Tefrişat hibe mi yoksa, ihale yoluyla mı yapıldı? 

Zonguldak Kızılay Şube Başkanlığı görevine Atatürkçü kimliği ile bilinen Zonguldak Demokrasi Platformlarında en ön saflarda yer alan emekli Maden Mühendisi Serap Elibol atandı.
AK Parti içinde yaşanan itiş-kakış nedeniyle Kızılay’a bir isim atattıramadılar. Akşam CHP’li sabah AK Partili olan Murat Uzun hepsine golü attı ama…
Neyse ki Kızılay’a kişiliği dürüst olan Serap hanım atandı. 
Yönetimi de çok ilginç isimlerden oluşmuş.
Meslek büyüğümüz Adnan Küçükvar’ın yönetimde yer alması sevindirici. Yanlış bir şey olursa kesin arıza çıkarır…
Asıl dikkat çeken bir isim daha var!
Şu Vali Ali Kaban’ın Özel Kalem Müdürü ‘Bylock’ kullandığı için FETÖ soruşturması geçiren Ahmet Hakan Gencer!
Aydın Ergenç döneminde de Kızılay binasında mesaisini tamamlayan, oradan çıkıp liman arkasında dolaşan, sağda-solda mesai dolduran, gezgin, Zonguldak Valiliği Güvenlik ve Acil Durumlar Koordinasyon Merkezi Müdürü A. Hakan Gencer!
Vakit geçirsin diye mi yönetime almışlar, yoksa eski yapının temsilcisi olarak içeri mi sokulmuş, bilmiyoruz!
Bu arkadaşın akrabaları, İl Özel İdare’nin Devrek afet konutları ihalesine girmiş, diğer firma ile mahkemelik olmaları nedeniyle iş gecikmişti. Mahkeme işi Alim İnşaatın almasına karar vermişti.
Ama AFAD Müdürü Ahmet Güngör, yoğun kar yağışı nedeniyle evrakları Ankara’ya ulaştırmamıştı! Evraklar ulaşmayınca konut inşaatına da bir türlü başlanmamıştı.
Süreç kendi mecrasında mı uzuyor? Uzattırılıyor mu? Belli değil!
Kızılay eski Başkanı Aydın Ergenç, Ahmet Hakan Gencer ve Ahmet Güngör’ün yediği içtiği ayrı gitmiyor.
Ekip böyle olunca yeni yapılan Kızılay binasının tefrişat işi de gündeme geldi. Kızılay binasının da Sezai Çanakcı tarafından tefrişat edildiği iddia edildi.
Tefrişat hibe mi yoksa, ihale yoluyla mı yapılmış henüz bilmiyoruz.
Ama Zonguldak’ta hangi kuruma giderseniz gidin mutlaka Çanakçılar grubun ürünleri ile karşılaşıyorsunuz.
TIP Fakültesi’nde WC’ye gidin Creavit’te elinizi yıkıyorsunuz, klozetine oturuyorsunuz!
Yeni yapılan hastanenin WC ve banyolarına da oturacaksınız!
Kurumlara gidin Doxa’nın mobilyalarına oturuyorsunuz!
Zonguldak böyle!
Siyasetinde, ticaretinde, bürokrasisinde yıllardır hep aynı isimler, hep aynı ticari döngüler…
Koskoca şehir bunlara hizmet ediyor!

Yemeğin buğusunu satan, akçenin de sesini alır!

Nasreddin Hoca Akşehir’de kadılık vazifesini yürütürken karşısına iki adam çıktı. Birisi öteden beri cimriliği ile tanınmış bir aşçı, diğeri de boynu bükük bir fakirdi.
Aşçı:
– Hocam! Ben bu adamdan davacıyım. Dükkanın önünde fasulye pişiriyordum. Tencerenin kenarından yemeğin buğusu çıkıyordu. Bu adam elinde somunla geldi. Kopardığı lokmaları yemeğin buğusuna tutup başladı atıştırmaya. Yiye yiye koca bir somunu bitirdi. Ondan yediği fasulye buğusunun parasını istedim, vermedi.
Nasreddin Hoca anlatılanları dikkatlice dinledikten sonra fakire döndü:
– Doğru mu bunlar?
– Evet doğrudur hocam.
– Öyleyse para kesesini çıkar bakalım.
Zavallı fakir, kadı efendiye karşı gelemedi içinde üç beş akçe bulunan para kesesini uzattı.
Hoca bu sefer aşçıyı çağırdı yanına. Keseyi aşçının kulağına yaklaştırarak şıngırdatmaya başladı. Sonra da:
– Haydi aldın işte alacağını.
Aşçı şaşkınlıkla sordu:
– Nasıl olur? Paramı vermediniz henüz.
Hoca cevap verdi:
– Fazla uzatma, yemeğin buğusunu satan, akçenin de sesini alır.