Zonguldak`ın Kilimli Ilçesi`ne bağlı Çatalağzı beldesi öyle bir hale geldi ki ;adeta savaşta ele geçirilmiş bir yer gibi yağmalanmaya başlandı.
Burada ki şirketlere nerdeyse her şey serbest.
Dağı,taşı,havası,ormanı,deresi,kumu çakılı,toprağı,herşeyi yağmalanıyor.
Üstelik bunu herkesin gözü önünde yapıyorlar.
Çatalağzı, bırakın ülke dışı kalmayı, adeta atmosfer dışı kalan bir yer haline geldi.
Uzayda hayat var mı ? Diye soruyorlar ya! Işte kanıtı! Çatalağzı`nda insanlar maskesiz yaşayabiliyor.
Mars`ta su bulundu diyorlar ya!.Çatalağzı`na siz gidin, suları görün,camaşırlarınızı dahi yıkamazsınız.
Santraller havayı ve sahilleri çalıyor.
Lavuar, ilk önce denizi çalıyordu,şimdilerde dağını,toprağını çalıyor.
Taş ocakları, malum! Ormanlarını, ağaclarını çalıyor.
Cemal Tepe`den başlayıp Çaycuma`ya kadar ormanlar köstebek yuvasına döndü.
Kestane ağacları bile kurudu.
Bütün bunlara şimdi özel işletmeler eklendi.
Duymuşlar ki; adamlar taaa! Erzurum‘dan kalkmış gelmiş.Bu konuda o kadar meşuruz yani.
Çatalağzı`nda özel lavuar işletmesi “aylardır Karadere`ye manyetik atık boşaltıyor” ihbari geldi bana.Bunu görüntüler ve yazışmalarla da kanıtlamışlar.
Daha geçen gün bana gelen bir ihbara göre ”3 varil Manyetik Madde” boşaltmışlar dereye.
Manyetik madde ;ocaklardan çıkan kömür ,lavuara geldiğinde, burada kömürün ayrışma işleminde kulanılan, demir içerikli bir madde.Normalde cok ağır olan bu madde`yi özel işletme toz halinde Karadere`ye boşaltıyormuş.Bu madde ,oradan da denize gidiyormuş.
Karadere aslında daha önce Sarı Dere iken Gelik ocaklarının açılması ve lavuarın kömür tozunu atmasından dolayı, siyah akar hale geldiği için Kara adını alıyor.Sarı Dere‘nin bir diğer kolu aslında.Diğer kolu da Cumayını Mahallesi‘nden gelip Işıkveren yolu güzergahında birleşiyorlar.Aslında derenin (karadere)bu kolunun kaynağı Sapca tepelerine kadar uzanıyor.Bu tepelerden topladığı suyu Ayiçi ve Gelik arasından geçerek lavuarın önünden akıp Çatal Agız Sahili’ne dökülüyor.

Geçtiğimiz günlerde yerel basında çıkan Çatalağzı Belediye Başkanı Adnan Akgün”termik santrale kömür yıkayan özel sektöre ait tesisin,dere kenarında görüntüsünü de vererek ,dereyi bu hale getirdiklerini” ilere sürdü.Başkan AKGÜN ; "Tesis kapalı devre sistemde çalışmadığı için yıkanan kömürün yaklaşık yüzde 15`i dereye atılmış oluyor.Yılda ortalama 15 milyon Türk Lirası sokağa atılmaktadır.“diye demeç verdi.Kömür yıkama tesisinin evraklarında “kapalı devre çalışıyor” gözükmesine ramen tesisin açık çalıştığını belirten belediye başkanı,“günde 2 bin ton kömür yıkandığını, yaklaşık 300 ton kömür tozunun da dereye aktığını“ söylüyor.“3 bin kalori değerinde olan ve dereye bırakılan kömürün ton başı fiyatı 140 TL civarında olduğu ,bununda yılda 15 milyon Türk Lirası‘na tekabül ettiğini“ vurguluyordu.
Özel işletme sahibi de “belediye başkanının yalan söylediğini, bu atıkla ilgili kendilerinin bir alakası olmadığını vurgulamış ve başkana defalarca dava açıklarını ve kazandıklarını“ söylemişdi.

esim


Oysa ,bana gelen görüntüler belediye başkanını destekliyor.Hatta bu iddialara göre belediye başkanının bile bilmediği bir şey daha ortaya çıkıyor.Dereye sadece kömür tozu (şlam) atmıyorlarmış.Kömürü ayrıştırmak için kulanılan kimyasal meteryalide boşaltıyorlarmış.Elimde bu sektörede çalışan iki işşcinin “massenger yazışması” var.
Gece vardiyasında çalıştığı anlaşılan işcilerin, sabaha karşı birbirine attığı mesajlarda;

Hay senin yapacağın işe!
-Yapacak bir şey yok.
-Bende kurumu atarım, ne olacak,yazdığı görülüyor.

