1 Kasım Cumartesi günü İstanbul Beyoğlu’ndaki Minoa Pera’da gerçekleşen ödül töreni, edebiyat ve akademi dünyasından önemli isimleri bir araya getirdi. The Kitap Yayınları tarafından düzenlenen etkinlikte, edebiyatın birleştirici gücü vurgulandı.

KGD Başkanı Bahaddin Arı, BEUN Danışma Kurulu'na seçildi
KGD Başkanı Bahaddin Arı, BEUN Danışma Kurulu'na seçildi
İçeriği Görüntüle

Üstüngel Arı, ödülü almaktan duyduğu mutluluğu şu sözlerle dile getirdi:

"Öncelikle dokuz yıl aradan sonra yeni bir roman yazmış olmak ve bu romanın böyle güzel ve anlamlı bir ödülle taçlandırılması benim için büyük bir gurur. Romanı yazdığım süre boyunca benden desteklerini esirgemeyen sevgili eşim Nisanur Süzgün Arı’ya, The Kitap Yayınları ailesine ve beni bu ödüle layık gören değerli jüri üyelerine çok teşekkür ediyorum. Baki Kalan, hayatının son demlerindeki eski bir devrimcinin, otoriter babasından yarım kalan aşkına, ailesiyle yaşadığı trajedilerden, tanık olduğu toplumsal olaylara kadar tüm geçmişiyle girdiği bir hesaplaşmayı merkeze alıyor. Baki Bey'in bu kişisel ve toplumsal hafızayla dolu yüzleşmesinin böylesine değerli bir ödülle onurlandırılması, benim için çok kıymetli.”

Kitabın arka kapak yazısında eser şöyle tanıtılıyor:

“İnsan nasıl anlardı ki öldüğünü? Ölmek şayet, yaşamayı, mücadeleyi, ümit etmeyi, heyecan duymayı, âşık olmayı bırakmak anlamına geliyorsa, Baki Bey çoktan ölmüş olmalıydı.”

Baki Kalan, hayatının son demlerinde geçmişiyle hesaplaşmaya çalışan Baki Bey’in hikâyesini merkeze alıyor. Baki Bey’in yıllardır yüzleşmekten kaçtığı anılar, eski bir dostunun cenazesi vesilesiyle bir bir canlanmaya başlıyor: gençlik yıllarındaki siyasi mücadeleler, yarım kalan bir aşk, gölgesinden kurtulamadığı otoriter babası ve büyük bir trajedinin parçası olan karısı ve kızı… Zamanın ağırlığı altında ezilen Baki Bey’in zihninde, kişisel tramvalarla toplumsal tramvalar iç içe geçerken, roman okuru hem bireysel hem de toplumsal bir yüzleşmeye davet ediyor.

Baki Kalan ile “2025 Don Kişot İyi Edebiyat Ödülü”nü kazanan Üstüngel Arı insanın kendi hayatına dışarıdan bakabilme cesaretini sorgularken, diliyle de okuru gülümsetmeyi başarıyor. Keskin gözlemleri, ironik üslubu ve doğal diyaloglarıyla sıradan bir hayatın içinden, trajikomik boyutları olan unutulmaz bir karakter çıkarıyor. Yazar hem bireysel hem toplumsal hafızayı kurcalarken okura şu soruyu fısıldıyor: Gerçekten yaşayan kim, geride kalan kim?