Son yıllarda borç sarmalına giren ve özellikle SGK'ya olan borcu nedeniyle, aylık 7 milyon lira civarında faiz ödeyen Ereğli Belediyesi tüm borçlarını ödediğini açıkladı.

Peki, ne oldu da borç sarmalındaki Ereğli Belediyesi tüm borçlarından kurtulmayı başardı?

Ereğli Belediyesi nereden buldu bu kadar parayı?

Bu yıllara dayanan ısrarlı bir mücadelenin, bir hukuk zaferinin sonucu.

Ereğli Demir ve Çelik Fabrikaları, 2018-19 yıllarından sonra Ereğli Belediyesi'ne ödediği elektrik üretim ve tüketiminden doğan bazı vergileri ödemeyi bırakmıştı.

Özel Endüstri Bölgesi ilan edilmesinin ardından, emlak vergisi başta olmak üzere bazı ruhsat ve harç bedelleri de Ereğli Belediyesi'nden alınmış, tüm bu nedenlerle bir zamanların borçsuz ender belediyelerinden olan Ereğli Belediyesi, borç batağına saplanmıştı.

Ereğli Belediyesi 2018-19 yıllarında, özellikle elektrik üretim, tüketim ve hava gazından doğan vergileri ödemeyen ERDEMİR'e dava açarak, hukuk mücadelesi başlatmıştı.

Halil Posbıyık başkanlığındaki Ereğli Belediyesi'nin uzun yıllara dayanan ısrarlı hukuk mücadelesi sonunda meyvesini verdi.

Ereğli Belediyesi, ERDEMİR'e açtığı davalardan sadece bir tanesini kazanarak tüm borçlarından kurtulduğu gibi yeni yatırımlar yapabilecek, asfalt dökebilecek bir belediye haline geldi.

Ereğli Belediyesi'nin, ERDEMİR'e açtığı ve hala devam eden davalar var.

Mesela, elektrik tüketim ve hava gazı vergisi ike ilgili dava hala devam ediyor.

Ereğli Belediyesi sadece Erdemir'in elektrik üretiminden doğan vergi için açtığı davayı kazanarak, 180 milyon liranın üzerinde bir parayı kasasına koymayı başardı.

Anlaşılan o ki Ereğli Belediyesi-ERDEMİR arasında yaşanan hukuk savaşında bu daha başlangıç.

Daha sırada ERDEMİR içinde bulunan Hazine arsaları, belediyenin arsaları ve zilliyeti olan vatandaşların arsaları meselesi var. Denizden dolgu ile kazanılan 1 milyon metrekareden fazla arsalar var.

Daha sırada, elektrik tüketim ve hava gazı vergileri var.

DERE YATAĞI ISRARI

Son 2 haftadır gündemde Alaplı’da yapılması planlanan Ahşap tekne ve yat imalatı projesi var.

Oldukça büyük, ilçe ve ülke ekonomisine büyük katkı sağlayacak, yaklaşık bin kişiye de istihdam yaratacak bir projeden bahsediyoruz.

Aslında bu proje yeni bir proje değil. Yanlış hatırlamıyorsam dönemin Zonguldak Valisi Erdoğan Bektaş zamanında da gündeme gelmişti.

Vali Erdoğan Bektaş, bu projenin yerine, sel-taşkın riskini gözönünde bulundurarak karşı çıkmış, aynı gerekçeyle Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Zonguldak İl Müdürlüğü de aynı gerekçeyle projeyi iptal etmişti.

Hatta o dönem, Zonguldak İl Özel İdaresi Meclisi de oy birliği ile projenin ruhsat başvurusunu reddetmişti.

Projenin 2019 ÇED dosyasındaki 1/1000 ölçekli haritada: Proje dere yatağı olarak görünürken, 2024 ÇED başvurusunda yer alan 1/1000 ölçekli haritada ise: Dere yatağı proje alanı olarak gösteriliyor.

DSİ'nin bu proje alanı ile ilgili olumsuz raporları var. Hatta DSİ ÇED Olur yazısında, Proje alanının sel taşkın alanı içinde yer aldığını ifade ederek, herhangi bir sel ve zararda sorumluk almayacağını bile belirtmiş.

Aradan geçmiş 6 yıl...

O kadar rapora, itiraza ve uyarıya rağmen aynı proje, aynı alana yapılmak isteniyor.

Alaplı Deresi 2019 yılında olduğu gibi yine aynı yerinde duruyor.

Coğrafi nedenlerle sel-taşkın riski de hala devam ediyor.

Tüm bu gerçekler ve riskler ortada dururken, projeyi dere yatağına yapma ısrarını anlamak mümkün değil.

2021 yılında Kastamonu'nun Bozkurt ilçesinde yaşanan sel felaketinden ders çıkarmamız lazım.

Bozkurt'ta, Ezine Çayı'nın taşması sonrası 65 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 7 vatandaşımız da sel sularına kapılıp, kaybolmuştu.

Alaplı’da, dere yatağına böylesine büyük bir projeyi yapmakta ısrar edenler, lütfen Bozkurt sel felaketini bir kez daha hafızalarında canlandırsınlar.