İSKELE BAŞINDAN HALATI SALMAK…

Zonguldak limanının en işlek yıllarında, büyük küçük gemilerin mekik dokuduğu, tarifeli yolcu gemilerinin cirit attığı, liman dışında sıra bekleyen onlarca gemi ve liman içinde yüklenen ve sıra bekleyen gemilerin dar alanda kısa paslaşma yaptığı yıllar... Sadece 36 adet uskurlu deniz vasıtasını kendi bünyesinde barındıran EKİ’nin limanı. Bunun yanında büyüklü küçüklü onlarca balıkçı motorunun ve gezi sandallarının seyir yaptığı iç liman trafiği. Her gün kılavuzluk hizmetli giren çıkan gemiler, dümen suyunun köpüklü dalgaları ve gemi düdüğüyle kulakların pasını silen haberleşme usulleri. Sanki İstanbul Boğazı deniz trafiğinin bir kesiti. Birbirinin yoluna çıkmamak, dalgasına kapılmamak için küçük teknelerin suyla dansı.

Haftada bir kargo getiren dev Rus gemileri… Kargo rıhtımı ve iç limandaki kum vinçlerin gece-gündüz süregelen gıcırtılı sesleri. Kömür rıhtımındaki konveyörlerin uğultusu, Kentin guguklu saati Merkez Lauvarı’nın buharla çalışan vardiya kornasının sisli sesi. Balıkçı motorlarının pat-patları ve bütün bu ahenkli endüstriyel gürültüyle kaynaşan, semalardaki martı sesleri… Bu çok sesli senfoniyi kordon boyunda oturdukları yerden seyreden eski Zonguldaklılar. Banklarda sıkılmadan, ara vermeden pür dikkat kesilip liman enstrümanlarının tınısını ve ahengini takip eden meraklı gözler.

80’li yıllarda o meraklı gözlerden biri…

Liman dışında bekleyen gemiler fırtınalı havalarda aşırı sallanırlar, hatta sürüklenip çapa taradıkları bile olur. Büyük tonajlı gemiler bu tip hava şartlarını kolay atlatırlar. Daha küçük “Koster” sınıfı gemiler ise çok sallanır, gövdesi üzerinden dalgaların aşmasıyla tehlikeli duruma düşebilirler. Böyle havalarda liman içine sığınırlar ve genelde liman içinde beklemeyi tercih ederler.

Bir zamanlar, üstündeki Sürmen Düğün Salonuyla beraber yıkılan tarihi iskelenin önü, kıçtan karaya bağlı koster sınıfı gemiler için kullanılırdı. Beton iskele başındaki babalara, halata bağlı sıra beklerlerdi…

Özellikle yaz aylarında, iki iskele babası arasında denize doğru uzanan basamaklar arasında oturmak çok keyifliydi. Denizin ortasına uzanan seyir terasına benzer ve hafif meltem esintisini hissetmek insanı ferahlatırdı, yalnız başına doğayla baş başa olma hissini yaşatırdı. Kentin sesini dinleyebileceğiniz odak noktasıydı sanki…

Zaman zaman iskele başına halatla bağlı Koster üzerindeki deniz adamlarının günlük işlerine ve sohbetlerine de şahit olurdunuz. Gemiden suya indirdikleri filika üzerinden geminin gövdesinin bakımını yapar, paslarını raspalayıp, boya atarlardı. Filikaları karaya çıkmak için de kullanırlardı. Erzak, malzeme, hizmet ve kenti gezmek için karaya çıkarlardı. Bazı gemilerin kıç tarafından iskeleye uzatılan açılabilir merdiven basamakları olurdu. Bu durum istisnai olurdu. Genelde gemiler karadan uzak mesafeli bağlanırdı... İskeleye bağlı balıkçı motorlarının üzerinden zıplayarak geçmek ayrı bir yöntemdi. En zoru da gemiden iskeleye çekilen kalas üzerinden cambazlık yaparak geçilmesiydi. Denizcilerden izin alıp bu yöntemlerin herhangi biriyle güverteye çıkıp ufak bir ziyaret bile gerçekleştirilebilirdiniz… Bu durum benim için öyle bir seviyeye gelmişti ki sürekli sefer yapan bir kosterin personeliyle dostluk bağım kuruldu. Zonguldak’a her gelişinde, iskeleye her yanaşmasında, geminin güvertesinde yemekli, çaylı muhabbetlerimiz oldu. Sohbet, denizde geçen macera hikayeleriyle koyulaşırdı. Geminin iskeleden ayrılış zamanı gelince, deniz adamı gibi iskele babasından halatı salıp uğurladığımı bilirim. Arkasından yaşadığım seyri sefasının heyecanını halen içimde yaşıyorum…

