Maden ocaklarına dipçik zoru ile sokulan Zonguldak halkına yapılan zulmün bittiğini düşünmüyorum.

Zonguldak’ın topraklarının Fransız işgalinden kurtulduğunu da düşünmüyorum.

Ülke sanayisine omuz veren ilk il Zonguldak, geçmişten günümüze dek bedeller ödeyen nadir kentlerden biri oldu.

Bize zorla dayattıkları sanayileşmeyi, şimdi zorla elimizden aldılar.

Ne sanayi kentiyiz, ne Turizm!

Global ekonomiye ayak uyduramıyoruz.

Türkiye’de bir çok il hızla yeni dünya düzenine ayak uydururken, Zonguldak hala hangi ekonomik düzen içerisinde yer alacağına karar veremedi.

Elimizde avucumuzda olan az sayıdaki iş adamlarını neredeyse kutsayacağız.

Hal böyle olunca, o az sayıdaki iş adamının kaprisleri ve egoları ile uğraşıyoruz.

Sadece hazine arazilerini işgal etseler amenna!

Bulundukları bölgede hiçbir ticari faaliyet istemiyorlar…

Siyasetçinin koltuğuna da oturuyorlar.

Gazetecinin kalemini de alıyorlar!

Bürokratların amirliğine de soyunuyorlar.

İnsanların yatak odalarına da giriyorlar!

Vatandaşın arazisini de katakulli ile çalışanlarının üzerine geçiriyorlar!

Köylüyü kullanarak tarihi eser meraklarını da gideriyorlar!

Hadi şimdi bunlara iş adamlarına gösterdiğin saygıyı göster!

Kişilik bozukluğu- Şizofren!

Hani derler ya alışmış kudurmuştan beter diye…

Alışmış 31 yıldır fütursuzca ahlaksız yazıp, konuşmaya…

Alışmış, kadınlara “Genelev kadını” benzetmesi yaparak geyik yapmaya.

Alışmış, Belediye Başkanlarının bel boyunun altında gezmeye!

Alışmış, zengin iş adamlarının güzel kandınlarını diline dolamaya…

“Açtı, soyundu, sevişti, yattı-kalktı” demeye…

Sürekli cinsellik konuşan ve düşünenlerin mutlaka tedavi görmesi gerekiyor.

Tıbbi bilgilere göre; Çocuk yaşlarda ya taciz  veya tecavüze uğramış insanlarda cinsel bozukluklar meydana geliyor. Ve tedavi edilmezse kişilik bozukluğu ve şizofrenliğe kadar gidiyor.

Sonra kendi yaptıkları cinsel fantezilerini herkes yaptığını zan’nediyorlar!

Hasta ruhlu insanlar hasta olduklarını kabul etmezler, toplumu hasta ederler!

Etrafımızda bulunan böyle insanlar varsa, sevaptır mutlaka tedavi ettirin.

HTS ile meşhur oldu, HTS’den rahatsız oluyor!

“HTS, MOSEBE ve yazışmalar elimde, görüntüleri izledim” diyordun Ali Rıza, sorunca niye rahatsız oluyorsun ki…

“Emniyette rotasyona” şiddetle istemiyordun, gündeme getirince niye rahatsız oluyorsun ki…

Yazdığın hemen hemen tüm yatak odası haber ve yorumlarının altında Devletin mahrem bilgilerini servis eden bazı memurları yazınca rahatsız oluyorsun.

Biz onları soruyoruz…

Tek kelime yazmıyorsun…

Sen, ancak bir kadına “Genelev kadını” benzetmesi yapabilirsin!

Hatta hızını alamaz, Kız Meslek Lisesi ile “genelevi” kıyaslarsın!

“Onunla yattı, bununla kalktı, şununla sevişti” diye imalı yazarsın!

Bildiğin çeyrek porsiyon bilgilerin üzerine iftira inşa eder, ortaya kocaman, abuk sabuk, ipe sapa gelmez hikayeler yazarsın!

Devlet, soruşturma açarsa tüm işbirlikçiler ortaya çıkar mı?

O memurların Bahis çeteleri ve Tefecilerle olan bağlantıları da ortalığa dökülür mü?

Devletin aklı, bir de hafızası var Ali Rıza…

Bir gün sorar…

Düz memur olarak gelip, servetle gidenlere kul sormazsa Allah hesabını sorar…

Devletin mahrem bilgileri ile özel hayatlarını yazdığın, itibarsızlaştırmaya çalıştığın onlarca insanın hesabını soracak bir makam mutlaka çıkar Ali Rıza…

Bu gün değilse, yarın…

Ama bir gün mutlaka!

Hayat devam ediyor!

Ne ekersen onu biçersin…

Kocası olmayan yaşlı kadın, tereyağı yapıp bakkala günlük olarak satıyordu....

Ancak bakkal tereyağını hiç tartmıyordu...

Bir gün aklına bir şüphe düştü ve kadının getirdiği yağı tartmaya karar verdi. ...

1 kg olarak olarak aldığı tereyağının aslında 900 gram olduğunu görünce çok sinirlendi.    Ve ertesi gün kadın dükkana gelince bakkal, “Bir daha senden tereyağı almayacağım.” dedi...

Yaşlı kadın üzülerek, “Efendim bir yanlışım mı oldu?” diye sordu...

Bakkal,”Senin bana verdiğin yağ 900 gram geldi ayıp değil mi bu yaptığın?” dedi...

Bunun üzerine kadın şöyle cevap verdi; “Efendim benim terazim yok, daha önce sizden 1 kilo şeker almıştım onu tartı olarak kullanıyorum.” dedi...

Tabii bakkal utancından ne yapacağını şaşırdı...

Böyledir işte dünya, ne ekersen onu biçersin.                                                                                        Kime ne verirsen onu alırsın...