Nasrettin Hoca’ya bir gün köylüler gelip tilkiyi şikâyet ederler.

Derler ki:

– Hocam bu tilkiden bıktık, usandık artık… Geceleri gelip tavuklarımızı, kazlarımızı götürüyor. Okuyacak mısın, üfleyecek misin, dua mı edeceksin? Ne yapacaksan yap, bizi bu tilkiden kurtar.

Nasrettin Hoca onlara demiş ki:

– Siz onu yakalayın bana getirin, ben ona gereken cezayı vereceğim.

Tabi köylüler bir tilkiyi yakalamanın ne kadar zor olduğunu biliyorlar. Fıkra bu ya, tilkiyi yakalayıp Hoca’ya götürmüşler. Hoca tilkiyi sağa çevirmiş sola çevirmiş, şöyle bir bakmış:

– Seni yaratan da ne güzel yaratmış, demiş.

Bu arada da sarığını çıkartmış, tilkinin kafasına geçirmiş, sonra da onu salıvermiş.

Oradakiler bu işe çok kızmışlar:

– Yahu Hocam, biz onu güç bela yakaladık, sen ona hani bir ceza verecektin. Onu saldın, gitti, demişler.

Hoca da demiş ki:

– Ben ona en büyük cezayı verdim. Şimdi dağa gittiği zaman, bir yanlış yaptığında ona sürekli diyecekler ki: “Başındaki sarığından utan, sen nasıl bu yanlışları yapıyorsun?” Bu ceza da ona yeter…

*

Olay budur!

Herkesi iftiraları, yalanları ve sözde kurnazlıkları ile rahatsız eden Tilki, yolun sonuna gelmiş…

Hileyle, hurdayla göndermeye çalıştıkları Ormanların kralları olarak geri döndüler.

Herkes bu kucağa oturacak diye yeminler eden kurnaz tilki, oturdu!

Gitmeden önceki son hallerini görüyorsunuz!

Bu hikayeden alınacak dersler;

Aslanın buyruğu, tilkinin kuyruğunu eline verdi.

Kral aslan, ormanda yaşayan hayvanların barış içinde yaşamasını istiyor.

Bir mevkiye gelmek için açgözlülük, bencillik, üçkâğıtçılık bir işe yaramıyor!

Ava giden aslında avdır!

Ne varsa içinde, o var alemde!

Kainatın matematiğidir, bir koyar, bir alır insan. Bilmeden kendi hesabını dürer…

Zonguldak, değerini kaybetti…

Bazı insanlar vardır, geldikleri gibi geçerler giderler hayatımızdan…

Bazıları iz bırakır…

Zonguldak’ın siyasetinde ve ticaretinde denge isimlerinden biriydi Hüseyin ağabey…

Acılık’ta ki ‘Ekşi oto yıkama’ dükkanı, arabadan çok insan dükkanıydı…

Karakter ve siyasi görüş olarak, siyah ve beyaz kadar zıt görüşlü insanların demlendiği…

Sohbetlerin kahkahalarla ertesi güne bırakıldığı, tatlı atışmaların tavla başında yapıldığı, esprilerin hava uçuştuğu ‘insan’ dükkanıydı Hüseyin Ekşi…

Kendine has üslubu ve tarzıyla…

Belki çoğunuz bilmezseniz ama gariban dostuydu…

Dokunurdu insanlara, gargarasını yapmazdı…

Eminim birçok insanın hatıralarında muziplikleri ile yerini alacaktır Hüseyin Ekşi…

Allah gani gani rahmet etsin.

Geride güzel hatırlarla, iki insan dostu evlat bıraktı.

Başınız sağ olsun Yusuf…

Başın sağ olsun Talip…

Bölgesindeki yatırımcıya düşman,

Çanakçı’ya hayran!

Ankara Söğütözü’nde Çanakçılar Seramik Showroom açtı.

Açılışa katılan AK Parti Zonguldak Milletvekili, Bölgemize hem katma değer hem istihdam konusunda büyük katkıları olan Çanakçılar şirketler gurubunun Ankara mağazası açılışına katıldık” notuyla paylaşım yaptı.

İçimden dedim ki;

Keşke…

Sizde, temsil ettiğiniz Zonguldak’a hizmet ederek değer katmış olsaydınız.

Keşke…

Sizde, 2 B arazilerini şirketlerinize katacağınıza, sizi ceylan derisi koltuklara layık gören Zonguldak’a fabrikalar layık görmüş olsaydınız!

Keşke…

AK Parti sayesinde büyük bir müşteri portföyü oluşturduğunuz halktan kazandıklarınızla, halkın çocuklarına istihdam alanları açmış olsaydınız!

Keşke…

Mevcut fabrikasını, sizin memleketinize taşıyan gerçek Zonguldaklılara da takoz olmak yerine bir teşekkür edebilseydiniz!

Keşke…

Bölgenize yatırım yapanları ticari ve siyasi düşman görmeseydiniz…

Kendi memleketine istihdam sağlayan adamlardan haz etmeyen Ahmet Çolakoğlu, sınırlarının ötesindeki fabrika sahibine hürmet ediyor!

Gel de samimiyetine inan…

Gel de Zonguldak sevgisine inan…

Günün sözü:

Kainatta ilk işlenen günah kibirdir...

Firavunda kraldı.

Şimdi müzede!