Bizler halatları salıp, gemilerin uzak sulara dümen kırıp yol almasını, gözden kaybolmasını seyrettik… Hep aynı limanda, aynı iskelede bekledik. Yolcu ettik, karşıladık ama iskelenin bağlı olduğu kara parçasını terk etmedik. Arkalarından ufka bakarak seyirci kaldık. İskele başından halatı salıp gemileri uzak sulara, uzak limanlara, farklı dünyalara uğurladık. İçimizden bazıları o gemilere binip açık denizlere yol almasını başardılar. Şimdi çok uzaklardalar. Artık bizim limana da uğramıyorlar. Liman sessiz, iskelenin yerinde de yeller esiyor zaten, yalnızlığa terk edilmiş bir gemi enkazı gibi… Gemisini yürüten kaptanlar bu limanı uğrak yeri tutmadıkça, düdüğe ne kadar asılırsa asılsınlar, üç uzun selam düdüğünü duyuramadıkları gibi bizim bir kısa cevap düdük sesimizi de duyamazlar.

Türkiye’nin enerji lokomotifi Karaelmas aynı zamanda Türkiye’nin eğitiminin de lokomotif şehriydi. Türkiye’nin aydınlanmasının öncü şehirlerden biri olmasına karşın, artık aydınlanmanın gölgesinde kalmış bir şehirdir.

ZONGULDAK SOKAKLARINDAN, DÜNYA SULARINA…

İskele başından halatı boşa alıp rotayı uzak sulara çevirmenin öyküsü…

İçimizden bazıları aynı iskelede, aynı babaların arasından uzaklardaki ufku gördüler, aynı hisleri yaşadılar, deniz adamlarıyla tanışıp, kaynaştılar. Halatları boşa alıp gemilere atlayıp açık denizlerde yol almasını, başka limanlara demir atmasını bildiler…

O isimlerden birisi şimdi koster filosunun başında ve Zonguldak doğumlu bir armatör… Türk Armatörleri Tarihi’nde ilk defa, birinci nesil genç bir Armatör olan Burak Akartaş’ın hikâyesi…

Koster filosunun yönetiminin başında olması kent adına daha bir anlam kazanıyor.

Taşıma kapasitesi azami 12 bin dwt (deadweight ton) olan kuru veya dökme yük taşıyan gemilere 'Koster' deniyor ve bu gemiler yakın yol deniz taşımacılığının temelini teşkil ediyorlar.

Burak Akartaş; kısa adı KOSDER, Koster Armatörleri ve İşletmecileri Derneği’nin yönetim kurulu üyesi. 1999’da Kocaeli’de Pasifik Gemi Acenteliği ile denizcilik sektörüne ilk adımını atan Akartaş, 2004 yılında ilk gemisini bünyeye kattıktan sonra filoyu büyütür. Geçtiğimiz yıllarda bilişimden inşaata birçok alanda yatırımlarını arttıran grup şirketleri, Akartaş Yatırım Holding çatısı altında toplanarak faaliyetlerine değişik noktalarda açık sularda devam etmektedir.

BURAK AKARTAŞ VE ZONGULDAK…

Pasifik Denizcilik Grubu kurucusu ve Başkanı olan Burak Akartaş’ın aile kökleri Doğu Karadeniz’e dayanmakta olup ataları; Rize ili Pazar ilçesi Melyat (Merdivenli) Köyünde yaşayan Delihasanoğulları lakabı ile anılan sülaleye dayanmaktadır.

Burak Akartaş, Zonguldak’ta 13 Kasım 1976 tarihinde dünyaya gelmiş olup, Rize ili, Pazar ilçesi, Melyat (Merdivenli) Köyü doğumlu Recep Akartaş ile Darılı (Aranaş) Köyü doğumlu Dursune Akartaş’ın büyük oğludur.

Burak Akartaş’ın baba tarafından dedesi, 1932 Rize- Pazar doğumlu Ziya Akartaş, Zonguldak’ta TTK kurumundan emekli olmuş ve 2012 yılında vefat etmiştir. Babaannesi 1931 doğumlu Dursune Akartaş ise 2007 yılında vefat etmiştir.

Dursune- Ziya Akartaş’ın üçü erkek, biri kız dört evlatları olmuş; Recep, Ahmet, Zeki ve Tülin adlarını almışlardır.

