Sel felaketinde iflas etti, Vakıf parasıyla fabrika kurdu…

Devrek’ten Dünya Markasına adım adım…

Her başarı, arkasında yaşanmış acı hikayeler barındırır aslında. Pazarcılıktan, mağazacılığa… Mağazacılıktan iflasa sürüklenen, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Vakfından alınan mikro kredi ile zirveye tırmanan bir yaşam hikayesi onun ki…

Devrek’te faaliyetini sürdüren  Akgül Tekstil şirketi sahibi 43 Yaşındaki Adem Topal ve kardeşi Mehmet Topal’ın yaşadıkları ilham verecek başarı hikayeleri arasında yer almayı hak ediyor.

İşte İki kardeşin hikayesi...

1975 Doğumluyum. Aslen Sivaslıyım. Fakat Düzce’de doğup büyüdüm. İlkokul ve Liseyi Düzce’de okudum. Liseden sonra baba mesleği olan pazarcılık yapmaya başladım.

Bir akrabamızın cenazesi nedeniyle babam Devrek’e gitmişti. Geldiğinde Devrek’te hiç mağaza olmadığını söyledi. 1992 Yılında Devrek’e taşındık, burada Topaloğlu Mağazası açtık.

1992’den 1998’e kadar çok ciddi ticaret yaptık. İşlerimiz çok iyiydi. İki tane Mağazamız vardı. Aynı zamanda bölgede toptancılık da yapıyorduk.

1998 Yılında Devrek’te yaşadığımız sel felaketi ile bizde ticaretimizde adeta felaket yaşamış olduk. Neyimiz varsa kaybetmiştik. Ardından üzüntüden babamı kaybettik.

Öyle ki ticaretimizi kaybetmemizin ardından babam çok hastalanmıştı. Babamı hastaneye getirecek param bile yoktu.

Bir tarafta ticaretimizin batışı, diğer tarafta babamın hastalıkları derken çok daha büyük krizlere girmiştik. Her gün onlarca icra geliyordu.

2001-2002 Yılları arası Kaymakamlık Sosyal Yardımlaşma Vakfı’ndan eşimin üzerine kredi çektik. Hiç unutmam zamanın Kaymakamı Süleyman Tapsız sağolsun…

Biz batmıştık, eşimin ve eşimin 3 bayan arkadaşı ile birlikte kadınlara sağlanan kredi imkanından yararlanarak küçük bir atölye kuralım dedik.

Selden sonra Devrek’te ticari hayat durmuştu. Bizde dar alanda sıkışıp kalmıştık.

Kaymakamlıktan aldığımız kredi ile 50 metrekarelik bir alanda, 4 makine 5 kişi ile küçük bir atölye kurduk. Kardeşim Mehmet Topal ile şirketi kurduk.

2004-2005 yıllarında bir arkadaşın tavsiyesi ile İstanbul’da gittim.  Hayatımızın kırılma noktası olmuştu  İstanbul.

Allah’ımıza şükürler olsun ki, 4 yıl içinde de piyasaya olan tüm borçlarımızı ödedik.  600 Metrekarelik bir alana taşındık.

Devletimizin parası ile 4 kişi başladığımız küçük tekstil atölyemizden 125 kişinin istihdam ettiği küçük bir fabrika haline geldik.

Şu an 11 ayrı işletme ile çalışıyoruz. İstanbul, Çaycuma, Bacakkadı ve Bartın’da iş verdiğimiz 11 imalathane var. Bizimle birlikte yaklaşık 1200 kişilik bir istihdam sağlayan duruma geldik.

Paranızı bankada tutmayın…

Zonguldak mevduatı en yüksek illerden biri. Yatırım düşüncesi olup cesaret edemeyen insanlar riskten korkmasın. Ben inanıyorum ki, topraklarımızın bütünlüğü için canını ortaya koyan askerlerimiz kadar kutsal bir iştir üretmek, istihdam sağlamak, katma değer sağlamak. Üretmek, insanların istihdamı ile onların hayatlarının içinde var olmak muazzam bir duygu.

Yöre insanımızın tekstil konusunda kötü deneyimleri var. Çalışmışlar, emeklerinin karşılığını alamamışlar. Dolayısıyla bu işe yatırım yapmak isteyende, çalışmak isteyenler de sektöre karşı güven bunalımı yaşıyor.

Ancak, Türkiye tekstil konusunda dünyaya kafa tutuyor. Zonguldak da madenlerin durumu belli. Devlet memurluğu da yok artık. İnsanımızın parası var ama bankada… Yatırım olarak, insan gücü olarak Zonguldak’ın potansiyeli yüksek. Bartın bu sektörden payını alıyor. Yaklaşık 15 bin kişi tekstil sektöründe çalışıyor.

Eşimle birlikte hapse düştük…

Zonguldak’ta Teşvik uygulanmış olsa şu an 500 kişi çalıştırırım. Teşvik olmamasına rağmen Devrek’te bu işi yapıyoruz. Teşvik olan bölgelerle rekabet koşullarımız eşit değil, zorlanıyoruz ama Devrek’e de bir vefa borcum var benim. Ticaretimizi burada yaptık, battık, yeniden başladık. Yanımızda çalışan A takımı kadromuzla canla başla çalıştık. Devrek’ten vazgeçemem.

İflas ettiğimizde daha çocuklarımız çok küçüktü. Eşimle birlikte icralar nedeniyle ikimizi birlikte almaya gelmişlerdi. Çocuklarımızı komşuya verdik. İçeri girdik, bir gün sonra da çıktık. Allah razı olsun bir arkadaşımız icra borcumuzu ödedi de öyle çıkabildik. Eşimin içeri düşmüş olması beni çok üzmüştü. Annemin yıllar sonra haberi oldu bu işten. Hala ağlar durur… Kızımda şimdi liseye gidiyor. İflası yaşadığımızda daha küçüktü. Yıllar sonra söylüyor; Bir yıl boyunca kahvaltı alamadığımız için sürekli çorba içmişiz. Atölyemiz hemen evimizin yanındaydı. Sabahlara kadar çalışıyorduk, eşim eve gidiyordu ama ben kumaşların üzerinde yatıyordum. Birkaç saat dinlenip tekrar çalışmaya başlıyordum. Yıllarca bu böyle sürdü. Çalıştık, ürettik, hiç vazgeçmedik, borçlarımızı ödemeye başlamıştık. Hep şükür ettik. Allah’ımıza şükürler olsun…

Zonguldak’ta ağaç sektörü değerlendirilmeli…

Artık devlet kurumuna gireyim de rahat edeyim devri yok. Almanya’dan, madenden gelen para yok. Artık hepimizin çalışması gerekiyor. İstihdam oluşturması gerekiyor. Yapılacak çok iş var. Önümüzdeki yıl Devrek’te farklı bir alanda farklı bir proje düşünüyorum. Potansiyel var, insan var, yapılacak çok iş var. Mesela ağaç sektörü var Zonguldak’ta… Bununla ilgili yatırımlar yapılabilir. Parası olan çocuğunu okutup üniversiteli yapmaya çalışıyor. Bakın her yerde Üniversite diplomalı işsiz gençlerimiz var. Ayağımızın dibine bomba koyuyoruz aslında. Aynı sektör içindeki bir arkadaşım, “Çocuklarımı okutup devlette istihdam ettirmeyeceğim. İşlerin başına koyup istihdama katkı sağlasınlar. Bu ülkenin en çok istihdam sağlayacak insan gücüne ihtiyacı var” diyor.

Editör: TE Bilisim