TTK’ya giremedi, hayatı değişti…

Sıfırdan geldi, Bölgenin toptancısı oldu…

TTK işçisi bir babanın çocuğu,  gençliğinde TTK’ya iş başı yapmak için babaannesi ile Ankara’da Bakanların kapısını aşındırmış, Sosyal Hizmetler tarafından eline verilen yardım çeki hayatının kırılma noktası olmuş…

Gözyaşlarına boğulduğu an karar vermiş kendi işini yapmaya… Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda TTK’ya giremeyen Zonguldak çocuklarının gurbet kaderini yaşamış o da… Bir gün elinde bir çanta ile dönmüş memleketine…

Gurbette geleceğini arayan Zonguldak çocuğu adım adım ilerlediği pazarlamacılık sektöründe bu gün Yapı Ürünleri sektöründe Bölgenin en büyük firması haline geldi.

Türkiye’nin Yapı Malzemesi sektöründe marka olan bir çok firmanın distribütörlüğünü alan işadamı Murat Candaş, hayat hikayesini, yaşam mücadelesini, başarıya giden yolda neler yaşadıklarını Tempo okurları için anlattı…

***

Selçuk Koçaklı: Sizi tanıyabilir miyiz?

Murat CANDAŞ: 20 Ocak 1968  Kozlu İhsaniye Mahallesinde doğdum. 19 -20 yaşına kadar İhsaniye Mahallesinde yetiştim. Gençliğim orada geçti. Daha sonra 1988’de  Zonguldak merkeze geldim, ardından askere gittim.

Kozlu İhsaniye’de doğup, orada o güzel insanlarla en güzel yıllarımı geçirmekten hala daha büyük bir mutluluk duyuyorum. Hala İhsaniye ile, İhsaniyespor ile bağlarımı koparmadım. Belki de insanlık olarak yapılan en büyük hatadır geçmişini unutmak. Ben nereden geldiğimi hiç unutmadım.

Türkiye Taşkömürü Kurumu’nda (TTK) çalışan bir işçinin oğluyum. Ailemizde de ilk esnaf benim. Allah razı olsun, babamdan çok şey öğrendik. İşçi bir adamdı ama ondan öğrendiklerimiz hep sermayemiz oldu. Ticaretimi de babamın bize öğrettiği dürüstlüğe, insanlığa borçluyum.

Liseyi yarıda bırakmak zorunda kaldım. Amcamın mobilya mağazası vardı. 15 yaşından 19 yaşına kadar amcamla birlikte çalıştım. İyi ki çalışmışım, çıraklığı, her şeyi orada öğrendim. Herkes 08.30’da işe gelirdi ben sabah 07.00’de dükkanı açardım. Amcam dükkanı aç demezdi. Ama çocuk yaşta esnaflık disiplinini kendi kendimize öğrenmişiz. O özgüven ile askerlik öncesi İstanbul’a gittim. Bir sürede orada mum fabrikasında çalıştım. Sabah 8’de işe başlar gece 12.00’ye kadar çalışırdım. İstanbul’da gurbeti yaşadım, esnaflığı öğrendim. O tarihlerde İstanbul kültürü bir başkaydı. Kendimizi yetiştirmeye bakıyorduk, esnaflığın nasıl yapıldığı, nezaketi, ticareti öğretiyordum aslında kendime…

Ardından askere gittim, geldik. Genciz, işimiz yoktu. Rahmetli babaannem Adalet Partiliydi. Bir gün “Oğlum hazırlan, Bakan’ın yanına gidiyoruz” dedi. Babam emekli olmuş, ben işsizim, iş yok Zonguldak’ta. Çevre köylerdeki insanlar ineklerini satarak çocuklarını işe soktuğu dönemlerdi. Bizde de para yok, emekli bir babanın oğluyum, başka da bir dayanağım yoktu. Neyse gittik Bakan’ın yanına. Bana bir kart vererek Sosyal Hizmetlere gönderdiler. Ben o kartla işe gireceğimi hayal ediyordum. Öğrendim ki, Devletten yardım edilecekmiş. Hayatımda hiç unutmam o anımı. “Sana yardım edelim dediklerinde” göz yaşımı tutamamıştım. Çok zoruma gitmişti.

Biz mi yanlış anlattık, bizi mi yanlış anladılar, ben iş istiyorum çalışmak istiyorum, bir devlet kurumunun bir yerinde çalışmak istiyordum. O zamanlarda hep öyleydi.  Herkes iş istemek için Bakanlığa giderdi. Alışkanlık böyleydi.  Herkes dayısı amcası bir şeyi olurdu bizimde dayı-amca olmadığı için öyle oldu. Neyse öğrendim ki, bu işler babaanneyle olmuyor, ille de bir dayı lazımdı. (Gülüyor)

Yaklaşık 3 yıl işsiz kaldım. Bir şey yapmam lazımdı. An itibariyle TTK’yı pek düşünmedim. Burada doğan her insan TTK’ya kapağı atayım da emekli olayım diye düşünmedim hiç. Zaten Sosyal Hizmetler’de yaşadığım o anlar benim hayatımda kırılma noktası olmuştu. Kendi işimi yapacağım diye karar aldığım andır.

