Bir süredir Zonguldak’ta ciddi bir kavga yaşanıyor.

İyi niyetli vatandaşlar, siyasi ve ticari gücü ile medyaya ayar vermeye çalışan algı operasyonlarına maruz kalıyor.

Nasıl olduğunu size özetle anlatayım.

Zonguldak’ta AK Parti Milletvekili Hamdi Uçar siyasi ve ticari geleceği için mücadele ediyor.

Bu mücadeleyi il başkanıyken sahilde mekan veren Kozlu Belediye Belediyeyi Başkanı Ali Bektaş ile yürütüyordu.

Ali Bektaş bildiğiniz gibi imar usulsüzlüğünden ceza almış, halen Belediyeyi zarara uğratmaktan ve görevi kötüye kullanmaktan yargılanıyor.

Ancak bu olumsuzluklara rağmen Hamdi Uçar, son yapılan seçimde Ali Bektaş’ı Kozlu adayı yapmayı başardı.

Siyasi ve ticari olarak sırt sırta, omuz omuza vermiş bu ikiliye Zonguldak Belediye Başkanı Selim Alan da dahloldu!

Çünkü, Selim Alan da kente hizmetten çok, siyasi ve ticari yapılanmayı kendi çıkarları doğrultusunda dizayn etmek istiyor.

Selim Alan da yanına Kilimli Belediye Bakanı Kamil Altun’u iliştirdi!

Hepsinin siyasi ve ticari geçmişi belli.

FETÖ ilişkileri, ticari ilişkileri, siyasi birliktelikleri, yani ortak faydaları üzerine kurulmuş bir ilişki yaşıyorlar.

Bu ilişkide medya ayağı oluşturuyorlar!

Kendilerinden olan!

Ve kendilerinin her türlü yanlışını, usulsüzlüğünü yazanlar olarak medya ikiye bölündü.

Tartışmada burada başladı.

Geçtiğimiz hafta Zonguldak Belediye Başkanı Selim Alan’ın tüm gazete ofislere çalışma ruhsatı için zabıta göndermesinin neden bu.

Akılları sıra çalışma ruhsatı ile bize sopa gösteriyorlar, kamuoyunda ‘kaçaklar’ izlenimi verip itibarsızlaştırıyor.

Hepinizin bildiği gibi Zonguldak’ta çalışma ruhsatı almak için binalarda iskan olması gerekiyor.

Bir çok binada olmadığı için yasal olarak ruhsat almak isteseniz de alamıyordunuz. Kaldı ki, o yüzden gazetelerin çalışma ruhsatı yok!

Belediye Başkanlarının kapısında bekleyenler, Başkanların ayıplarını örtmek için gazetecilere sosyal medya hesaplarından saldırmaya başladı.

Bu ekibi eleştiren gazetecileri itibarsızlaştırmaya çalışan bazı Belediye Meclis Üyelerinin “Sormasın mı, esnaf kıt kanaat imkanları ile ruhsat alırken gazeteci arkadaşların ne özelliği var anlamadım. Artık eski Zonguldak olmayacak aldığı avanta kadar, menfaati kadar adam olanların değil vatandaşın dediği olacak. Buna alışalım” sözlerini biliyorsunuz.

Ofisine zabıta ekibi giden hiçbir gazete ve meslektaşım ruhsat almayalım demiyor.

Niye istiyorsunuz da demiyor?

Alacağız tabi, hepimiz eksiğimizi tamamlayacağız.

Ancak burada önemli olan Zonguldak Belediye Başkanı Ömer Selim Alan’ın ikiyüzlü tavrıdır.
Zabıta gönderdiği tüm ofislere defalara gelmiş, canlı yayına katılmış yada röportaj vermiştir.

Benim ofisime de kendisi defalarca gelmiştir. En son eşi gelmiş, röportaj vermiştir.

O zaman söyleyebilirdi, zabıtasını gönderebilirdi, yapmadı!

Ne zaman ki hatalarını yüzüne vurduk kendince operasyon yaptı!

Umarım çok keyif almıştır!

