Yaz sezonu başladı, sürekli boğulma haberleri geliyor. Her yaz onlarca kişi hayatını bu denizde kaybediyor. Hayatını kaybedenlerin çoğu, çok iyi yüzme bilen insanlar. Ama yine de boğulmalar gerçekleşiyor. Karadeniz kadar Akdeniz ve Ege Deniz‘inde boğulma yaşanmıyor. Acaba bu fark neden kaynaklanıyor?

Bir Karadeniz insanı ve gençliğini denizlerde geçiren biri olarak söyleyebilirim.

Nedenlerden biri tuz oranının az olması. Tuzlu suyun yoğunluğu daha fazla olduğu için kaldırma kuvveti daha fazladır. O yüzden Akdeniz ve Ege‘de daha rahat yüzebilirsiniz. Fakat Karadeniz'de durum farklıdır. Karadeniz‘e akan 4 büyük nehrin, taşıdığı tatlı su miktarı ile okyanusa bağlantısının olmaması tuz oranını azaltıyor. Üstelik sadece diğer denizlere bağlantısı İstanbul Boğazı'ndan olduğu için bu tatlı su içeri hapsolur. Bu da tuz oranını azaltıyor. Tuz oranı az olduğu için Karadeniz‘de yüzen bir insanın daha fazla kuvvet harcaması gerekiyor.

İkinci etken ise suyun çekim kuvvetidir

Karadeniz‘in derinliği, Zonguldak kıyılarında daha dik olduğu için, denizin çekim kuvvetinin daha fazla olmasından kaynaklanıyor. Dalgalı bir denizde sadece ayaklarınızı suya soksanız bile, denizin çekim kuvvetinin ne kadar şiddetli olduğunu hissedersiniz.

Üçüncü etken ise akıntıdır.

Karadeniz, Dünya‘da görüp göreceğininiz en karakteristik özelliği olan bir denizdir. Buna rağmen hakkında en az araştırma yapılan da bir denizdir. Bu yüzden bölge insanlarının tecrübeleri ve bilgileri konusunda ancak bu deniz hakkında bilgi edinirsiniz. O kişilerden biri olduğumu düşünüyorum.

Karadeniz‘de akıntı aynı dairede dönen çamaşır makinesi gibidir. Doğuya doğru akar. alt akıntı, üst akıntısı vardır. Dalgaların geri doğru çekimi daha şiddetlidir. Kayalık ve kıyı burunları olduğundan çeken akıntısı daha fazla meydana gelir.

Kuzeydoğudan esen poyraz ve Kuzeybatıdan esen karayel rüzgârları ile hem renk değiştirir hem de suyun sıcaklığını değiştirir. Rüzgar, tam Kuzey‘den estiğinde isi sakarcıklar (Beyaz Köpüklü Dalgalar) daha fazladır.

Bilimsel bir bilgi değil ama ; Zonguldak sahillerinde büyüyen biri olarak söylüyorum. Filyos Nehri'nin batı tarafında kalan sahillerde deniz, yüzme bilenler için daha tehlikelidir. Filyos Nehri‘nin doğu tarafındaki sahiller için ise, yüzme bilmeyenler için daha tehlikeli olduğunu düşünüyorum.

Filyos Nehri‘nin batısında Filyos ,Turkali ,Göbü, Ömerağzı sahilleri çakıldır ve yaklaşık bir metre mesafeden sonra

derinlik insan boyunu geçer. Bu yüzden yüzme bilmeyenler, bir metre içinde yüzüp, ileri geçmediği için daha az boğulma tehlikesi yaşar. Yüzme bilenler daha ileri gittiğinden, kıyıya dönmek istediğinde zorlanır. Açığa doğru daha hızlı yüzerken, kıyıya doğru daha fazla efor sarf ederler. Bu da yorulmaya neden olur. Filyos nehrinin batı tarafındaki sahiller daha fazla şekil değiştirir. 10 sene önce üstünden denize daldığınız kaya, yok olur veya birden ortaya çıkar, bu sefer de kayayı denizden bir kaç metre geride bulabilirsiniz.

Ömerağzı‘nda gençliğimde üzerinden denize daldığımız, Harman kayası dediğimiz kaya, birden ortadan kayboldu; yıllar sonra ortaya çıktı ama şimdi denizden iki metre uzakta kumda duruyor.2019‘da gittiğimde üzerine çıkıp, gençliğimdeki günlere gittim.

Filyos Irmağı‘nın doğusunda kalan sahiller ise altın sarısı renkte kumluktur. Bunun nedeni; ırmağın yatağı boyunca denize taşıdığı kumun, Karadeniz‘de akıntısı doğuya doğru olduğu için, doğu sahillerine taşımasından kaynaklanan bir değişim yaşanır. Mesela Irmağın batısındaki Filyos sahili çakıl taşlı iken, 8 Km doğudaki Kızılkum sahili kumluktur. Üstelik 50 metreye kadar derinlik insan boyunu geçmez. Yüzyıllardan beri ırmak kumu bu sahile doğru attığı için denizi sığlaştırmıştır. Denizin akıntısı Doğu tarafına sürekli kum taşıması, beraberinde yüzme bilmeyenler için bir tehlikeyi de doğuruyor. 50 metreye kadar suyun derin olmaması insanları yanıltır. Çünkü bu tarafta batı tarafının tam tersi bir doğa olayı yaşanır. Batı tarafında deniz sahillerin şeklini değiştirirken, doğu tarafında da denizin altını değiştiriyor. Yani alttaki kumun değişkenliği, dize kadar olan suyun derinliği birden boy mesafesine getirdiğinde yüzme bilmeyenler için bu boğulma tehlikesi anlamına geliyor. Bu yüzden İnkum'da özellikle daha çok boğulma olayı yaşanır. Özellikle Ankara gibi iç kesimlerden yüzme bilmeyenlerin daha çok ziyaret ettiği İnkumu, Mugada gibi sahillerde hemen hemen her gün boğulma meydana geliyor. Gençliğimde sürekli tatil amaçlı kamp kurduğumuz İnkum‘da sürekli boğulma vakalarına şahit olurduk.

Mesela Karadeniz'de olup başka denizde olmayan bir özellik daha var. Balıkçılar bilir. Dalgalı denizde 7 dalgada bir dalga durulur. Bir iki dalga anı sandalların karaya çıkartma anıdır. Sonra giderek dalgalar şiddetlenir.

Bunun adına "Mayna" denir. Gece ayın olmadığı günlerde "yakamoz" yaşanır. Hayatımda bir kere denk geldim. Gece denize girdiğimde üzerimden düşen her bir su damlası rengarenk ışıldaklara dönüşmüştü.(Ay olmadığı için her bir damla yıldızların ışığın yansıtıyor.)

Karadeniz'in adı her ne kadar "siyah" anlamı ile Türklerde yön isminden geldiği bilinse de, "kara" kelimesi, biz de "kötü" anlamına da gelir. En azından Karadeniz‘in eski adları da aynı şekilde "kötü" anlamındadır.

Mesela Pontus adı; "dost olmayan" anlamında kullanılmış.

Daha eski adı ise Axena , "karanlık, zalim, uğursuz" anlamındadır.

Bu bilgiler yine de sizi kurtarmaz ama en azından Karadeniz'i ciddiye almanızı sağlar diye umuyorum..

İyi bir gün geçirmek için gittiğiniz sahil , hayatınızın kabusu olmasın.

Kaynak: Hayati Yılmaz ile

Zonguldak Tarih

Editör: TE Bilisim