Ereğli’de taş ocağı ruhsatı ile cüruf işleyen işletmenin, Kaymakamlık ve Ereğli Belediyesi tarafından kapatılma/mühürlenme emrini Zonguldak Valiliği verdi.

Verdi de n’oldu?

İşletme hala çalışıyor.

Balıklar ölüyor, toprak zehirleniyor, şirket çalışmaya devam ediyor!

Çalışmazsa insanlar işsiz kalacak!

*

Termik Santral cehennemi haline gelen Çatalağzı beldesinde durum farklı değil.

ÇATES’in kireç bazlı ıslak baca gazı desülfürizasyon sistemi (FDJ: Kükürt tutma ünitesi) yok.

Yani atmosfere; soluduğumuz havaya azot oksitler, kükürt bileşenleri, karbon monoksitler yağdırıyor.

Ama çalışıyor!

Çalışınca hepimiz zehirleniyoruz!

Çalışmazsa 100’ün üzerinde insan işsiz kalıyor!

*

Eren Enerji Termik Santrali ise FDJ sistem maliyetleri düşürmek amacıyla gece geç saatlerinde kapatılıyor.

Ulusal Hava kalitesi İzleme Ağı verilerinde gece saatlerindeki kirlilik oranlarındaki artışın nedeni de bu!

Yani Holding, maliyetleri düşürüyor, biz zehirleniyoruz!

Biz zehirlenmezsek, yüzlerce insan işsiz kalıyor!

*

Kükürt nemle buluştuğunda atmosferde H2S04/ sülfirik asit oluşturur ve yeryüzüne geçer.

Sülfür oksitler su ve toprakla buluştuğunda ise çok daha kolay reaksiyona giriyor.

Bitki örtüsü ve su zehirleniyor.

O zehir de soframıza geliyor.

Yemezsek, yüzlerce insan işsizlikten bizi yer!

*

Sülfirik asitler yok olmazlar.

Kestane ağaçları yok olur, arılar yok olur.

Fındık ağaçları kurur, ektiğiniz meyve ve sebze verimi düşer, geri kalanı da sizi zehirler…

Hülasa doğa yok oluyor, bizde kanser!

Ama çalışıyor!

Çalışırsa biz kanser oluyoruz!

Çalışmazsa yaklaşık 1. 200 kişi işsiz kalır!

*

Daha bitmedi!

ÇATES ve Eren Enerji, Su Soğutma Sistemi ile saatte 500 bin ton Karadeniz suyunu çekiyor, Sodyum hopikolürürle karıştırıp denize geri atıyor.

Yani Karadeniz’i de yavaş yavaş öldürüyor.

Marmara’yı tehdit eden müsilaja neden oluyor.

*

Eren Holding, santral sahasına yıllık 1 milyon ton kapasiteli Kağıt Fabrikası inşaatına başladı.

Ruhsatsız olduğu iddia ediliyor.

Olsun zaten santralinde İşletme Ruhsatı yok!

Bu şu demek; Günde 60 bin ton su denizden alınacak. Tatlı su haline getirilmesi için bir çok kimyasal kullanılacak. Ve Karadeniz’i iki katı zehirleyecek!

*

Hülasa birkaç bin işçi karşılığında  599 Bin 698 kişi yavaş yavaş ölüyor!

*

Aslında diyecektim ki; Bu kanunsuzluğa kim dur diyecek?

Vazgeçtim!

Sisteme Vali ne yapsın, Çevre Müdürlüğü ne yapsın, siyasetçi niye ses çıkarsın!

Birkaç bin işçi için ilin nüfusu yavaş yavaş ölmezse ekonomik krizden ölürüz!

Bununda ekonomiye bir katkısı var aslında!

Hastalıklardan kurtulamıyoruz, hastanelerden çıkamıyoruz, kanser oluyoruz!

Bilmem kaç kişilik büyük büyük hastaneleri ihaleye çıkarıyoruz, müteahhitlik sektörünü canlandırıyoruz!

Orada işçiler istihdam ediliyor!

Doktorlara bol bol müşteri çıkıyor!

Telefon rehberlerimiz mümessillerle dolu, onlar da istihdam ediliyor!

Eczane ve depolarından çıkamıyoruz!

Haftanın iki günü bir depo benzin yakıyoruz!
Akaryakıt istasyonlarının istihdamına katkı sağlıyoruz!

Kantinde fahiş fiyatlarla ürün alıyor kantin sektörüne katkı sağlıyoruz!

Dışardan yemek alıyoruz, esnafa katkı sağlıyoruz!

Görüyorsunuz değil mi?

İstihdam üzerine istihdam!

Nasılsa Enerji Üssü oluyoruz!

Kazandığımızı sağlığımıza harcattıran sistemin Holding sahiplerine birer plaket verelim.

İl genelinde bu şirketlerin listesini hazırlayalım!

Sayın Ahmet Eren’den başlayalım!

Bitlis’ten gelip yerli firmaları ekarte eden zengin siyasetçi Vahit Kiler’i de unutmayalım!

Kükürt oranı yüksek kömür ile uyuşturucuyu limanımıza ulaştıran Kolombiya hükümetine de yaldızlı motifli bir takdirname hazırlayalım!  

Sonra; hep beraber toplanıp onkoloji bölümünde kanser olan çocuklarımıza yılbaşı süsü kaynana dili düdükle eğlendirelim!