Fareyi öldürmenin çok çeşitleri var, mesela fareyi gördüğünüz yerde terliği fırlatırsınız, isabet ederse kesin ölür.

Kapana peynir koyarsınız, yakalanır ve ölür, bütün bunlar fareyi öldürmenin normal yollarıdır ve farelerinde pek şikayeti olmaz, fareleri asıl kahreden ölüm:

Fare gelir en değerli eşyanızı kemirir sesiniz çıkmaz, peyniri tüketir oralı olmazsınız, velhasıl fare ne kadar zarar verse de hiç oralı olmazsınız, fare bu durumu kafasına takar ve kahrından ölür.

İşte en kötü ölüm şekli budur.

Hadi bizler iyi bir seçim yapamadık veya önümüze koyulan adaylara oy verdik ve seçildiler, ne yapalım bu modeller böyle deyip sineye mi çekelim, yoksa bu kentin talihsizliğine mi yanalım?

İktidar muhalefet ayrımı yapmıyorum; Bunca yazılanlar, çizilenler, şikayetler vs. ne yaparsak yapalım, herkes bildiğini okuyor.

Hedef yok, öngörü yok, ben bilmem …. bilir, ufuk flu, proje hak getire, istihdam imkansız, yeni bir iş kapısı yine imkansız, açıklamalar ve verilen mesajlar ilkokul üçüncü sınıf düzeyinde, davranışlar ve söylemler poşetlik ve bu saydıklarımın eksiği var fazlası yok, yani abartmıyorum ama ne hikmetse hoca yine bildiğini okumaya devam ediyor.

Koskoca bir kentin siyasette ve geleceğini şekillendirmede söz sahibi iktidar ve muhalefet aktörleri aynı ve yakın kişiler ve de sayıca azlar, elde ettikleri bu ayrıcalıklı çembere daha fazla kimseyi sokmadan kendi aralarında kayıkçı kavgaları yaparak az da olsa bu kentin rantını paylaşmanın peşindeler.

Bu tür sitem yazılarını yazarken biraz uyanıklık yaparız ve deriz ki: “işini düzgün yapanları tenzih ederim.”

İnanın yine tenzih ederim ama onların bile sayıları bir elin parmaklarını geçmiyor, yani; Her defasında büyük umutlar bağladığımız ve saygınlık vizyonu yüklediğimiz siyasi aktörler seçilene kadar avucumuzdaki arpadan beslenip, havalanınca kafamıza s.çmaya devem ediyorlar.

Ha gayret dar alanda danışıklı dövüşe, kayıkçı kavgalarına ve sığ paslara devam edin, yerelde yazan çizenler ne yaparsa yapsınlar hiç oralı olmayın farenin kahrından ölmesine az kaldı.

**

“Dar alanda sığ paslar”  başlığı ile Kanal Z’de canlı olarak yayınlanan Zonguldak Belediye Başkanı Ö. Selim Alan’ı dinleyen vatandaş Mehmet Çelik’in yorumuydu bu okuduklarınız.

“Verilen mesajlar ilkokul üçüncü sınıf düzeyinde”

“Davranışlar ve söylemler poşetlik” demiş…

 “Amennaaa!”

“Şudur budur”

“Bu ne ya kardeşimmm”

“Şuranın buranın hali”

“Şudur budur tarzı!”

“Şimdi o adam bunu söylediği zaman…”

“Şuymuş, buymuşta istemiyoruz…”

Öyle trajikomik bir üslup izledik gerçekten…

Sorular güzeldi, ama verilen cevaplar 23 Nisan’ın temsili başkanı gibiydi.

Hakikaten trajikomik bir canlı yayın izledik.

Biri, Zonguldak’ın Belediye Başkanı’na nasıl konuşulacağını anlatsın…

Kahvehane pişpirik değil, canlı yayında halkın karşısında konuştuğunu bir hatırlatsın.

Mücadelemiz sürüyor…

Zonguldak’ta siyasi olarak yaşanan gelişmeler öyle hızlı, öyle gerçek dışı ki, hızlarından midemiz dönüyor artık.

Bunları makineye bağlasak, makineyi bozarlar.

Her biri ayrı sıkıyor…

Biz de yerimizde durmuyoruz…

Zaman zaman köşemizi bile yazamıyoruz.

Fakat…

Emin olun her şey gün yüzüne çıkacak…

Maskeleri düşecek.

Bizim özel bir çabamız yok da aslında.

Onlar bile taktıkları maskelerden sıkılıyor!

İki tünel arasında yalanlarla çelik-çomak oynayanlarla mücadelemiz sürüyor.