Selçuk Koçaklı: Peki sonra neler yaşadınız?

Murat CANDAŞ: Askerde tanıdığım Zonguldaklı bir arkadaşım vardı. İstanbul’a gittim. Onunla çalışmaya başladım. Ardından kafamda pazarlama işi doğdu. Bir şeyler yapacaksam alıp-satmam lazım dedim. Kuruçaşileli köylüm imalatçı biri ile tanıştım. Benimle yaşıt, babasından kalma bir meslek. Tabi o tarihlerde tesisat ürünlerinde böyle binlerce çeşit yok. Hani banyolara konulan gider kapakları filan var ya. Onlardan beş kalem üretiliyordu. Arkadaşım bu ürünleri pazarlar mısın? dedi. Aldım çantamı Çaycuma, Bartın, Devrek, Zonguldak satmaya başladım. Arabamda yok, otobüsle, dolmuşla gidiyordum her yere.

Selçuk Koçaklı: ve ticaret hayatınız böyle başladı…

Murat CANDAŞ: Evet… Kimi hakikaten sipariş veriyor, kimi sırf katkı olsun diye ürün yazdırıyordu. Adamın ihtiyacı yok o malzemeye ama bana katkı olsun diye sipariş verenleri hiç unutmadım. Hala çalıştığım insanlar var.

Yapı ürünleri toptan satışı sektörüyle tanışmam böyle başlamıştı. Tek başına elinde çanta ile gezerken, küçük bir depo tutmaya karar verdim. Acılık’ta 25 m2’lik bir depo buldum. Babamı deponun başına koydum. Ben sahada çalışıyordum. 3-5 yıl sonra sektörün büyük firmaları beni aramaya başladılar. Benim için büyük bir başarıydı. Sermayem yok, mal alıp satamam diyordum. “Sen yeter ki sat” diyerek mal göndermeye başladılar. Sattıkça ürünlerin parasını ödüyordum. Vermiş olduğum güvenden kaynaklanmıştı.

Aradan birkaç yıl geçince bu kez ben arayış içine girdim.  Bu da Allah’ın kısmetiydi işte. Yavaş yavaş yükselmeye başlıyordum. Büyümem gerekiyordu. Sonra CANPA Şirketi kurdum. Tarihler benim için önemlidir. 09.09.1999 tarihinde CANPA’yı kurdum. Yanıma bir iki arkadaş aldım. Ben pazarlamaya çıkıyordum, böyle 5 sene devam ettik. Ardından 69 Ambarları mevkiinde bir atılımımız oldu. Sektörün markaları vardır. Onların bayiliği almak öyle kolay bir iş değil. Görüşemezseniz bile. Ancak yıllar içinde o firmalar kendileri bize dönüş yaptılar. Bayiliklerini aldık.

Elimde çanta ile pazarlama yaparken, 25 m2’lik bir depomuz oldu, şu anda 2.500 m2’lik alanda Yapı Malzemelerini satıyoruz. 5 çeşit üründen şu anda yaklaşık 10 bin çeşit kalem ile sektördeyiz. Zonguldak’ta bu işin toptancılığını yapan başka bir firma yok. Fakat bende hiçbir zaman perakende işine girmedim. Bir dükkan açayım orada da kazanırım demedim. Ürün sattığım esnaf arkadaşlarımın karşısına bir rakip olarak çıkmadım.

Ani kararlar vermem…

Selçuk Koçaklı: Ticaretteki bu başarıyı neye borçlusunuz?

Murat CANDAŞ: O zamanlar imkanlarım yoktu. Bu gün bu günlere geleceğimi hayal etmemiştim. Beklediğimin üstündeyiz Allah’a şükür. Bu da nasıl oldu. Çalışmak, çalışmak ve dürüstlükle. Belki klişe bir söz olarak gelebilir size. Fakat, ticaretim süresince yaşadığımız tüm ekonomik krizlerde ben kazandım. Ekonomi kötüye gittikçe istemediğim halde çalıştığım firmalar mal gönderirdi, istemediğim halde, param yok, gücüm yok dediğim halde. İşte bu yüzden dürüstlük çok önemli, güven esnafın ana sermayesidir. Herkes krizde ekonomik sıkıntılar yaşarken, biz büyüdük. 

Ben ani kararlar vermem. 19 Senelik iş hayatım boyunca hiçbir kararım ani olmamıştır. Sabah erken kalkar sporumu yaparım. Kararlarımın büyük bir bölümünü de yürüyüş yaparken almışımdır. Ani kararların riski sadece sizi etkilemiyor, ticaret yaptığınız herkesi ilgilendiriyor. Neden o insanlara da zarar vereyim ki. Ticaret yaparken sadece kendinizi değil, etrafınızı, çalıştığınız insanları, çalıştırdığın insanların hayatlarını da nasıl etkileyeceğini hesaplamak zorundasınız.

Üretim yapmak istiyorum…

Selçuk Koçaklı: Peki,  bu alanda üretim yapmayı hedefliyor musunuz?

