Bancılık sektöründen emekli olduktan sonra hayatını yaşamak yerine ihtiyaç sahibi insanların yardımına koşmayı tercih eden Zonguldak Yardım Severler Derneği Başkanı Sabiha Köktürk ile sohbet tadında röportaj…



 



Sizi tanıyabilir miyiz?



22 yıl bankacılık yaptım. 1999 Yılında emekli oldum.  1999 yılından sonra her çalışan kadının yaşadığı sıkıntıları yaşadım. İnsan kendini boşlukta hissediyor. T. Yardım Severler Derneği’ne 2001 yılında üye oldum, 2008’de yönetim Kurulu’na seçildim. 2010 yılında Sayman olarak 4 yıl çalıştım. 2014 yılında ise Başkan seçildim. Halen Başkanlık görevimi sürdürüyorum.  Dernek çalışmalarından çok memnunum, içime sinen, faydalı olduğuna inandığım işlerin yapıldığı çok ciddi, kamu yararına çalışan derneklerden biri. Yönetim kurulu arkadaşlarımızla da çok uyumlu çalışıyoruz.



İki çocuğum var. Kızım İtalya’da evli, yabancı bir damadım var. Çok seviyorum onu (Gülüyor). Kızım Milano Türk Konsolosluğunda çalışıyor. Mesleği baba mesleği, Avukat. Fakat orada avukatlık yapması mümkün değil. Sık sık gidiyoruz, görüşüyoruz. Oğlum İstanbul’da stajyer Avukat olarak çalışıyor. Sonrasında ne yapacağıyla ilgili bir fikri yok. (Gülüyor)



Damadınız ile kültürel sıkıntılar yaşadınız mı?



Hiç olmadı. İtalyan’lar Türk gelenek ve göreneklerine çok yakınlar. Çok sıcaklar, insan ilişkilerini çok önde tutan ırklar. Ben çok memnunum. Diyeceksiniz ki, hiç mi soru işaretleri olmadı. Oldu tabi, tanıyana kadar. Ama ben kızımın seçimlerine her zaman güvendim. Babası ve ben hep onun arkasında olduk. Tanıdıktan sonra daha bir içimize sindi. 4 Yıl oldu evleneli.  Her ne kadar dillerini çözemesek de, insanın vücut dili her şeyi anlatıyor.



Çocukların meslek seçimlerinde Şenol beyin etkisi oldu mu?



Kızımı hiç yönlendirmedik. Kızımın ortaokuldan beri ideali hukuktu. O gayet kararlı ve emin adımlarla gitti. Severek okudu, Bilkent’i burslu okudu. Çok başarılı bir öğrencilik hayatı oldu. Eşiyle mastır döneminde İngiltere’de tanıştı. Yani onun kaderi onu bir yerlere sürükledi. Oğlum hukuk istemedi. Önce Sabancı Üniversitesi’nde mühendislik okuyacaktı. O da çok içine sinmedi. Ben de hukuk okuyacağım dedi daha sonra. Hazırlandı, o da hukuk okudu. O da şu anda çok seviyor. Şu da var; Hani aile içerisinde hiç konuşulmuyor deseniz yine de hukukla ilgili bir fikri oluyor çocukların. Belki de seçimleri ondan dolayıdır. Benim bankada çalıştığım dönemlerde bankacılık hiçbir zaman heves edilmeyecek bir meslekti. Çok geç vakitlere kadar çalışıyorsunuz. Ben kızımın büyüdüğünü çok iyi hatırlamıyorum. Hep toplantılara babası gitti, saçını babası yaptı. Ben uzun süreli seminerlere gittim. Kızımın öğretmeni benim olmadığımı fark etmemiş bile. Babası onu 40 gün boyunca öyle güzel hazırlayıp okula göndermiş ki…



Çocukları Şenol bey büyüttü diyebilir miyiz?



