Bu gün yapılan anketlerde, halkın Belediye hizmetlerinden memnun olduğunu, üstelik en memnun kalınan yerler arasında yer aldığını fısıltı ile yayarak günü kurtarabilirsiniz.

Yüzünüze ayrı, arkanızdan ayrı konuşan avanalerinizi yanınızda tutmaya devam edebilirsiniz.

Uyduruk anketlerle muhalif gördüğünüz partilileri fişleyerek, ses kayıtlarını alarak teşkilattan uzaklaştırabilir, kendi önünü açabilirsiniz.

Seçim döneminde “Belediyenin kapısını kaldıracağım” sözü ile seçmeni etkileyip, o koltuğa oturabilir, bir süre sonra kapıyı tekrar taktırabilir, halk günleri düzenleyip, kısa süre sonra kaldırabilirsiniz.

Makamınıza ulaşanları hor görüp, aşağılayıp, kovabilirsiniz.

Yardıma muhtaç insanları “Git senin işini İl Başkanı görsün” diyerek gönderebilirsiniz.

Seçimde size çalışan partililerinizi Genel Merkeze şikayet edebilir, sizin basitliğinize uymayan bürokratları görevden aldırabilir, bunun adına da “Başarı” diyebilirsiniz.

Sizi eleştiren gazetecilere ruhsat sorabilir, makamınızda bayan bir gazeteciyi kovmaktan beter edebilirsiniz.

Muhalif Belediye Meclis Üyelerine sokak ağzıyla ayar da verebilirsiniz.

Kenti ilgilendiren önemli projeleri gizli kapılar arkasında yapabilirsiniz.

Rampayı kaldırmak zorunda kalınca ‘Halk böyle istedi’ diyerek kendinizi kurtarabilirsiniz.

Bir liseyi yıktırmak için siyasi baskı kurdurabilir kararları değiştirebilirsiniz. Yasaya toslayınca ders alabilirsiniz.

Mevzuata aykırı planı Meclise getirip “40 Milyonluk yatırımı engelliyorlar” algısı yaratıp, kendinizi eğlendirebilirsiniz.

Santral bacalarınızı kendinize takıp, halkın zehirlenmesine göz yumabilirsiniz.

Fahiş fiyat uygulayan marketlere kendi yararınıza ceza kesebilirsiniz!

O makamlarda istediğinizi dileğiniz gibi yapabilirsiniz…

Ama unutmayın…

O kapıları kapattığınız, kovduğunuz, hakir gördüğünüz, teşkilattan attığınız herkesin bir gün ayağına gitmek zorunda kalırsınız.

O dalga geçtiğiniz, adam yerine koymadığınız CHP’liler, bu yaşananlardan sonra asla sandığa gitmemek gibi bir kıyağı size bir daha yapmaz.

Yani nasıl gelmişseniz, öyle gidersiniz!

Cinayet işliyoruz…

Taşkömürünün altın olduğu bir dönemde bizim politikacımızın nasıl saçmaladığına tanık oluyoruz.

AK Parti Zonguldak Milletvekili Hamdi Uçar, Genel Müdür ve GMİS’e seslenerek “Proje yapın TTK’ya işçi aldıralım” diyor!

Çolakoğlu Mağaza sahibi Milletvekilimiz Sayın Ahmet Çolakoğlu, “Madenciliğin desteklenmesi lazım” diyor!

Maden Mühendisi Milletvekilimiz Polat Türkmen, ne söylediğini inanın bizde takip edemiyoruz!

Bildiğimiz tek şey; kömür üretemiyoruz, intihar ediyoruz!

Taşkömürünü evlere yakacak olarak veriyoruz, santrallere veriyoruz cinayet işliyoruz!

Bu milletvekilleri yüzünden Taşkömürü üretimi için işçi alamıyoruz!

Bu milletvekillerinin rahatlığı yüzünden Özel Maden İşletmecilerinin sorunlarını çözemediğimiz için yatırım yapamıyor, üretim hedeflerinin altında kalıyorlar.

Dolayısıyla istihdamın önünü açmıyoruz, katma değer girdisi sağlayamıyoruz.

Ruhsatsız Maden Ocakları’nı (Kaçak Maden Ocakları) bombalamak zorunda kalıyoruz!

Milletvekillerimiz de diyor ki; “Ali topu at”, “Ali topu tut”, “Bak Ali, bak!”…

Varlık içinde yokluk çekiyoruz!

Çektirenlere selam ediyoruz!

Mevzuata uygun ölürsün!

Bir bürokrat, görevli olarak şehirden kasabaya giderken yolda sulak ama bataklık bir yerde mola vermiş. Nasıl olmuşsa ayağı kayıp bataklığa düşmüş:

-"İmdat, Boğuluyorum. Kurtarın beni!" diye bağırmaya başlamış.

O sırada yakınlardan geçen bir köylü, sesini duyup yaklaşmış.

 Bürokrat:

"Bataklığa düştüm. Kurtar beni!" diye bağırmış.

Köylü:

"Geçmiş olsun" demiş. Ama kurtarmak için hiç gayret göstermemiş. Hani neredeyse dönüp gidecek.

 Bürokrat paniklemiş ister istemez:

"Lütfen, bir dal uzat. Kurtar beni!" diye yalvarmış..

Köylü: "Olmaz sen şu anda hazine toprakları üzerindesin. Hazine malından bir şey almak suçtur"

Bürokrat:

"Sen, dalga mı geçiyorsun. Ölüyorum. Kurtar beni!" diye bağırmış ağzına dolan çamurlarla.

Köylü hiç istifini bozmadan cevap vermiş:

"Ben Hazine'den mal alıp suçlu duruma düşemem. Fakat, seni böyle bırakacak değilim. Gidip muhtara haber vereceğim. O kaymakama, kaymakam da valiyi arar mutlaka. Mal müdürüne talimat verilir. Şayet, hazine arazisi değilse. İtfaiyeye talimat verir ve seni kurtarırlar..."

Bürokrat:

"Yahu.. Bunlar oluncaya kadar ben ölürüm."

 Köylü gülmüş:

"Ben ölmezsin demiyorum ki...

Bizim devletle bir işimiz olsa, siz de bu yolları önermiyor musunuz?

Biz de oradan oraya gide gide ölüyoruz adeta..

Sen de Ölür isen, mevzuata uygun ölmüş olursun!..