Burak Akartaş’ın babası 1953 doğumlu Recep Akartaş, 1977 tarihinde İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmuştur. Banka ve sendika gibi kurumlarda bir süre çalışmış ve 1980 yılında hâkimlik stajına başlayıp, stajı esnasında uzun süreli askerlik (yedek subaylık) görevini Mardin ili Mazıdağı ilçesi Askerlik Şubesi Başkanı olarak ifa edip, staj sonrası 1984 yılında Malatya’da asli Hâkimlik görevine başlayıp anılan tarihten itibaren Türkiye’nin değişik il ve ilçelerinde Hâkimlik yaptıktan sonra, son görev yeri Kocaeli Hâkimliği’nden 2018 tarihinde yaş haddinden emekliye ayrılmıştır.

Burak Akartaş’ın annesi 1952 doğumlu Dursune Akartaş, ev hanımı olarak yaşamını sürdürmektedir.

Bir devlet memuru çocuğu olan Burak Akartaş’ın ailesi eğitimini Zonguldak’ta yapmasını uygun bulmuş ve bunda Zonguldak’a göçen dedesi Ziya Akartaş ve babası Recep Akartaş’ın dış görevlerde bulunma zorunluluğu etkili olmuştur.

Burak, ailenin ilk çocuğu ve ilk torunu olduğu için, biraz fazla ilgi ile büyümüştür. İlkokula başlamadan evvel öğretmen olan teyzesi ile okula gitmeyi sevmiştir. Bu nedenle, okula başlamadan önce okumayı ve yazmayı öğrenmiş. Zonguldak’ta ilkokula başladığında, ebeveyninden izin alınıp usulen bir sınava tabii tutularak başarılı görüldüğünden ilkokul 1. Sınıfı okumadan 2. Sınıftan başlayarak öğrenim hayatını sürdürmüştür.

Hatta öğrenciliğinde, “Ben ileride iş adamı olacağım ama beni pazar yerinde limon satan bir kişi olarak görürseniz, şaşırmayın!” şeklindeki söylemi de, kendisinin ticarete mütemayil, müteşebbis ruhlu istekli ve kararlı bir yaradılışta bulunduğuna işaret etmiştir.

Burak Akartaş, ilk, orta ve lise öğrenimini Zonguldak’ta tamamlamış olup, TED Zonguldak Koleji Vakfı Özel Lisesi’nden 1993 yılında mezun olmuştur.

Burak Akartaş’ın yüksek okula başlama tarihi, hayatının Zonguldak’taki yaşantısının sonlandığı zamandır. Zonguldak’ta yaşadığı dönem ilerideki hayatının inşasının temelidir... Eğitim hayatına İTÜ Mühendislik Fakültesi Jeofizik Mühendisliği Bölümünde 2 yıl öğrenimine devam ettikten sonra, 3. Sınıfından kendi isteği ile ayrılarak, Kocaeli Üniversitesi Mühendislik Fakültesi İnşaat Mühendisliği Bölümü’nde öğrenim hayatını sürdürmüş ve 2000 yılında İnşaat Mühendisi olarak mezun olmuştur.

1999 yılında iş hayatına başlayan Burak Akartaş, 2003 yılında Kevser hanım ile evlenmiş, bu evliliğinden Melek ile Zehra isimli 2 kız çocuğu dünyaya gelmiştir.

Eşi Kevser Akartaş, Pasifik Denizcilik’te kurulduğu günden itibaren çeşitli kademelerde görev almış ve halen Genel Müdür olarak yöneticilik yapmaktadır.

Burak Akartaş’ın tek kardeşi Mert Akartaş’ta şirkette Yönetim Kurulu Başkan Yardımcısı olarak beraber çalışmaktadır. Kendisi Pasifik Denizcilik’e 2004 yılında acentelik biriminde çalışmaya başlayarak dâhil olmuştur.

BAŞARININ ROTASI…

Zonguldak limanından çizilen rotanın temelinde azim ve heyecan yatıyor. Açık sularda alınan yol arttıkça, gemi boyutları ve tonajları artıyor!

Denizcilik serüvenine İzmit’te başlayan Burak Akartaş, yola armatörlere hizmet vermek amacıyla çıkmış olsa da, artık, gemi yönetimi, gemi kiralama ve brokerliği, gemi acenteliği, proje taşımacılığı ve lojistik konularında entegre bir hizmete ulaşmış.