Oğlumu değil, oğlum ilkokula başladığında ben emekli olmuştum.  Ama kızım hep bana sitem etti. “Ben gelince sen bana kapıyı açmadın ama, Laçin’e açtın” der. Ara ara sitemleri oldu. Oğlumun okul yıllarını doya doya yaşadık. Kızımı her çalışan annenin ihmal ettiği kadar ihmal ettim. (Gülüyor)



Şenol Köktürk nasıl bir baba?



Şenol Köktürk son derece prensipli bir baba. Her şeyi vakitli, saatli olmasını ister. Ben biraz uykuya düşkünü. Yılların verdiği yorgunluk nedeniyle olabilir. (Gülüyor) Ama, Şenol bey  erken kalkmasını sever. O güne erken uyanmayı sever. İşine erken gitmeyi çok sever. Çalışmayı çok sever. Müziği çok sever. Eğlenmeyi, kayak yapmayı, doğayı sever. Son bir yıldır doğa tutkunu oldu. Zonguldak’taki parkurları keşfediyorlar. Zonguldak’ı çok seviyor. İyi bir baba, iyi bir eş.



Tenis merakınız sürüyor mu?



Tenisi çok seviyorum. Çalıştığım yıllarda tabi çok mümkün olmuyordu. Emekli olduktan sonra ağırlık verdim. Çok amatörce başladım. O yıllarda profesyonelliğe gideceğini kestiremedim.  Zonguldak, tenis için çok müsait. Çok güzel bir doğası var. Tenis İhtisas Kulübü’nün yeri çok iyi. Orada amatörce başladık. Çok sevdim. Hayatımın her gününe en azından bir saat olsun sıkıştırmaya çalıştım. Bir vakit sonra birlikte oynadığımız arkadaşlarla şehir dışında oynamaya başladık. Turnuvalara katıldık.



Geçen yıl Türkiye elemelerine katıldım, Milli olmak için Mersin’de elemeler vardı. Orada ilk dörde kaldım. Haziran ayında Fransa’da ülkemi temsil ettim. Yurt dışında çok başarı elde edemedik. Bizim tenise başladığımız yılları duyduklarında hayret ettiler. Çünkü, hepsi okul yıllarında spor ağırlıklı yetişip büyüdükleri için bizim onların seviyesine gelmemiz mümkün değil. Ama, çok büyük bir gurur. O ay yıldız ile o sahaya çıkıp ülkemi temsil etmek çok keyifli. Sağlığım devam ettiği sürece tenis devam edecek.



Ailenizle ilgili unutamadığınız bir anınız var mı?



Milano’ya ilk gidişimiz. Eşim, oğlum aile ile tanışma yemeğinde ilginç bir anımız olmuştu. Biz normalde peyniri sabah kahvaltılarında yiyoruz. Onlar yemek  bittikten sonra güzel bir peynir tabağı hazırlıyorlar. Ben de ev ayakkabısı giymiştim ayağıma. O kadar sıkmıştı ki, ayakkabımı hafifçe çıkarmıştım. O arada onlar peynir hazırlıyorlar tabi. Peynirin birinin kokusu çok farklı. Şenol’da zannetti ki, o koku benim ayağımdan geliyor. İki de bir koluma vuruyordu. (Gülüyor) Kızımla göz göze geldik. Baba dedi, o peynirin kokusu. O kadar gülünce o insanlara da açıklama yapmak zorunda kaldık. Ondan sonra her buluştuğumuzda peynir aklımıza geliyor. (Gülüyor)



Dernek çalışmalarında kaç aileye yardımcı oldunuz?



2015 Yılında Ramazan ayında 650 aileye gıda yardımında bulunduk. İhtiyaç sahibi 40 aileye yaklaşık 48 bin lira nakdi yardım yaptık. Yine 2015 yılında 196 üniversite öğrencisine toplam 156 bin lira burs verildi. Zonguldak esnafı, ihtiyaç sahiplerine verilmek üzere derneğimize 15 bin lira değerinde giyim ve gıda yardımında bulundu. Bunları ihtiyaç sahiplerine dağıttık. Yine ikinci el eşya kampanyası ile 16 ailenin ev eşyalarını temin ettik.



