Zonguldaklı Tarihçi Hayati Yılmaz Osmanlı döneminde bulunan Kömür'ün müjdeli haberinin etkilerini doğalgaz'ın müjdesi ile yeniden kaleme aldı. İşte Yılmaz'ın o çarpıcı makalesi, '

MÜJDE,ZONGULDAK`TA KÖMÜR BULDUK

Yıl 2020 Karadeniz`de "Doğal Gaz bulundu" diye ilan edildi.
Simdi ne olacak ? Bilmiyoruz…
1829`da da "Zonguldak`ta Kömür Bulundu" diye ilan edilmişti.

Gelin II. Mahmut dönemine gidelim ve 1829`da kömürün bulunduğu müjdesini verelim.

1829`da kömür Zonguldak`ta ,Ereğli Kestaneci köyünden Uzun Mehmet tarafından bulunarak Padişah II. Mahmut`a müjde verildi.
Bulunduktan sonra ki gelişmeleri bugünden bildiğimiz için, müneccimlik yapmaya gerek yok aslında. Ama tarihi yorumlar doğru olmalı.
Kömürün bulunuşu, Osmanlı`da sevinçle karşılandığını, Uzun Mehmet`e verilen ödülden biliyoruz.
Fakat yine de 19 sene hiç bir gelişme sağlanmadı.Osmanlı kömürü nasıl çıkaracağını bilmiyor, teknolojisi yeterli gelmiyordu.Kömür işletmesi ancak 1948`de başladı.
Çünkü Osmanlı`nın ne kömürü değerlendirme fikri, vardı, ne de bunu değerlendirecek makineleri.
Peki 1848`de nasıl birden başladı ?
Rusya ile ilişkilerin bugün olduğu gibi gerilemesi ve Rusya`nın, Kırım üzerinde hak iddia etmesi ile Ingilizler ile Osmanlı yakınlaşması başlar. Aslında olay Akdeniz`de dir. Zira Osmanlı`nın Mısır Valisi Kavalalı Mehmet Ali Paşa isyan başlatmış,Kıbrıs`ta da sorunlar yaşanmıştır.
Aslında bunu fırsat bilen İngilizlerdir. Bu entrika sonucunda ise, ocakları İngilizler işletmeye başladı.
Zonguldak Kırım`a yakındı ve kömür,ingiliz buharlı gemiler için bir yakıt kaynağı idi.
Yine bugün bulunan Doğal Gaz sahası için, "nasıl" Sakarya Havzası deniliyor ise,1848`de Zonguldak`ta ilk havza belirlenir.
Kömür işletmeciliğinin başlangıcı olarak kabul edilen 1848’de, Padişah Abdülmecit tarafından görevlendirilen Kapıcıbaşı Ahmet Nazif Ağa ile Ebniye-i Hassa mimarlarından Hüsnü tarafından, Ereğli-Amasra arasında Taşkömürü bulunan yerler saptanarak, havzanın sınırları ilk olarak belirlenir.
Bir nizamname sonucu Zonguldak'ta (o zamanki adıyla Ereğli Sancağı) yaşayan 13-50 yaş arası erkeklere madende çalışma zorunluluğu getirilir.
Tarım,Hayvancılık, Balıkçılık,Ormancılık ile geçimini sağlayan Zonguldak halkı, ilk defa madencilikle tanışır.
Oysa madencilik, ciddi bilgi isteyen meslektir. Çalışma koşulları ağırdır.
Yeşil ve Mavi doğada yaşamaya alışkın Zonguldak yerlileri, birden karanlık ve simsiyah, kara toprak diye bildikleri toprağa oyuklar açmaya başlar. Yerin bilmedikleri derinliklere doğru kazmaya başlar.

1849 Osmanlı`nın mali sıkıntıları ve iş bilmemezlik yüzünden ,Havzanın işletilmesi Galatalı Sarraflara kiraya verilir.
Bu aynı zamanda Osmanlı`nın Gayri Müslimlerin sermayelerini kullanma yoluna gitmesine neden olur.
İleride Ottoman Bank kurulacak ve Osmanlı sürekli bu bankadan borç para almak zorunda kalacak, hatta bunu alışkanlık haline getirecek.
Bu borçlanma ancak 1939`de Türkiye Cumhuriyeti tarafından ödemesi bitirilmiştir.Toplam ödenen borç 83 Milyon TL`dir.