Murat CANDAŞ: Üretime dayalı bir hedefim var. İnşallah önümüzdeki süreçte bunu hayata geçirmek istiyorum. Benim en büyük üzüntümdür Zonguldak’ta üretim yapılmaması. Çaycuma ve Devrek kısmen de olsa bir şeyler üretiyor. Ama Zonguldak’ın merkezindeki ticarette yılların alışkanlığı sürüyor. Alıyor-satıyoruz, üretmiyoruz. Üretim yok, Sanayileşme yok. Bizim insanımız çalışmak için göç ediyor. Bizim gibi insanların topluma olan borcu vardır. Bizler çalışacağız, üreteceğiz, kentimizi geliştireceğiz ki, bizden sonra gelecek olan nesillere bir gelecek vaad edebilelim. Ben çok büyük zorluklardan geldim, sıfırdan geldim buralara. İşsizliği, parasızlığı, çaresizliği çok iyi biliyorum. Bu gün çok iyi bir arabaya biniyor olabilirim ama yaşadıklarımın hiç biri unutmadım. Çaresiz, işsiz gençleri, hatta arkadaşlarımı görünce içim sızlıyor, rahatsız oluyorum. Yanımda çalışan 15 arkadaşım var. Onlarla bir aile gibiyiz. Onlar mutlu oldukça ben daha çok mutlu oluyorum. Ticaretten değil, o insanların mutluluğundan mutluluk kazanıyorum ben.

Şehir ölüyor…

Selçuk Koçaklı: Zonguldak’ta ticaret yapan bir iş adamı olarak Zonguldak’ı nasıl görüyorsunuz ?

Murat CANDAŞ: Zonguldak, esnaflarımız ve gençlerimiz için çok kaygılanıyorum. Herkese bir bıkkınlık gelmiş. Çoğu insanlarımızın heyecanı kalmamış. Sabah esnaflarımız dükkanı açıyor, kent hayatı akşam 18.00’de bitiyor. Hayat duruyor Zonguldak’ta esnafın da toplumun da morali bozuluyor böyle bir şehirde. Küçük dokunuşlarla şehre hareket kazandırılması lazım. Mesela Madenci Anıtı’ndan Valilik binası önüne kadar sokak araç trafiğine kapatılabilir. Esnaflar sokaklara çıksın, ışıklandırılsın, insanlarımızı dışarı çıkaralım. Bunlarda o kadar zor değil. Bu olmayınca şehir ölüyor, kasabaya dönüyoruz adeta…

Burada kalan da çaresiz, göç eden de çaresiz…

Zonguldak çok sevdiğim bir şehir. Doğduğum şehir, büyüdüğüm şehir. Çok seviyorum memleketimi, dostlarımı, arkadaşlarımı seviyorum. İzmir’e gidiyorum mesela orada Zonguldaklı hemşehrilerimizle karşılaşıyoruz. Sohbet ediyoruz, röportaj yapar gibi soruyorum onlara…  Ege’de, Akdeniz’de çevre güzel, kentleşme güzel, yeri geliyor ticaret de yapıyorlar ama bir yanları hep Zonguldak diyor. Buradaki dostluklarını özlüyor insanlar. Bazıları gidiyor büyük bir heyecanla 6 ay sonra tekrar geliyor. Neden? Dostlukları burada, çevresi burada, anıları burada. Şehirden kaçıyorlar aslında. Zonguldak’ı canlandırmamız lazım. Burada bir şeyler yapmamız lazım. Geriden gelen genç bir nesil var. Bu gençlerimiz ne olacak, çok vahim bir durum var ortada…

Her şey Zonguldak için…

Selçuk Koçaklı: Zonguldak’ta ticaret, esnaflık yapan bir çok kişinin, işini şehir dışına taşıdığını biliyoruz. Siz de Zonguldak’tan gitmeyi düşünüyor musunuz?

Murat CANDAŞ: Benim önceliğim para kazanmak olmadı. İnsan kazanmayı seviyorum. İnsanlara katkı vermeyi, onların başarılı olduğunu görmek mutlu ediyor beni. Her şeyden önce Zonguldak’ı çok seviyorum. Ben kazanayım Zonguldak ne olursa olsun demedim hiçbir zaman. Şehirdışına giderken yoldan yakıt alırım, yemeğimi yerim demem. Zonguldak’tan çıkmadan yakıtımı alırım, yiyeceğimi buradan alırım, suyumu bile buradan alırım öyle yola çıkarım. Kendi paramız Zonguldak’ın içinde kalsın isterim. Mesela ulusal marketlerden alış veriş yapmam. Yerel marketlerden, bakkallardan alış veriş yaparım. Yerel alış veriş farkındalığında olmalı insanlarımız. Zaten ekonomi olarak da çok gerilerdeyiz, hiç olmazsa kendi paramız kendi içimizde kalsın. Geçenlerde Zonguldak’ta Yazdoğanlar firmasının yerel firmalar ile ilgili kampanyası vardı. Tebrik ediyorum arkadaşlarımızı.

Editör: TE Bilisim