli zor olduğunu da anlayacaktır.