Bunun ardından diğer işci “derenin agzını açması gerektigini” söylüyor.(Lavuar Emeklisi, Turgut GÜvEN`e sordugumda ;bunun nedeni, demir tozu ağır olduğundan,derenin ağzında birikme yapıyor olabilir, bilgisini verdi.)
Sonra diğer işci de;“dün geceden beri 3 varil meteryalin dereye boşaltıldığını” yazıyor..


TARiHiNDE iLK DEFA ÇATES SANTRALi KÖMÜR BULAMADIĞI iÇiN DEVRE DIŞI KALDI.

1948`de kurulan Çatalağzı Termik Santrali 1990`lı yıllarda yerini CATES B Santrali`ne bıraktı. Yakıt olarak da TTK kömürlerine dayalı çalışmakta.Bu yüzden de Çatalağzı Lavuarı‘na 1990‘lı yıllarda ”KONVEYÖR HATTI ” çektiler.Daha önce kömür vagonları ile çekilen kömürü 1993 yılında Çatalağzı Lavuarı`ndan ,Çates`in kömür stokladığı alana kadar dere kenarından,(içinde bantların bulunan) KONVEYÖR HATTI " yaptılar.

O yıllarda da Çatalağzı Lavuarı`nın kömürü ayıklarken oluştuğu kömür tozları“dereye” akıtması sonuçunda Catal Ağız sahiline kadar olan kısımda; (Kazköy yada Büyük Ağız diye bilinen eski sahilin adı, aslında Çatal Ağız`dır .Çatalağzı`nın ismi de buradan gelmiştir.Eski Sahil mi olur ? Demeyin;çünkü sahili yok ettiler., Santrali Liman ve Kömür Stok Alanı yaptilar .Böylelikle Çatalağzı`na ismini veren sahil yok edildi.)kömür tozunun dibe çökmesi sonucunda adına "Şlam” dedikleri bir kömür çesiti oluşuyor.Bu dereye yakın olan evlerin sahipleri ise kuyular açarak bu şlamı çıkarıp kendilerine gelir elde ediyorlar.Belediye de bu kuyu sahiplerine makbuz karşılığında ceza keserek kendine gelir elde ediyordu.
1956 yılında kurulan Çatalağzı Lavuarı ayıkladığı taşı Göçükaltı denilen deniz kenarına atıyor.Kömürü ayıklama işleminde ortaya çıkan kömür tozunu da dereye atıyordu.
Bir süredir Çatalağzı Lavuarı`ın yanında özel şikete ait lavuarlar da devreye girdi.




Bir kaç seneden beri uygulanan lavuar politikaları yüzünden, TTK’ya ait Çatalağzı Lavuarı bir süre çalışmadı yada eksik çalışarak ÇATES`e kömür ihtiyacını sağlayamamaya başladı.Bu sefer devreye özel işletmeler girdi. Onlarda “taahüt ettikleri” sistemi tam olarak kuramadıkları için Çatalağzı Termik Santrali yakacak kömür bulamadı ve tarihinde ilk defa devre dışı kaldı.

ÇATES`in on,onbeş sene , baca filitresi bozuktu yıllarca tamir edilmedi yada değiştirilmemişti.işte bundan dolayı“ çevre katliyamı ”yapan ÇATES`e zaten halk ”yatacak yerin yok"terimini değiştirerek ”yakacak kömürün yok" diye sitem ediyordu,gercek oldu.
Biz çocukluğumuzda ,elma bahcelerinde elma yiyemedik.Yada üzerimize silip yedik.Çocuk aklı ile bunun ne kadar tehlikeli olduğunu bilmiyorduk.Santral`in olduğu yerde yaşamamıza ramen kimse bize bu santralin zararlarını anlatmamıştı.Okulda bile duymadık.Zaten birileri halktan gizlemek için elinden geleni yapıyordu.Yani birileri kaymağını yerken biz “küllü elma” yiyorduk.

.