ADIM ADIM SAVAŞA DOĞRU.

1849’da, büyük mali güce sahip olan Galatalı Bankerler, Osmanlı İmparatorluğundan taşkömürü işletme imtiyazı alırlar.
1850’de İngiltere’den getirilen demiryolu malzemesi ve vagonlarla, Papas Havzasından (şimdiki Kozlu Müessese Müdürlüğü) Kozlu sahiline kadar, Havza'nın ilk dekovil hattı inşa edilir ve demiryolu taşımacılığına başlanır.
1851`de İngiliz mühendis Barklay kardeşler ve 8 maden nezaretçisi Evkaf Nezareti tarafından özel anlaşma ile havzaya getirildi.
Özel bir anlaşma ile Havzaya getirilen İngiliz Barklay Kardeşler tarafından Kozlu sahilinde ‘oluk’ adı verilen yükleme tesisleri inşa edilir. Ocaklardan çıkarılan kömür, dekovil hattı boyunca katırlar tarafından çekilen vagonlarla taşınır ve bu oluklardan gemilere yüklenir.
1851`de ilk dekovil hattı Zonguldak ve Kozlu`da yapılıyor.
İngilizlerin bütün bu hazırlıkları aslında Rusya ile savaşa hazırlıktır.
Kömür bulunmadan önce, Tüccar Artemis tarafından, II. Mahmut'a, İngiltere’den getirilen Swift isimli buharlı vapur hediye edilmiştir. Yani "bi tadına bak" misali.
Savaş sırasında da Osmanlı İngilizlerden buharlı gemi satın almak zorunda kalmıştır.
Dost gibi görünüyor,kömürünü çıkartıyor ve o kömürü kullanacağın gemileri satıyor.Ve o gemileri de kullanabileceğin bir savaşa seni sürüklüyor.Seni sürekli borçlandırıyor.
1953`de Rusya, Ortodoks meselesi de dahil bir çok istekte bulunuyor. Osmanlı bunu yerine getirmediğinde ise,Kırım`i işgal eder ve korkunç bir katliam başlar.Osmanlı İngilizlerle birlikte Kırım Savaşını başlatır.
(Bugüne ne kadar benziyor.Bakın tüm aktörler o zamanda aynı. Ayasofya, Ortodoks meselesi,Yunan,Mısır,Rusya,İngiliz ve bulunan bir maden.)

