O köpeğini insanların üzerinden çek…

Hala ilk düğme, son düğme diye saçmalayan, kendini mehdi zanneden hastalar var.

Bu hastalara, kendisinin ve ailesinin özel tercihlerini sormuyoruz.

Düğmeyi önden mi, arkadan mı iliklediğini de sormuyoruz.

Bizi de, toplumu da enterese etmiyor…

O’nu fabrikasının önündeki köpeğine benzeten çömlekçiye sesleniyoruz.

Ya bunun aşısını yaptır!

Ya da köpeğini insanlara havlatma!

Köpek ağızlığı işe yarar mı bilmiyorum?

Deneseniz fena olmaz!

Bir ADAM; SİT, ÇÜK, KÖT bulduk diye sevinir mi?

Bir gazeteci, dolandırıcının haberini yaptığı için kendini över mi?

Zonguldak’ta övünür!

Bir gazeteci, arazi rantçılarını haber yaptığı için kendini göklere çıkarır mı?

Hatta kendini mehdi filan zanneder!

***

Bir gazeteci, bir siyasetçinin ginseng kullandığı için cenazede ereksiyon yaşadığı iftirasını attığı için kendisiyle gurur duyar mı?

Ama, duyuyor işte!

Yatak odalarına giren haberine “magazin yapıyoruz” der mi?

Yatak odası merakından ruhu karışıyor işte!

Milletin “SİT’ini, ÇÜK’ünü, KÖT’ünü biz bulduk!” diye mutlu olur mu?

Fikri-zikri böyle işte!

***

Filyos Belediye Başkanı’nın imar yolsuzluklarını, rüşvet iddiasını bir başka meslektaşı yazdığı için kendini ortaya atar mı?

Sahiplerini korumak adına meslektaşlarına “Acılık çocuğu”, “Acılık or…..” , deyip “Ben Yüce Allah’a güveniyorum”  diyebilir mi?

“Zonguldaklıları ezemezsiniz, biz burada olduğumuz sürece size ezdirmeyeceğiz” naraları atıp, işe girme karşılığında 30 bin lira rüşvet isteyen siyasi baron ağabeyleriyle iş çevirir mi, sırtını arkasını dayar mı?

Yolsuzlukları yapanları ekonomiye çeviren, yazanları “Acılık çocuğu” gören bu arkadaş, dayak yemekten travma geçiriyor ama kabul etmiyor.

O’nun kum saati işliyormuş!

Şşştt, es etmeyelim…

O, ırmak kenarında bekliyor…

Barajın kapakları açıldı…

Şambrel (halk diliyle şamyel) atın, boğulmasın!

Kenti talan eden…

Zavallı insanlardan iş karşılığı rüşvet almayı kendine hak gören,

Rakiplerini dizayn etmeye çalışan sahipleri, kapılarına bağlayacakları başka köpek bulamaz!

*

Tüm okurlardan özür diliyorum.

Normal dilden anlamayan arkadaşlar, kendi edebi dillerinin böyle olduğunu, böyle anladıklarını söylüyorlar.

Biz de anlayacakları dille yazdık…

Gerçekten özür dilerim sayın kenti yönetenlerimiz…

“Sevgi dilini” kullanamadık!

Size “Alkış”, bize “Acılık çocuğu…” olduğu için…

Size “Hoş”, bize “puşt” denildiği için…

Size “Güzel”, bize “tü kaka” olduğu için…

Size “Gülücük”, bize “şantaj” yapıldığı için…

Size “ehli huzur”, bize “sövgü” olduğu için…

Size “Çalışıyor”, bize “bel altı” çalışıyor…

Şimdi, biraz edebi oldu galiba!