ÇATES şimdilerde özel şirkete bağlı olmasına rağmen devlet zarara uğruyor.Saltral durudurulduğunda bize ”Küllü Elma” yidirenler Çates calışmalı düşüncesindeydiler.Nedense simdi gıgını çıkarmadan izliyorlar.
Bütün bunların arkasında ki olayı ben ”Santralin TTK kömürünü kulanmaması ve kazanlarının değiştirilierek EREN SANTRALi gibi dışardan kömür ithali yapması için uygulanan bir oyun olduğunu” düşünüyorum.
Hatta bu durum ”ÇATES özel işletmecisinin artık TTK kömürünü kulanmak istememsinden dolayı da olabilir”diyorum.
Hatta ve hatta; bu özel lavuar şirketin Çatalağzı`na gelmesi bir oyunun parçası olabilir.Hem taahütleri yerine getirmiyor hem de santrali durdurma aşamasına getiriyor ve hala Santral, bu işletme ile faaliyete devam ediyor.Bana garip geliyor bu durum.
O zaman sorarlar adama,ocaklardan kömür mü çıkmıyor yoksa çıkan kömürü yıklayacak sistem mi tıkandı ? Neden tıkandı ? Neden ”ruhsatı, taahütü sonradan yerine getirirsin” denilip bu şirket hemen calışmaya başlatıldı ?

ÇATES`in özeleştirilmesinde de bu neden var.Zonguldak Kömürü santraller için pahalıya patlıyor.Bu ne zaman anlaşıldı.Ithal kömürü EREN kulandığından beri.(ithal kömür sirketleri daha fazla kar ettirsede,milli kaynaklar kulanılmadığı sürece devlet zarar eder.) Hal bu olunca, karşısında kurulu olan,EREN fabrikası ,kömürü ithal ederek daha ucuz kömür ile çalışıyor olması, bir diğer özel sirketin TTK kömürü kulanması da kendilerine ters gelmeye başladı.Klw`nı aynı fiyata satıyorlar ama yakıt farkından dolayı Eren Santrali daha çok kär elde ediyor.

Yada,Çatalağzı Lavuarı`nın Zonguldak`ta ki gibi kapatılıp, özel işletmeleri destekleyici politikada olabilir.

Serbest Piyasa Ekonomisi`nde ki “Serbest“ kelimesini çok farklı anlamışlar Catalagzi`nda artık “bu serbestlik" cığırından çıkmış durumda.
Dediğim gibi ÇATALAĞZI ATMOSFER DIŞI.
1956`da Kurulan Catalağzı Lavuarı,kömür ayrıştırılmak için kulandığı meteryali en azından dereye vermiyordu.Bir avucu “bir kilo” ağırlığına denk gelen bu manyatik atık, çeşitli yöntemlerle başka yere taşınıyordu.Ama kömürü ayrıştırdığında ortaya çıkan taşı Göçükaltı Sahili‘ne verdiğini söylemiştik.Şimdilerde Cemal Tepe`ye veriliyor.
Yaklaşık 45 yıl bu atığı Göcükaltı Sahili’ne atması sonucunda da;orada devasa bir yığın oluşmuş durumda.
Bu taş bildiğimiz “tam olarak” taş değil.Kömüre dönüşememiş taş mı diyeyim, bilmiyorum.Küçüken bu atığın üzerine de çıkardık.Biz buraya pislik derdik.Iki taşı birbirine vurduğunuzda hemen dağılırdı.Sadece kömür de yoktu bu pislikte.Kücük elektirik telleri de vardı.Biz de zaten bu atığa “taşların arasında bulunan telleri, kuş lastiğini bağlamak için" çıkıyorduk .
Bu şist bir çok alanda kulanılıyor.örneğin; ÇATES`e TTK kömürün yoğunluğunu azaltmak için ”bu şist karıştırılarak” satılıyordu.Yada, yol yapımında kulanılabiliyor,hatta çevre düzenlemesinde bile çelik tellerin arasında konulabiliyor.Bu yüzden bazı işletmeler buradan kamyonlarla bu atığı izinli veya izinsiz alıp kulanıyor.

Kaçak olarak alınmasının yanında, gelişi güzel alındığı içinde büyük tehlike arz ediyor.Bu alan genelde; av sezonlarında avcıların bıldırcın beklediği bir alan.
Bu atığın önünden ,sahilden yürüyen balıkcılar da var.Okul cağı çocuklarının da çok sık geldiği bir yer.Bu Atık heran çökme,kayma veya patlama tehlikesi de barındırıyor.tam olarak dibe oturmayan bu atık, insanların üzerine kayarsa,o insanların kaçmak için hiç bir şansı olmayacak.
Kanunların,yasaların Çatalağzı`na geçmediği bir dönem mi yaşanıyor ? bilemiyorum.Ben böyle bir karar duymadım.Burası Kovboy kasabası da değil.
isin ilginc tarafı;
Ben Almanya`dan bunları öğreniyorum da, yetkiller neden görmüyor?.
Çatalağzı kapsama dışı mı yoksa ,çekmiyor mu oradan ?

Hayati YILMAZ

Editör: TE Bilisim