Zonguldak`tan çıkarılan kömürün savaşa yetiştirilmesi için daha önce madencilikte çalışmış usta veya mühendis özelliğindeki kişiler Macaristan,Makedonya gibi bölgelerden getirilir.Bölgeye önemli şekilde Ermeni ve Rum akını da başlar.Zira işletmeler yabancılar tarafından çalıştırılır ve tecrübesiz Zonguldaklılardan verim alınamaz.
Bugün Zonguldak Şehir Merkezi ,küçük bir balıkçı kulübelerinin olduğu bir alan iken, ilk binalar yapılmaya başlar.
Kırım Savaşı sırasında Rusların zulmünden kaçan binlerce kişi Anadolu`ya göç eder.Bunlardan bazıları yine Zonguldak`a yerleşir.
Başta Abazha, Çeçen,Çerkez,Pomak gibi bir çok kişi Zonguldak`a yerleşir.
Bazıları Balkanlara, bazıları Anadolu`nun diğer yerlerine göç eder.
Rusya`nın Akdeniz`de hakimiyet kurmak istemesi, Mısır`da meydana gelen Kavalalı Mehmet Ali Paşa`nın isyanı ve devlet kurma girişimi nedeni ile Osmanlı`nın ekonomisinin bunalımda olması, Rusya`nın cesaretini artırır ve Kırım`a saldırır.
Bu savaştan Osmanlı İngiliz ve Fransızların desteği ile galip gelse de, asıl olay, bundan sonra başlar.Bir kere elini Emperyalistlere vermiştir ve artık kolunu kurtaramayacaktır.
1856`da Savaş bitse de Osmanlı ciddi anlamda borçlanmıştır.
Bu borcu ödemek için bazı ürünlerin tüm gelirini ipotek altında yabancılara verir. Serbest ticaret anlaşmasını zaten imzalamıştır ve Zonguldak maden ocaklarının işletmesi yabancılara kalmıştır.1853 savaşından sonra, 1877`de II. Abdülhamit daha yeni tahta geçmişken ,Ruslar ile ikinci büyük savaş başlamıştır.
Bu sefer Osmanlı`nın yanında kimse yoktur.Rus kuvvetleri Balkanlarda ilerlemiş hatta Yeşilköy açıklarına kadar gelmişlerdir.Yine Balkan ve Kuzey Karadeniz`de büyük kıyımlar yaşanmış, büyük göç hareketi başlamıştır. Gürcü, Çerkez,Kırım Türkleri,Tatarlar gibi azınlıklar yerlerinden olmuş ve çoğunluğu Anadolu ve Balkanlara göç etmişlerdir.
Rusya İstanbul kıyısına kadar gelince, Batı devletleri ara-buluculuk yaparak iki tarafı da anlaşmaya zorlamıştır. Osmanlı Devleti Ayastefanos Antlaşmasını imzalamak zorunda kalmıştır. Ancak, Batı Avrupa ülkelerinin bu antlaşmanın koşullarından hoşnut kalmamaları sonucu bu antlaşma geçerliliğini yitirmiş ve yeniden imzalanan Berlin Antlaşması ile Osmanlı Devleti, çok fazla toprak kaybetmiş, Balkanlardaki nüfuzunu büyük ölçüde yitirmiştir. Balkanlar'da ve Kafkasya'da sayıları 1 milyonu aşkın Osmanlı vatandaşı mülteci konumuna düşmüş, savaş süresince ve savaştan sonra Anadolu'ya dev göç dalgaları yaşanmıştır. Ayrıca Batum'da yaşayan Müslüman Lazlar ve Gürcüler Osmanlı topraklarına göç etmek zorunda kalmışlardır.
Osmanlı bu savaştan maddi ve manevi büyük kayıp vererek çıkmıştır.Doğal olarakta kapitülasyonlara razı gelmeye başlamıştır.
Önemli ticaret yolları, madenlerin kontrolünü kaybetmeye de başlıyor.
1979`da Havzanın geliri Osmanlı Bankası’na bırakılır.
Çıkarılan kömürün %60’ının Bahriye İdaresi’ne, %40’ının ise serbest olarak satılmasına izin veriliyor.
Artık Zonguldak`ta yabancılar bir bir üstüne ocak açmaya başlar.
1884`de Kurcioğlu Panos Efendi,Kurci Şirketi’ni kurarak havzada kömür işletmeciliğine başlar. Üzülmez’de, 63 Numaralı Kemerbaca ocağı ile Kerpiçlik (Üzülmez Atölyesi) arasında, 63 Vinci olarak da bilinen, havzanın ilk havai hat tesisini kurar.
Karamanyan Şirketi de Alacaağzı’nda 131 numaralı ocakta havzanın ilk varagelini kurmuştur.
Kurci Şirketi, Kozlu’da, 1 Numaralı Kurci Kuyusu olarak bilinen, havzanın ilk kuyusunu açar.
Karamanyan Şirketi, Alacaağzı’nda, havzanın ilk varagelini kurar.
Bu arada Türklerde ocak sahibi olmaya başlar.
1891`de Ereğlili Kasapoğullarından İsmail Ağa, kurduğu mandıra çevresinde yer alan kömür damarlarının ruhsatını alarak işletmeciliğe başlar. Bu bölge Kasaptarla olarak adlandırılır.
1892`de Osmanlı İmparatorluğu Hükumetinin Gemi Mühendisi Yanko Bey’e, Kozlu sahilinde bir liman inşaatı ve kömür yükleme tesislerinin yapımı için ,42 yıl süreli bir yetki verilir.Fakat bu iptal edilir.
1893`de Zonguldak limanının yapım imtiyazı Vasilaki Efendi’nin oğlu Yanko Bey’e verilmiştir.
1893`de Fener Mahallesi`nin kurulmasına başlanır.Mahallenin merkezinde bir kilise inşa edilir ve papaz mektebi açılır.
Ayrıca, Fransa'dan geçici olarak gelen ya da henüz ikamet edeceği yerler hazırlanmayan mühendisler için de Yayla Konağı adı verilen bir konak hazırlanır.
1896`da Fransız sermayesiyle kurulan Ereğli Şirket-i Osmaniye'si faaliyete geçmiş, ardından başka önemli yabancı şirketler ve Osmanlı şirketleri de kömür çıkarmaya başlamıştır.

