Ne diyordu, Eğitimci ve Yazar Alev Alatlı;

Her yasal hak helal değildir ve olamaz.

Keza raf ömrünü uzatmak için ekmeğin içine kanserojen madde koyan fırıncı yaptığı formülü ambalajın üzerine koyduğu için yasaldır, dolayısıyla suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.

İmar ruhsatı olan bir müteahhit şehrin ufkuna tecavüz ederken yasal olarak suçsuzdur ama yaptığı iş helal değildir.

Yasaların tanıdığı haklardan insanlık veya Allah adına feragat etmenin garipsenmediği bir yeni düzen getirmek zorundayız.

Tarihin bize öğrettiği bir şey var.

İster en mükemmel yönetim sistemini, ister ekonomik kalkınmayı gerçekleştirmiş olsun.

Bir medeniyetin sevgi ve nefis terbiyesi dumura uğramış, manevi enerjisi tükenmişse; o medeniyeti ne Birleşmiş Milletler Tüzüğü, ne Helsinki Beyannamesi, ne AİHM Mevzuatı, ne de en üstün silahlar kurtarabilir”

*

Kendi partisinde dikkate alınmadığı için keskin bir dönüşle başka bir partiye geçen müteahhit, Meclis Üyesi olduktan sonra iflasın eşiğinden dönüyor!

Belediye Başkanı’nın kapısında kedi gibi beklerken, komisyonlarda da hızla yükseliyor.

Komşu Belediye sınırlarındaki inşaatı da öyle…

Tam da Alev Alatlı’nın dediği gibi 2,5 kat, 7,5 kata çıkarken, Taban alanı 0.40’dan 0.50’ye çıkarken…

Müteahhit Meclis Üyesi şehrin seyir şeyine tecavüz ederken…

Kılıfına uydurulan yasal haklar helal değilken...

Ali Bektaş’ın pilavları…

Zonguldak’taki İmar Islah Planları siyasilerin rant kapısı olduğu için plan değil, pilav oluyor.

Kozlu’da 1., 2., 3., 4, ve 5. İmar Islah Planları vatandaşların ve bir Meclis Üyesi’nin itirazları nedeniyle mahkeme tarafından iptal edildi.

Bu pilavlar iptal edilirken, Belediyeden ruhsatını alanlar inşaatları bitirdi.

O daireleri alan vatandaşlar hukuki olarak önümüzdeki günlerde ciddi sıkıntı yaşayacaklar.

Kozlu Belediye Başkanı FETÖ itirafçısı Ali Bektaş yıllardır Kozlu’yu yönetiyor.

Ancak bir türlü kentin, Belediyenin, müteahhitlerin ve vatandaşların yararına olacak İmar Planları yaptırmıyor.

Bir değil, tam tamına 5 kez İmar Planı mahkemeden döner mi?

Belli ki İstanbul’daki şehir Plancısı bu işi beceremiyor!

Şehrin ve vatandaşların anasını ağlatıyor…

Fatura yine daire alan vatandaşa çıkarılıyor…

Reis olanları izliyor…

Tolstoy’un "İnsan Ne İle Yaşar" adlı kitabında, çiftçi Pahom’un hazin ve ibretlik öyküsü yer alır.

Sıradan kendi halinde bir çiftçi olan Pahom, daha zengin bir hayatın hayalini kurmaktadır.

Uzak bir yerlerde, cömert bir reisin karşılıksız toprak verdiğini duyunca, daha çok toprak elde etmek için reise gidip talebini iletir.

Gerçekten de Reis herkese istediği kadar toprak veren cömert biridir.

Pahom’a “Sabah güneşin doğuşundan batışına kadar katettiğin bütün yerler senin fakat güneş batmadan yeniden başladığın yere dönmen lazım.” der.

“Yoksa bütün hakkını kaybedersin.” 

Pahom güneşin doğuşuyla beraber başlar yürümeye.

Tarlalar, bağlar, bahçeler geçer.

Tam geri dönecekken gördüğü sulak bir araziyi es geçemez.

Şu bağ, bu bahçe derken bakar ki güneşin batmasına az kalmış.

Koşar, koşar, ama kesilir takâti.

Halsiz adımlarla yürümeye devam ederken, Pahom’un burnundan kanlar damlamaya başlar.

Tam başladığı noktaya yaklaşmışken, bir an yığılır yere ve bir daha kalkamaz …

Reis olanları izlemektedir.

Çok kereler şahit olduğu olay yeniden vuku bulmuştur.

Adamlarına bir mezar kazdırır.

Pahom’u bu mezara gömerler.

Reis Pahom’un mezarının başında durur şöyle der: “Bir insana işte bu kadar toprak yeter !” 

Mütemadiyen biriktirmek istiyoruz.

Yiyemeyeceğimiz kadar erzak, giyemeyeceğimiz kadar kıyafet, kullanamayacağımız kadar eşya, oturamayacağımız kadar ev …

Gözlerimiz midelerimizden, arzularımız ihtiyaçlarımızdan daha büyük…