Burak Akartaş, 2000 yılında eşi Kevser Hanım ile tanışmış ve Kevser Hanım’ın o dönemlerde çalışmakta olduğu gemi acenteliği şirketine ortak olarak denizcilik sektörüyle tanışmıştır. 2003 yılı Mart ayı itibarıyla şirketin tüm hisselerini devralmıştır. Süreç içerisinde acenteliğin yanında gemi kiralamaya yönelerek, İstanbul’da ayrı bir şirket kurmuştur.

2004 yılında “Core” isimli 1632 tonluk bir gemiye ortak olmuş, böylece armatörlük serüvenine ilk adımını atmıştır. Daha sonra bu geminin tüm hisseleri alınmış ve Pasifik’in kuruluşunun da İzmit olması sebebiyle, İzmit Körfezi’ne atıf olarak Gulf adı verilerek, ticari hayatına devam etmiştir.

Asıl hedefi iyi bir kiralama departmanı kurarak müşterisi olan kiracılara uygun maliyetlerle gemi bulmak olan firma, süreç içerisinde müşterilerinin taleplerine cevap verebilme doğrultusunda, box ambar modern gemileri satın alarak ve filodaki gemi sayısını çoğaltarak kiralamanın yanı sıra armatörlük yanını kuvvetlendirmiştir.

2007 yılında, Pasifik Makine ve Gemi Sanayi şirketi kurulmuştur. O zamanlar Burak Akartaş’ın etrafındaki insanlar, sadece 2 adet küçük bir gemisi olan bir firmanın böyle bir yatırım yaparak bakım ünitesini kurmasının gerekli olmadığını belirttiklerinde, kendisi iş hayatında ileride sahip olacağı filo gemilerinin alt yapısını oluşturmaya yönelik bir yatırım yaptığını ifade etmiştir.

2007 yılında, Kozyatağı’nda bulunan kiralama departmanını, Tuzla’daki satın alınan ve halen kullanılmakta olan yeni ofise taşınmış ve kiralama, filo yönetimi, personel departmanı, Pasifik Lojistik Grubu ve Denizcilik A.Ş. adlı yeni kurulan firmanın bünyesinde toplanmıştır.

Aynı sene 2000 dwt.’lik filonun ikinci gemisi Gulf Angel işletmeye katılmıştır. Gemiye Gulf Angel isminin verilmesinin sebebi, Burak Akartaş’ın aynı sene dünyaya gelen Melek isimli kızıdır.

2008 yılının sonunda ortaya çıkan global kriz, denizcilik camiasında nice köklü denizcilik firmalarını derinden etkilemiş, özellikle kriz öncesi yatırım yapmış olan firmaları zor durumda bırakmıştır. Bu sürece yatırım arifesindeyken dâhil olan Pasifik Denizcilik, krizden etkilenmediği gibi, daha önce yapmış olduğu ticari ve teknik yatırımların da vesilesi ile krizi fırsata çevirebilme kabiliyeti göstermiştir. Hatta krizin devam ettiği yıllar içerisinde, daha önce satın alınması kolay olmayacak marjlardaki gemileri, elde etme fırsatı da yakalamıştır.

2009-2014 yılları arasında, çok sayıda Gulf ismi ile başlayan gemiler filoya dâhil edilmiştir. Bugün itibariyle geriye dönük baktığımızda sahip olunan toplam gemi sayısı 20’den fazladır.

2015 yılında, Ritrakons adında inşaat şirketini kurarak, asıl eğitimini aldığı mesleği olan inşaat alanında çalışmaların başlangıcı yapılmıştır.

Burak Akartaş 2015 yılında KOSDER Yönetim Kurulu’nda görev almış ve halen Yönetim Kurulu’nda görevini yürütmektedir. Nisan 2018 yılında yapılan İMEAK Deniz Ticaret Odası seçimlerinde Meclis Üyesi olarak seçilmiş ve Tamer Kıran başkanlığındaki yönetimde Yönetim Kurulu üyesi olarak görev almıştır, günümüzde halen bu görevini ifa etmektedir. Ocak 2019’daki Genel Kurulda Sn. Bedri İnce başkanlığında kurulan Türk Armatörler Birliği’nin Yönetim Kurulu Üyesi olarak seçilmiştir ve bu görevini de sürdürmektedir.

Türk Armatörleri Tarihi’nde bir ilk olarak, birinci nesil genç bir Armatör olma başarısının başlangıcında, iskele başından halatı salmanın anlamı çok değerli olmalı…

Yüksel Yıldırım

Zonguldak Nostalji

Editör: TE Bilisim