Aslında bu sözün orjinali “Yıldızlara bakan adam, yoldaki su çamurlarına basmaya mahkumdur”

Biz, yaşadığımız coğrafyada katlanmak zorunda kaldığımız aç gözlü insanlar için bu sözü “Yıldızları toplamak isteyen adam” olarak değiştirdik.

Çünkü, Zonguldak’a zulüm edenler sadece kibirli seçilmiş ya da atanmışlar değil!

Asıl huzursuzluğu yaşatanlar, hepimizin gökyüzünü karartıp kendi cebini aydınlatan organize kötülükten beslenen aç gözlülerdir.

Bunlar hiç doymuyor!

Bunların partileri de, ilkeleri de, ideolojileri de ‘kazak kazan’ istikametidir.

Peki, kim bu aç gözlüler?

Doğanın yeşilini, kağıdın yeşiline tercih eden imar yolsuzu belediye Başkanlarıdır.

Homurdandığında rüşvet isteyen, keyfi kaçtığında yargıyı rüşvet verdiği bilirkişilerle aldatanlardır.

Sahile kaçak otel yapan, kaçak otelini satamadığı için saldırganlaşan anlı şanlı kulüpçülerdir.

Yönettiği kenti pervasızca müteahhitlere peşkeş çekenlerdir…

Yalıtım maliyetinden kaçınan, temeli deniz suyunun içinde yüzen binaları fahiş fiyatlara hemşehricilik ayakları ile gurbetçilere kakalayan süklüm, bükrüm adamlardır.

Muhafazakar kitleyi, dini, inancı, İslam’ı temsil eden AK Parti’ye sızan, hatta tepe tepe kullanıp, kurduğu paravan şirketlerle milyonluk ihalelerle kendi cebini aydınlatan derviş hırkası ile milletin gözünü boyayan müteahhitlerdir.

Vatandaşın işe girme karşılığında danışmanlara, yeğenlere rüşvet verildiği iddialarına rağmen susan dilsiz şeytanlık yapan siyasilerdir.

Halk adına yapıldığı söylenen projeler üzerinde ‘hak’ edinmek için mücadele eden siyasi yapıdır.

Organize kötülüğe hizmet etmeyen bürokratları köpürte köpürte yıpratan ahlaksız yapıdır.

Zonguldak’ın yıldızlarına bakın…

Toplamaya çalışanlarına da…

Var mı böyle aç gözlüler?

Aldığını verirsin, verdiğini alırsın!

Bir büyüğümüz, daha doğrusu baba dostumuzun sizinle paylaşmak adına bize gönderdiği gönderiyi paylaşmak istedim.

*

BAYKAR Yönetim Kurulu Başkanı Özdemir Bayraktar'ın vefatının ardından oğlu Haluk Bayraktar'dan duygusal bir paylaşım yaptı.

Babasının kulağa küpe olarak anlattığı bir hikayeyi paylaşan Haluk Bayraktar, "Rahmetli Babam Özdemir Bayraktar'ın anlatmayı sevdiği ve dostlarına çok kez anlattığı yaşanmış bir hikaye. Aldığını verirsin, Verdiğini alırsın..." dedi.

“Aldığını verirsin, verdiğini alırsın" Özdemir Bayraktar'ın anlattığı hikaye ise şu şekilde:

"Mahallenin birinde Deli Nuri diye biri yaşarmış.

Camiye gider gelirmiş. Cuma namazlarından birinde hutbeye çıkıp vaaz vermek için hocaya rica edip duruyormuş.

Hoca da türlü bahanelerle geçiştiriyormuş. Günün birinde bir cenaze gelmiş.

Namazı Deli Nuri kıldırmak istemiş. Hoca bir şekilde yine geçiştirmiş.

Mevtayı gömmüşler, herkes gittikten sonra sıra telkin vermeye gelmiş.

Deli Nuri de orada.

Hoca tam gönlünü alma fırsatı şimdi deyip, "Hadi. Sen ver telkini" demiş.

Deli Nuri'nin mevtaya telkini; Selamünaleyküm, aleykümselam. Bu dünyada yalan demediysen, haram yemediysen, kul hakkına girmediysen öbür tarafta işin iş. Ama bilesin ki burada aldıysan orada verirsin, burada verdiysen orada alırsın. Aldığını verirsin, verdiğini alırsın...

İmam, 'Kaç yıllık hocayım, yüzlerce vaaz verdim. Bu kadar veciz ve güzel bir ifade edilmiş bir nasihat görmedim' diye anlatmış.

*

Şimdi, hepimiz, hepiniz onlarca yorum yapabiliriz bu hikayeye.

Ben, ikinci aklıma geleni paylaşmak istedim.

Her türlü illet ve zilleti yapan bir yönetici var!

Ama derviş hırkası ile herkesi kandırıyor.

Herkes biliyor ama cezasını da veremiyor ya…

Daha doğrusu biz öyle zannediyoruz.

Ama ilahi adalet başka türlü veriyormuş.

Biz sonradan öğrendik.

Meğer en yakını, en sevdiği Kleptomani hastasıymış…

Üstelik Devletin en üst kademelerinde çalışıyordu.

Her şeyden ayrılmış, sürülmüş…

Tedavisi çok zor bir hastalık, Allah yardımcısı olsun!

Magazin dünyasının ünlü ismi meğer çok ciddi bir sınanma yaşıyormuş.

Yani hayat Deli Nuri’nin telkini gibi…