Normalde Cuma akşamları köşe yazmıyorum biliyorsunuz.

Ancak olağan üstü bir süreç yaşıyoruz.

Birkaç satır yazalım, detayını Pazar akşamı yazarız.

Köşelerinde, fıkralarında seks, bel altı, imalı iftiralarla insanları zan altına bırakan yaratık, çok şükür insanları bıraktı, tüm gücüyle bize fütursuzca saldırıyor.

Biz diyoruz Çanakkale boğazı, o diyor bel altı!

Allah, inşallah fikrini zikrini değiştirir, şifa verir.

Fakat, bir teklif yapmak istiyorum.

Bir tane yalan makinesi bulalım, Valiliğin ortasın da açık oturum düzenleyelim.

Merak eden herkes gelsin…

Özellikle kendi özel hayatlarındaki çirkinlikleri görmeyip, çocukları uyuşturucu bataklığına düşen, eşini dövüp kapının önüne koyan, gayri meşru çocuğu olan ama herkesin namussuz olduğunu düşünen zavallı insanlar mutlaka gelsin…

Önce bel altı iftiralardan başlayalım.

Onlar sorsun, ben yanıtlayayım.

Ben sorayım, onlar yanıtlasın…

Bakalım kim öter?

Kimin özel hayatı rezil?

Kim, şantaj yapıyor?

Kim, gerçekleri saptırıyor?

Kim, iftira atıyor?

Oturak alemlerine kim katılmış?

Kimin, evli sevgilileri varmış?

Kimin, iki sevgilisi varmış?

Kimin, kızı evli adamlarla birliktelik yaşıyormuş?

Kim, kimi otel odalarında basmış?

Kim, eşini aldatmış?

Kimin, çocuğu p.ç olurmuş?

Kim, eşine şantaj yapıyormuş?

Kimin, çocuğu uyuşturucu batağına düşmüş?

Kim, insanların yatak odalarını iftiralarla donatıp servis ediyormuş?

Kimin, seks hayatı sapkınlık derecesinde çirkinmiş?

Kim, gerçeklerin ortaya çıkmasından korkuyormuş?

Kim, rüşvet alıyormuş, veriyormuş?

Kim, kimi kullanıyor ticaret yapıyormuş?

Kim, nasıl ihale alıyormuş?

Kim, zorla arazi topluyormuş?

Kim, define arıyormuş?

Kim, etkin kişilere şantaj yapıyormuş?

Kimlere, kumpas, tezgah kurulmuş?

Kim, kime ‘ciğim’, ‘hoşlanıyordun’ diyormuş?

Kim, ZENGİN’i kullanıyormuş? Kim merdivenlerden sarhoş uçuyormuş?

Kim, yargı mensuplarının arkasında sığınarak iş çeviriyormuş?

Kozalak kafalı yargı mensubu kimmiş?

Onun adına kimler iş çeviriyormuş?

Tekne turları ile kim, kime sevgili ayarlıyormuş?

Irmak kıyındaki, şaplak sesleri nereden geliyormuş?

Evli sevgilisine ‘Kabuklu fıstık’ diyen, TOKİ’de buluşmaları polisiye dizi olacak olan kim?

Hangi kadın gazetecinin çıplak resimleri, sonsuzluğu işaret ediyormuş?

Hangi kadın gazeteciye, şantaj yapılıyormuş?

Hangi kadın gazeteci, eşinin bilgisi dahilinde sendikacı ile ilişki içindeymiş?

Hangi gazeteci, eşini başkanlara sunuyormuş?

Hangi kadın gazeteci, evli bir memurla aşk yaşamış?

Hangi kadın gazeteci, çıngıraklı yılanmış, sonra pirüpak olmuş!

Hangi gazetecinin, videoları varmış?

Hangi gazeteci, uyuşturucu satıyormuş?

Kim, kime ‘delikanlı kadın’ deyip, yorumlarında ‘Genelev kadını’ benzetmesi yapıyormuş?

Hangi şantajcı, bir kadınla barışmak için araya adam sokuyormuş?

Hepsi çıksın ortaya!

Bize iftiralar attırılıyorken, perde arkasında kimler gayri meşru işler kovalıyormuş?

Kimlerin, karanlık anlaşmaları askıya almış?

Kim, hangi kirli iş adamından talimat alıyormuş?

FETÖ’cüleri unuttuk…

Kim, FETÖ operasyonları döneminde iş adamlarına şantaj yapmış?

Kim, FETÖ’cülerle yatıp kalkıyormuş? Onları savunuyormuş?

Kim, ‘Ben bunu bir türlü doyuramadım’ demiş?

*

Santraller, kirli ilişkiler, kumar, kadın, şantaj, define işleri, imar rantları, rüşvetler, baronlar, uyuşturucu, siyasilerin asıl patronları, bahis çetesi, tefeciler, kaçak kömürcüler…

Daha uzayıp gider bu liste…

Hepsi ortaya çıksın değil mi?

Ama biz bunları sormayalım…

42 Yaşına geldik, kadın olduğumuz için bedelini ödeyelim…

Çok merak ediyorum, yüce Mevla bize de 17 santim verseydi, ne yazacaklardı?

Onlar orada çalsın, çırpsın, yesin içsin, zulüm yapsın, haksız kazanç elde etsin…

Zonguldak sussun, korksun, sinsin, biz mücadele edelim…

Amenna!

Yakında lezbiyen imasında bulunulursa hiç şaşırmayacağım…

Ama önce ‘Mosebe, mobese; koydum seni kodese!’

Hadi bakalım…

İnşallah yaptığınız tehdidi gerçekleştirirsiniz!

Sakın beni yaralı bırakmayın!

Elinizden geliyorsa öldürün!

Ölmezsem, siz düşünün!

Gülüyorsunuz ama, en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor!

Sicilya’nın bir kasabasında kadınlar hiç rahat durmaz, ikide bir kocalarını aldatırlarmış.

Kasabanın yaşlı papazı, kocasını aldattıktan sonra kendisine gelen ve günah çıkartan kadınlardan bıkmış.

Günlerden bir gün, yine bir kadın gelmiş, “Papaz efendi! Şeytana uyup yine kocamı aldattım” demiş.

Papaz öfkelenmiş: “Ayıptır günahtır, sürekli kocamı aldattım diye geliyorsunuz. Bundan sonra en azından ‘ayağım taşa takıldı’ deyin, ben anlarım.”

Bu durum, kadınlar arasında anında yayılmış.

Kilisedeki yoğunluk hiç azalmamış, artık kadınlar “Ayağım taşa takıldı” diyor; papaz günah çıkartıyormuş.

Gün gelmiş, ihtiyar papaz ölmüş.

Yerine gelen yeni papazın da ‘taşa takılma’ seansları sürüyormuş.

Durumdan bihaber olduğu için, “Ne kadar namuslu bir kasaba. Hanımların ayağı taşa takılsa, günah çıkartmaya geliyorlar” yorumunu yapıyormuş.

Bir gün, papaz ile Belediye Başkanı buluşmuş, sohbete koyulmuşlar.

Papaz, Belediye Başkanı’na bir ricada bulunmuş:

“Başkanım, derhal kaldırımları onarın. Kasabanın hanımları, hemen her gün taşa takılıp düşüyorlar...”

Bir önceki papazın durumu anlattığı Başkan kahkahalarla gülmeye başlamış.

Bu tavırdan çok rahatsız olan papaz, Başkan’a yüksek bir ses tonuyla cevabı yapıştırmış:

- “Başkan, Gülüyorsunuz ama, en çok da sizin eşiniz taşa takılıyor...

(alıntı)