Savaş yıllarının yolcu vapurları hep kıyıya yakın seyrettikleri için, Balkaya'nın arkasından çıkışları da birden bire olurdu. Hangisinin geldiği ta oradan anlaşılırdı: Koca bastonuyla yat burunlu Cumhuriyet, oturaklı Tarı. uzun ve eğik bacalı Anafarta, köhne Erzurum, kıç kasarası bitişik Aksu'yla Güneysu, sonra eski Ege. İzmir, Karadeniz vapurları...

Ya açıkta demirler, ya da. kömür alacaklarsa, mendirek ağzında “funda” deyip kendilerini Kozlu, Asma, Gelik çatanalanna çektirerek ağır ağır liman içine girerlerdi. İki çifteli kayıklar da peşlerinden. Zonguldak'ın iki katlı beton iskelesinde yalnız yolcu beklenmez, posta da beklenirdi. İstanbul'dan gelen iki-üç günlük gazetelerin paketleri. önde taşıyıcılar, arkada meraklı okuyucular. Nazlf Ayyıldız'ın ya da Kemal Karakaş'ın dükkânına götürülür, kağıtların yırtılmasıyla birlikte Tan'lar. Cumhuriyet'ler, Son Posta'lar ve Tasvlr'ler kapışılırdı.

Vapurları beklemeyen, ama seyredenler olurdu. Ocaklardan. Lavvarlardan, atölyelerden yeni çıkıp yıkanmış, çarşılık elbiselerini giyip dolaşan kömür işçllerl. Onlar. Liman Dairesi'nln demir parmaklıklarına dayanıp denize, vapurlara, gelen glden yolculara bakarlardı.

Balkaya'nn ötesi onlar için erişilmez bir dünyaydı. Karanlık, kapkara bir kömür alemine kapatılmış gibiydiler. ”Münavebeli mükellefler" askerlik yerine, köyleriyle ocakları arasındaki bu daracık alemin mekiğini dokurlardı. Kuzu kuzu, ekmek kamelerinin ağır işçi kuponlarını satıp geçinerek, yarı aç yarı tok dünyadan habersiz.

Gazete bekleyen onlar değildi…

Mümtaz Sosyal-Milliyet Gazetesi 1990

Zonguldak Nostalji

Editör: TE Bilisim