Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem henüz balıkçı esnafının sorununu çözememişken, şimdi bir de Vagon Kafe üzerinden cami tartışmasının içinde buldu kendini.

Biz günlerdir Zonguldak'taki imar sorununu ve belediyenin imar stratejisini gündeme taşırken, Ak Parti Zonguldak İl Başkanı Mustafa Çağlayan da Vagon Kafe ve cami tartışması arasında görevini yapmayan bürokratlara dikkat çekti.

Zonguldak Belediye Başkanı Tahsin Erdem düşük bütçeyle bir şeyler yapmaya, kendince halka yeni sosyal alanlar kazandırmaya çalışıyor. Ama bunu yaparken yasaları ve kurumları yok sayıyor.

Balık satış noktaları, vitamin bar ve plaǰ örneğinde görüyoruz ki en başta yapılması gerekenler, proje bittikten sonra eksik, gedik ne varsa ortaya saçılıyor.

Zonguldak'ın imanından sorumlu olan belediye imara aykırı icraatların altına imza atıyor. Kaçak ve yasal olmayan yapılar ve düzenlemeler yapıyor.

Vatandaş aynı şekilde imara aykırı yapılaşma yapsa, karşısına imar müdürlüğünün ekipleri dikilir.

Belediyeler kaçak yapılaşma yapmazlar, kaçak yapılaşmayla mücadele ederler.

İşte bu cami avlusuna vagon Kafe yapma fikri de belediyenin ilgili kurum ve kişilerle iletişimden uzak, polemiğe açık, beraberinde bir sürü tartışmayı getiren düşünülmeden hayata geçirilen projelerinden bir tanesi.

Tahsin Erdem ve belediyenin hizmet ve yatırım stratejilerini belirleyen ekip, Ak Parti Zonguldak İl Başkanı Mustafa Çağlayan'a cami avlusuna Kafe yapma fikri ile öyle güzel pas verdiler ki, o da golünü attı.

Tahsin Erdem'in elindeki bütçe ile destek almadan yapabileceği projeler hem sınırlı hem de sıkıntılı durumda.

Balıkçı tezgahlarını hizmete açmak için Devlet Demiryollları'ndan izin almak gerekiyordu. Madem izin alınmadan yapıldı, Tahsin Erdem siyaset yapmak yerine ortadaki sorunu çözmeye kafa yormalıydı.

Hadi Tahsin Erdem'in aklına gelmedi, strateji müdürü bu olacakları önceden düşünmeli ve belediyeyi böyle komik bir duruma düşürmemeliydi.

İmar Müdürü belediyenin imara aykırı projelerinin doğuracağı mağduriyetleri ve siyasi sonuçlarını ta en baştan Tahsin Erdem'in önüne koymalıydı.

Belediyenin İmar Müdürü var ama projeleri imara aykırı.
Belediyenin Strateji Müdürü var ama anlaşılan o ki ürettiği stratejiler bir işe yaramıyor.

Oysa belediyede her iş özel kalem müdürü, strateji müdürü ve imar müdürünün elinden geçiyor ve aklından çıkıyor.

Sonuç olarak yapılan yanlış stratejilerin siyasi faturasını ise Başkan Tahsin Erdem ödüyor.

Hadi şimdi hep birlikte o vagonu koyacak bir yer bulun.

TAT METAL VE ÇEVRE KİRLİLİĞİ
TAT Metal hiç kuşkusuz bölgenin önde gelen ve istihdam yaratan sanayi kuruluşlarından bir tanesi.

Zonguldak’ın yarattığı ender markalardan biri.

Günlerdir sosyal medyada fotoğraflar, videolar ve bir takım paylaşımlar dolaşıp duruyor.

Bu paylaşımlara baktığımızda TAT Metal ve iki aliminyum tesisinde dereye zehirli sanayi atığı bırakıldığını görüyoruz.

Bu sanayi tesislerinden dereye atık su gideri bağlanmış, apaçık görünüyor videolarda.

Yıllardır yöre halkı şikayetlerde bulunuyor. İlgili kurumlar gelip inceleme yapıyor, dere suyundan numuneler alıyor. Ama ortada bir açıklama yok. Sadece kesilen cezalar var.

Numune sonuçları ve dereye bağlanan atık su giderini hanki fabrikaların kullandığı sır gibi saklanıyor.

Yaptığı denetimleri kenti sitesinde paylaşan Çevre Şehircilik ve İklim Değişikliği Zonguldak İl Müdürlüğü, numune sonuçlarını ve dereye zehirli atıkları bırakan firmaları bir türlü açıklamıyor.

Sanayi atıklarının bırakıldığı o dere, Ereğli'nin sebze ihtiyacını karşılayan ve tarım yapılan üç köyün içinden geçip Gülüç Çayı ile birleşip Karadeniz'e dökülüyor.

Balıklar ölüyor, tarım arazileri kirleniyor, insan sağlığı tehdit ediliyor.

Ama bir sonuç yok.
Bir açıklama yok.
Bir yaptırım yok.
Arıtma tesisi yok.

Oysa Ereğli OSB'nin başında devlet var.
Bu iddiaları denetleyecek devletin kurumları var.

Tüm bu olup bitenlere kayıtsız kalınlığını görmek, insaların kafasını karıştırıyor.

Sonuç olarak ortaya, milletin suyunu, tarım arazisini, denizini kirletenlerin korunduğu gibi bir bakış açısı çıkıyor ortaya.

Milleti bu çirkin bakış açısından kurtarmak için ise devletin şeffaf olması, yasa ve yönetmelikleri eksiksiz uygulaması ve yaptırım uygulaması gerekiyor.

Çünkü yasa ve yönetmelikler kişiye, kuruma göre anlam değiştirmezler.

Yasa ve yönetmelikler herkese eşit uygulanır.

Amacım sermaye düşmanlığı yapmak değil. Ama sermaye de bir taraftan artı değer elde ederken, diğer taraftan çevreye, doğaya, yasalara ve insanlara karşı saygılı olacak.

Hiçbir kazanç, insandan ve doğadan daha değerli değildir.

Onun için 'önce insan, önce doğa' diyor ve bu konunun takipçisi olacağımı belirtmek istiyorum.

Sadece OSB'ler değil, Erdemir de Eren Enerji de ÇATES de çevreye karşı daha hassas olmalı, çevre dostu yatırım bütçelerini gözden geçirmeliler.

Devletin valisi, kaymakamı başta olmak üzere, ilgili kurumları da çevre konusunda yasa ve yönetmelikler ışığında denetimlerini arttırmalı, kurallara uymayan firmalara ise yaptırımlarda bulunmalılar.

Evet, bize çelik lazım, aliminyum lazım, elektrik de lazım...

Ama üzerinde yaşadığımız dünya da lazım.

Ne üretirse üretsin, hiç kimsenin dünyamızı kirletmeye hakkı yok.