Onu, şimdiki gençler bilmez, orta yaşlılar bile hatırlamaz.

Ancak, bizim yaşımızdakiler, yâni 1960’lı, 70’li yıllarda Türkiye’nin pop müzik dünyasını izlemiş olanlar belki de çok iyi anımsayacaklardır Zonguldak’tan yetişen ve güçlü sesiyle müzik dünyasına damgasını vuran bu genç adamı, Başar Tamer’i.

Başar Tamer 1938 yılında Zonguldak’ta doğdu.

Babası, Zonguldak’ta Belediye Başkanlığı da yapmış olan Mustafa Tamer, annesi Güliye Tamer’dir. Bir de erkek kardeşi vardı: İsmail Tamer.

Başar’ın baba tarafından büyük dedesi, Zonguldak’ın ilk Müslüman madencisi Ahmet Ali Ağa ve anne tarafından büyük dedesi ise, Amasra yöresinin ilk Müslüman madencisi olan Edhem Ağa’dır.

Başar, benden üç yaş büyüktü ve ben ona “Başar Abi” derdim. Daha doğrusu, çocukluk yıllarımızda, oturduğumuz Meşrutiyet Mahallesi, Ahmer Ali Sokak’ta kurduğumuz mahalle çetemizin reisiydi o. Müzikle ilgisi çok küçük yaşlarda başladı. O zamanlar ülkede tam bir Amerikan müziği hayranlığı, modası vardı: Nat King Cole’lar, Elvisler vs… Onları çok iyi taklit ederdi Başar, hatta biz daha da iyi söylüyor sanırdık. Tabii okulu filan pek sevmezdi, ne varsa müzik… Zonguldak’ta konserlerde, şenliklerde sahneye çıkmaya başladı ve çok tutuldu. Hatta bir kavalı vardı, sahnede burnuyla kaval da çalardı. Çocuklar, “Burnuyla kaval çalan adam” derlerdi peşinden. Konserlerde gençliği coşturmasını iyi bilirdi, büyük alkışlar aldı. Çelikel’de okudu, bitiremedi, İstanbul’da Işık Lisesi’nde tamamladı lise tahsilini. Üniversite için de yine İstanbul’da Gazetecilik Yüksek Okulu’na gitti. İstanbul’a gitmesiyle birlikte, müzik dünyası kapılarını ona ardına kadar açtı.

Başar, yeni arkadaşlar edindi bu yeni yaşamında. Erkin Koray, Özdemir Erdoğan, Kadri Ünalan, Erol Büyükburç yakın arkadaşları arasındaydı.

Bas-bariton sesiyle solistlik yaptığı müzik topluluklarında kısa zamanda tanındı. Kadri Ünalan ve Nüceyim Fener’le birlikte yaptıkları müzik büyük hayran kitleleri topladı; müzik listelerinde hızla yükseliyorlardı. 1960’lı, 70’li yıllar… Başar listelerde 1 numaraydı artık. Devrin ünlü ismi Erol Büyükburç bile ikinciliğe düşmüştü listelerde. Uzun süre de birinciliği kimseye kaptırmadı Başar. Pop müziğin yanısıra, Anadolu folk müziğine de el atarak büyük övgüler aldı.

Daha sonraki yıllarda Vasfi Uçaroğlu Orkestrası’nda çalıştı. Bir ara o kadar ünlü olmuştu ki, o yıllarda dergilerde moda olan fotoromanlarda oynadı, bâzı müzikal Türk filmlerinde roller aldı. O yılların Zonguldak gençleri, aralarından çıkan birinin, Başar’ın başarılarını yakından izlerlerdi, şimdikiler hiç bilmeseler de…

Başar Tamer’in müzik yaşamındaki en güzel günleri, 1965 yılında Bulgaristan’ın Burgaz kentinde düzenlenen “İkinci Balkan Şarkıları Festivali”nde geçti. Çünkü, o festivale katılmak üzere bir “Millî Orkestra” seçilmiş ve Başar bu orkestrada görev almıştı. Millî Orkestra’da yer alan o günlerin ünlü müzisyenleri şunlardı: Şerif Yüzbaşıoğlu (Orkestra Şefi, piyano, org), Yurdaer Doğulu (solo gitar), Erol Erginer (tenor sax, flüt), Ersin Ünlüsoy (ritm gitar), Alper Feyman (kontrabas), Vasfi Uçaroğlu (bateri) ve solistler, Başar Tamer, Ayla Dikmen, Erol Büyükburç. Millî Orkestra’nın , o yıl Balkan birinciliğini kazanması, büyük bir olay oldu tüm ülkede.

Burgaz konserlerinde, Başar şu şarkıları söylemişti büyük coşkular içinde, unutulmaz alkışlar alarak: “Çarşıya Kiraz Geldi - Eminem - Kundurama Kum Doldu - What I say - Hatırla Ey Peri - Farfara - Kızım Seni Ali’ye Vereyim mi? - Adanalı - Kara Tren (Ayla Dikmen ve Erol Büyükburç’la birlikte)”. Türk ve Bulgar bayraklarıyla donanmış salonda bâzen halkın arasına karışarak şarkılarını sürdüren Başar’ın ve diğerlerinin dinamizmi büyük övgüler aldı, Millî Ekip tekrar tekrar alkışlarla sahneye çağrıldı, büyük bir olaydı yaşanan.

O yılların ünlü sinema ve müzik dergisi “Ses”in 11 Eylül 1965 tarihli sayısının kapağında, Millî Orkestra’nın üç solisti yer almıştı. Bu resimde, Başar merdivende oturuyor, yanında Ayla Dikmen ve ayakta Erol Büyükburç. Bugün hayatta olmayan Türk pop müziğinin bu üç ünlü ismi bir arada.

Başar Tamer’in müzik yaşamı uzun yıllar devam etti İstanbul’un çeşitli sahnelerinde ve Türkiye turnelerinde. Penka adında Bulgar asıllı bir kızla evlendi, bir oğulları oldu, Mete adını verdiler.

Çocukluk arkadaşım, akrabam, yakınım Başar’la arada bir görüşüyorduk, ama o bizden uzaktaydı, müzik dünyasındaydı artık. Hiç unutmam, 1984 yılıydı, babam hastânede yatıyordu. Bütün işinin, gücünün arasında hastâneye bizi ziyarete gelmişti Başar. Düşünceliydi, saçları nerdeyse beyazlaşmıştı, ama bizi hiç unutmamıştı.

Başar’ı son görüşümdü bu. Bir süre sonra, dediler ki “Kalp krizi!” Ve o güzel adam bu dünyadan gitti...

Doğu Karaoğuz-19 Ekim 2015

Zonguldak Nostalji

Editör: TE Bilisim