Ormanlar kralı aslanın ayağına diken batmış, ne yaptıysa çıkaramamış, yoldan geçen tilkiye seslenmiş:

"Hey tilki! Gel, şu dikeni çıkar!"

Tilki gelmiş ama uzakta durmuş:

"Kusura bakma, sana güvenmem. Ben dikeni çıkarmaya uğraşırken sen beni parçalarsın... Önce seni bir ağaca bağlayayım, sonra dikeni çıkarırım!"

Aslan razı olmuş. Tilki "Kral"ın arkasına geçmiş, sıkı sıkı ağaca bağlamış; sonra karşısına geçip başlamış matrak geçmeye, alaya... Aslan hırsından parçalayacak ama bağlı...

Tilki, aslanı o haliyle bırakıp gitmiş. Biraz sonra "çakal" oradan geçiyormuş. Aslanın o halini görünce acımış; gelmiş, ipi çözmüş...

Aslan biraz sonra malını mülkünü toplayıp vedaya başlamış. En yakın dostu "kaplan" müdahale etmiş:

"Yahu sen bizim kralımızsın, bizi bırakıp nereye gidiyorsun?"

Aslanın başı önde “ Tilkinin bağladığı, çakalın kurtardığı Kral’dan kimseye hayır gelmez, böyle kral olmaz! Allahaısmarladık.” Demiş

Tilkinin niyeti

Dereden su içen bir tilki, biraz aşağıda bir kuzu görmüş. Kuzu da su içiyormuş. Onu yemeyi aklına koyan tilki, saldırmak için bir bahane aramaya başlamış.

     "Seni alçak!" diye bağırmış. "Benim içtiğim suyu ne hakla bulandırıyorsun?"

     "Bağışlayın" diye mırıldanmış kuzu. "Ben sizin suyunuzu bulandıramam ki. Benim içtiğim su size gitmiyor, sizin içtiğiniz su bana doğru akıyor."

     Tilki, "Öyle olsun" diye homurdanmış. "Söyle bakalım, geçen yıl benim arkamdan niye konuştun? Benim için niye kötü şeyler söyledin, atıp tuttun?"

     Kuzu, "Nasıl olur?" demiş. "Geçen yıl ben daha doğmamıştım bile."

     "Olsun" demiş Tilki. "Sen söylememişsen annen söylemiştir, benim için hiç fark etmez. Seni yemeyi aklıma koydum bir kere."

     Sözünü bitirir bitirmez kuzunun üstüne atlayıp onu parçalamış.