Ne kadar güçlüyüm diye kendiyle gurur duymuştur!

Selim Alan, ciddi bir zamanlama hatası yaptı.

Çalışma ruhsatlarını bize tehdit olarak kullanmaya çalışması aşikar!

Ancak çok kısa bir süre sonra bu oyuncağını elinden alacağız.

Bu oyuncağını elinden aldığımızda farklı şeylerle üzerimize gelmeye çalışacaklar.

Bunu hepimiz biliyoruz.

Gelsinler…

Biz ofislerimizin ruhsatlarını alırız, mesele şu; Onlar Zonguldak’ın ruhsatını istiyorlar.

Ticareti onlar belirleyecek.

Siyaseti onlar belirleyecek ve yapacaklar…

Medyayı onlar dizayn edecekler…

Susturabildiklerini susturacaklar.

Böylelikle, basın üzerinde kurdukları baskı ile susturabildiklerini susturacaklar, susturamadıklarını “Zaten hep aleyhimize yazıyordu, avanta istiyor” algısı yaratıp, yaptıkları, yapacakları usulsüz işlerin üzerini örtmüş olacaklar.

Yani…

Mesele ruhsat değil, avanta hiç değil, yalan haber de değil.

Ruhsat alınmak zorunda.

Doğru iş yapan kime niye avanta versin?

Yalan ve iftira haberi yapmak büyük bir güç ister, hiçbir gazeteci kendini ateşe atmaz.

Ama attıysa da Adli makamlar var.

Gider şikayet edersin!

Ama dediğim gibi asıl mesele ‘Zonguldak’ın ruhsat’ meseledir.

Ve bizim bu tartışmanın içinde olma nedenimizde daha ziyade, onlara göre hatamız vusulsüzlüğümüz usulsüzlüğümüzden…

Şimdi, bu sözün ne demek olduğunu bile bilmeyen cahil yandaşlar “İşte bak sen diyorsun usulsüzlüğünüzü” diyecek!

Bu gün Ankara’dan bir dost aradı.

Zonguldak’taki tartışma üzerine sohbet ettik.

“Sen yazıyorsun ama anladığım kadarıyla, yazdığın insanlar bu yazdıklarını idrak edecek kapasitede değil” dedi.

Hakikaten zor anlaşıyoruz!

Ama ben onları anlıyorum!

Nasırlarına basıyorum!

Bize saldıranlara bakın;

Kimi geçmişte hırsız diye birini mahkemeye vermiş, sonra aday olmuş, sandığa gümülmüş, tekrar aday olmaya korkmuş, gitmiş hırsız dediği başkana sarılmış.

Ama bize ahkam kesiyor!

Kimi; Belediye yeğenini işe sokmuş!

Kimi; Yakınını Belediyeye işe sokmaya çalışıyor!

Kiminin hayali Belediye Başkanlığı, imarı da alırsa işleri yürüyecek!

Kimi; Belediyeye arkadan dolanmış ihaleleri kovalıyor!

Kimi; Doğrudan temin işler alıyor!

Kimi; Ticaret yapmayı bekliyor!

İşler kötü, ekonomik kriz var, çoluk çocuk bundan sonra iş bulamaz. Zonguldak Belediyesi, Kozlu Belediyesi, Kilimli Belediyesi son tren. Bu treni kaçırırlarsa başka tren bunları almaz.

İçlerinde dost dediğimiz, arkadaşımız dediğimiz bir çok insan var.

Esasında onlara kızmıyorum, kendilerini kullandırdıkları insanlara bakıyorum, önümüzdeki günlerde çok üzüleceklerini görüyorum.

Bu dönem biter…

Herkesten, her şeyden fayda sağlayan konsorsiyum bir gün Allah’ın tokadını yer!

Ama bir daha bizim yüzümüze nasıl bakacaklar onu merak ediyorum!

Biraz uzun oldu, sizi sıktım biliyorum ama meselenin özü bu…

Onların medya üzerindeki oyunları daha yeni başlıyor.

Önümüzdeki günlerde çok daha sert rüzgarlar esecek.

Sebebini bilin istedim…