Bir müptezel, her zaman ki gibi kendi yediği haltları bize de ihale etmeye çalışıyor.

Kamuoyunda bize de şantajcı etiketi yapıştırmaya çalışıyor.

Şükürler olsun, bir mekan sahibi bizim için basın toplantısı düzenleyip, “Benden para istedi, sana para vermeyeceğim. Bana şantaj yapamazsın” demedi.

Kimse bizim için sosyal medyada “Sana 5 bin lira vermeyeceğim, istediğin kadar Fadime hala yaz, ruh hastası” demedi.

*

Bir tane şantaj davamız yok.

Kimsenin özel hayatını önüne atarak şantaj yapmadık.

*

Dönemin Emniyet Müdürü Atilla Çınar’ı, ETSO Başkanı Ahmet Likoğlu’ndan aldığımız talimat ve para ile yıpratmaya çalışmadık.

ÇELİK-2 Operasyonunda çeteye yardım ve yataklık davamız da yok.

Tapelerimiz de “Abi parayı gönder, biz başka gazeteci arkadaşlara da yazdıracağız” demedik.

*

Zonguldak Belediye Başkanı Ö. Selim Alan’la aramızın açılmasının tek nedeni para karşılığı Merkez İlçe Başkanı Mustafa Çağlayan ve İl Başkanı Zeki Tosun’a iftira atmamamızdan kaynaklanmıştır.

Selim Alan, “Zeki Tosun’u, Mustafa Çağlayan’ı kamuoyunda yıpratmamız lazım. Ne bulursan yaz, yazmayan gazetecileri kuracağım basın grubuna almayacağım” dediği için…

Bu çirkin tekliflerle karşımıza geldiği için karşı karşıya geldik.

Bunu Allah’ta biliyor, kulda…

Kaldı ki, daha öncede bunu defalarca yazdım biliyorsunuz.

Selim Alan’dan tek kelime yanıt gelmedi.

Gelemez de…

(AK Parti Genel Merkezi’ne de bu durumu anlattım.

Zonguldak’ta dönen çirkin, adi, iğrenç siyaset anlayışını kimlerin yaptığını, gazetecilere nasıl şantaj yapıldığını, kimlerin yıpratılmak istendiğini de…

Daha sonra bu olayları daha ayrıntı bir şekilde kamuoyu ile paylaşacağım…)

*

Bir göz doktoru, bir ilçede tefecilik yaparak milletin canını yakarken, senetle şantaj parası tahsil etmedik.

Bilakis yazdık, dönemin Vali’sine mağdur insanları getirdik.

Bu dosyayı da tekrar açacağız…

*

‘Hayırsever!’ bir yurt sahibinin öğrencilerle özel hayatını imalı yazıp, şantaj yapmadık.

*

Bir milletvekilinin sevgilisini tespit edip, yıllarca şantaj yapmadık, çok af buyurun onu kucağa alıp gücünü Zonguldaklıların üzerinde denemedik!

Bir Belediye Başkanı’nın kadın ve kumar düşkünlüğünü kullanarak başka isimler üzerinden baskı işi alıp, tahsilat yapmadık.

*

Bir sendikacının, eşinin de bildiği sevgilisi ile şantaj yapıp, aylık haraca bağlamadık.

*

Bir Belediye Başkanı’nın baldız meselesini de aday adaylığı döneminde imalı yazan da bellidir, yazdıranlar da bellidir. Başkan, kime ne kadar şantaj parası verdiğini de çok iyi biliyor.

Bir Belediye Başkanının bir kadınla “mesajları” nedeniyle hala daha şantajlara maruz kaldığını da tüm şehir biliyor!

O HTS Kayıtlarının, WhatsApp yazışmalarının nereden temin edildiğini de…

*

Bir müteahhidin imar rantını kullanarak daire almadık.

*

Bir müteahhidin kadın alışkanlığını kullanarak haraca bağlamadık.

*

Bir Belediye Başkan adayının öğretmen sevgilisi ile olan mesajlarını kullanarak büklüm büklüm şantaj yapmadık.

*

Zonguldaklı bir yargı mensubuna ‘kozalak’ kafalı demedik.

Bir müteahhit dostu ile tekne gezilerine çıkıp, kadın ayarladığını da yazmadık.

Sonra dönüp, “Zonguldak seninle gurur duyuyor”, “Seninle gurur duyuyorum” demedik.

O ilişkileri kullanarak Adliye’de ki dosyalarımızı sümen altı ettirmedik!

*

Define arayanlarla iş tutup, Zonguldaklılara yatak odalarıyla şantaj yapmadık…

*

Çocuklarının özel hayatlarında yaptıkları hataları, madde bağımlılıklarını kullanarak şantaj yapıp, başkalarına iftira atmadık…

*  

Ve daha onlarcası…

Yüzlercesi var…

*

Hepsini internetten silebilirsiniz.

Ama basılı saman kağıdını yok edemezsiniz.

Bazı sibop kafalılar var ya, zeka küpü olanlar…

Tüm delilleri ortadan kaldırdığını düşünüyor…

Varsın düşünsünler…

Son çırpınışlarını makul görüyorum…

Onlar, alışkanlıklarından vazgeçene dek bu kavgamız sürecek…

*

Bunca kirliliğin içinde olabildiğince temiz kalma mücadelemiz hep oldu, bundan sonra da olacak.

Yolsuzluk yapıldığını yazdık…

İmar rantlarını yazdık…

FETÖ ilişkilerini deşifre ettik…

Vatandaşları işe yerleştirme karşılığında rüşvet isteyen siyasetin ağababalarını yazdık.

Mahkemeye bile veremediler…

Baba dostlarını araya koymaya çalıştılar.

“Kalemizi kırarlar”…

“Basın kartlarınızı yırtın”

“Sokakta gezemeyeceksiniz” tehdidinde bulundular…

Vız geldi, tırsss gidecekler!

Ne devletten koruma istedik, ne yazmaktan vazgeçtik…

*

Hala eski alışkanlarını devam ettiren siyasetin ağababaları bir vatandaştan 30 bin lira rüşvet istiyor…

İhtiyaç sahibi “20 Bin lira versek olur mu?” diye yalvarıyor…

Bu insanlar bizim “arkadaşımız” olamazlar.

Biz onlarla Ilıksu’da bir araya gelmeyiz!

Bunca pisliği yaptıktan sonra Devlet’ten koruma istemeyiz.

Bu kadar pisliğe bulaşan adam cesurdur, korkusuzdur.

Öyle saatlerce arabasında bekleyip elemanın kendisini ofise çıkarmasını beklemez.

Gazipaşa caddesinde gölgesinden korkmaz…

Onlar şeytanla dostluk kurabilirler…

Şeytanları bol olsun…

Bir müptezelin iftirası ile bize kimse şantajcı diyemez.

Çok açık ve net söylüyorum kimse bize şantajcı diyemez.

Diyenin alnını karışlarım…