Dernek çalışmalarından söz edersek, Dernek’te neler yapıyorsunuz?



Öncelikli amacımız işi olmayan, ihtiyaç sahiplerine, öğrencilere yardım etmek. Özellikle Üniversite öğrencilerimiz önceliğimiz.  Yardım yapacağımız ihtiyaç sahiplerini çok titiz elemelerden geçiriyoruz. Gerçekten ihtiyaç sahibi olanlara ulaşmak istiyoruz. Ve bunu başarıyoruz da. Önceliğimiz hiçbir yerden geliri olmayan çok çocuklu aileler oluyor. Hiçbir yerden geliri olmayan 40 ailemiz var. Onlara daimi yardım yapıyoruz. Doğal Afetlerden dolayı mağdur olan ailelere yardım ediyoruz. Ramazan’da gıda yardımları yapıyoruz. Okul başlangıçlarında giyim yardımı yapıyoruz. Bazı esnaflarımız toplu giyim yardımı yapıyor, biz de onları ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz.



Derneğimizin 4. Katında Halk eğitim Müdürlüğü ile ortaklaşa yürüttüğümüz Resim kursumuz var. Hem resim, hem el sanatları kursu. Ev hanımları hafta içi, çalışanlar hafta sonları geliyor. Çok da güzel bir ilgi var.



Kaynaşma gezileri düzenliyoruz. Her Mayıs ayının ilk haftası kahvaltılarımız oluyor. Her sene bir dağ gezisi yapıyoruz. O gezilerden elde ettiğimiz bağışlarımızda derneğimize büyük bir katkı sağlıyor. Üyelerimiz derneğe bağış yapıyor. O gezilerin asıl amacı kaynaşmak.  Bizim şöyle bir anlayışımız yok; Derneğe gelecekseniz şu bağışı yapacaksınız diye. Bağışta bulunmak isteyenler bağışını yapıyor.



Bir de son dönemde ikinci el eşyaları toplayıp, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Kullanılabilecek durumda olan, giysiden  ev eşyasına kadar. Taşınması zor eşyaları Valiliğin tahsis ettiği araç ile alıyoruz, ihtiyaç sahiplerine ulaştırıyoruz. Ev eşyası veyahut giyim bağışlamak isteyen vatandaşlarımız bu konuda bize ulaşabilirler.



Zonguldak esnafından gerekli desteği görebiliyor musunuz?



Kesinlikle. Ben çok memnunum. Dernek olarak hiçbir zaman taleplerimiz geri gelmedi. Esnaflar çok destek oluyor. Tabi ki, herkes imkanları ölçüsünde yardım yapıyor. Hangi esnafımızdan destek istesek canla başla yardımcı oluyorlar. Bu anlamda Zonguldak esnafından çok memnunum.



Dernek olarak hayal ettiğiniz yada hedef olarak belirlediğiniz bir proje var mı?



Kafamızda taslak halinde olan projeler var. Daha büyük projeler yapmak istiyoruz. Daha kalıcı. Daha büyük bir şey yapmak istiyoruz. Tabi her düşündüğümüzü yapamıyoruz. Genel Merkez’den onay almamız gerekiyor.



Tekrar aday olmayı düşünüyor musunuz?



Biz bu kadro ile tekrar aday olmayı düşünüyoruz. Ama isteyen herkese kapımız açık. Üye olmak isteyen, çalışmak isteyen herkese. Biz istiyoruz ki,  bizden sonra Derneği emanet edebileceğimiz insanlar olsun burada. Bundan sonra ki seçimde ben başkan olurum yada olmam. Biz onu asla düşünmüyoruz.Şu anda kadro olarak seçime gireriz, eğer seçilirsek, kendi içimizde aday olmak isteyen herkes yapabilir. Bu bir bayrak yarışı. Kimse makamında kalıcı değil sonuçta. Hangi kadro da olursanız olun hepimizin sorumluğu aynı.

Editör: TE Bilisim