Zonguldak`ta yabancılar sermayesini getirdikçe kömür çıkarımı artıyor ve şehirde yeni gelişmeler meydana geliyor.Fakat Osmanlı yavaş yavaş bir ahtapot gibi sarılıyor, boğulmaya doğru gidiyor.Bu gelişmeler olmasına ramen Zonguldaklının yaşam koşulları daha zorlaşıyor.
Zonguldak`ta bu dönemde zengin yabancılar, fakir Zonguldaklılar ayrımı yapılabiliniyor.
Sonrasında Osmanlı İttihat ve terakki (Türkçüler) Osmanlı yönetimine hakim olur ve Almanlarla işbirliği yapar.Yine olan Zonguldak`a olur.Bu sefer de İttihatçılar ile Almanlar bir olup, Ruslara savaş açar.Savaştan önce yine Almanlar Osmanlı`ya iki gemi hediye ederler.
Bu sefer gemiler Karadeniz`de çok güçlü olacak niteliktedir.Daha savaş başlamadan hediye edilen gemi ile Enver 6 ay boyunca bu gemiyi seyahatlerinde kullanmıştı. "Bir tadına bakmış" yani!
Birinci Dünya Savaşı sırasında, Zonguldak sürekli bombalanır.
Osmanlı`nın 1918`de tamamen teslim olması ve işgale düşmesinden sonra ise ; Fransızlar başta Zonguldak`ı işgal etmiş ve Kurtuluş Savaşı`nın ortalarına kadar bu bölgede kalmıştır.
Tüm bu anlatıklarımın yanında o koşullarda bugün olduğundan daha çok göçük ve grizu patlamasında hayatını kaybedenler var.Zorla ocaklarda çalıştırma, çalışmayanı falaka,kaçanları vurarak öldürmeler var.
Cumhuriyetin kurulması ile bir takım sorunlarından kurtulan Zonguldak için II. Dünya Savaşı sırasında ve sonrasında yeni sorunlar yüklenir.Zonguldak`ı Cumhuriyet Döneminde ayrıca anlatmak lazım.

Diyeceğim son olarak :Eğer bir kaynak, maden ve cevher bulduysanız onu işletmek için elinizde kuvvet olması gerekir.
Kömürün bulunması ile nasıl Osmanlı ve Zonguldak aslında cehenneme çevrildiyse,petrolün bulunması ile birlikte Ortadoğu cehenneme çevrildi.Kazanıyor,kazandırıyor gibi gözükse de, halk nezrinde büyük zulümler,çöküntüler yaşanmasına neden oluyor.
Güç olmadığı için Osmanlı`da gelişme olarak görülen şeyler,aslında bir devletin çökmesine evrilmiştir.
Karadeniz`de ki gazı çıkarmak, işletmek sanıldığı kadar kolay olmayacağı gibi ,öyle güllük gülistanlık da olmayacak.
Bulunan cevher ne kadar büyükse, aynı oranda güç olması ,stratejiniz sağlam ,devlet kurumlarınız Liyakatlı olması gereklidir.
Bu zamana kadar bu dikkate alınmadı ama madem bu gazın çıkarılması 10 seneyi bulacak diye söyleniyor,bari bu on sene içinde bilime yatırım yaparak Güçlü Türkiye`yi yaratalım.Ama maalesef "güçlü Türkiye", gaz işletildikten sonra "olacak-mış.
Yedirmezler kendimizi bir savaşın ortasında buluveririz.
Tarih tekerrür etmesin.
Bak "Katar" bize uçak hediye etti.Bir çok kez tadına bakıldı. Hatırlatırım.

KAYNAK:

Hayati YILMAZ ile
Zonguldak Tarih

Editör: TE Bilisim