CHP Zonguldak Milletvekili, TBMM Milli Savunma Komisyonu Üyesi Eylem Ertuğrul, Diyanet’e, özel yayınevlerinin bastığı Kur’an-ı Kerim meallerini “re’sen inceleme ve sakıncalı bulunanları imha etme” yetkisi veren kanun teklifi görüşmelerinde konuştu.

CHP’li vekil Eylem Ertuğrul konuşmasında, “Diyanet Başkanı Ali Erbaş ve onun yönettiği diyanette hurafelerle halka dini bilgi satanlar varken dinimize gelecek zararı başka yerde aramayın!” dedi.

Ertuğrul’un o konuşması;

“Sayın Başkan, Değerli Milletvekilleri,

Üzerine görüşmeler yaptığımız bu kurumun ne amaçla kurulduğunu hatırlatmak istiyorum.

Diyanet İşleri Başkanlığı, 3 Mart 1924 tarihinde Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucu lideri Mustafa Kemal Atatürk’ün önderliğinde kurulmuştur. Aynı gün Şeriye ve Evkaf Vekaleti kaldırılmış, yerine laik Cumhuriyet rejimiyle uyumlu bir şekilde din hizmetlerini kamu hizmeti olarak yürütmek üzere Diyanet İşleri Başkanlığı tesis edilmiştir.

Atatürk, Diyanet'in rolünü şu sözlerle ifade etmiştir:

"Din lüzumlu bir müessesedir. Dinsiz milletlerin devamına imkân yoktur. Fakat bu hakikat, dinin istismar edilmesine, alet edilmesine cevaz vermez. Din temiz vicdan işidir."

Ve yine başka bir ifadesinde der ki:

"Bizde din işlerini gören Diyanet İşleri Başkanlığı vardır. Bu teşkilat, cumhuriyetin dini alandaki temsilcisidir. Bu teşkilat, halkın dinî ihtiyaçlarını karşılar, ama siyasetle asla uğraşmaz."

Cumhuriyetin kurucu iradesi, dini siyasete alet etmeyen, halkın manevi ihtiyaçlarını karşılayan, ama devleti şeri kurallarla değil, hukuk devleti ilkesiyle yöneten bir anlayışla Diyanet’i yapılandırmıştır.

Bugün geldiğimiz noktada Diyanet, Atatürk'ün çizdiği bu rotadan ciddi biçimde sapmıştır. Kurumsal yapısı siyasallaşmış, söylemleri toplumu ayrıştıran bir noktaya evrilmiş, kamu kaynaklarını şeffaflıktan uzak şekilde kullandığı iddialarıyla güven sarsıcı bir hâl almıştır.

Erdoğan’ın danışmanı açık açık vatandaşa sövdü! Ses kaydı ortaya çıktı!
Erdoğan’ın danışmanı açık açık vatandaşa sövdü! Ses kaydı ortaya çıktı!
İçeriği Görüntüle

Bizim görevimiz, Diyanet’i kurucu ilkelerine, yani laiklik, liyakat ve şeffaflık esaslarına geri döndürmektir.

Diyanet, sadece bir inanç kurumunun değil; aynı zamanda laik Cumhuriyet rejiminin bir kurumu olmalıdır.

Ancak son yıllarda Diyanet İşleri Başkanlığı ve Başkanı Ali Erbaş'ın eylem ve söylemleri, bu kurucu vizyonla ciddi bir çelişki içindedir. Diyanet, Atatürk'ün çizdiği rotadan saparak, laiklik ilkesine aykırı bir şekilde siyasallaşmış ve toplumu kutuplaştırıcı bir noktaya evrilmiştir. Öyle bir noktaya evrilmiştir ki, minbere kılıçla çıkıp insanlara göz dağı veren hatta ülkenin kurucu değerlerine üstü kapalı şekilde lanet okuyan hala gaza ve cihat politikası güden, sürekli skandal sözlerle gündeme gelen bir başkan Diyanet’i yönetmektedir.

Böyle bir başkanın yönettiği kurum nasıl halkın vicdanına seslenecek?

Böyle bir başkanın yönettiği Diyanet’in içinde de cami kürsülerinde sıcak siyasete girip her gün siyasetçilere ayar veren, bu yüzden de toplumun nefretini kazanan sosyal medya fenomeni olmaya hevesli din görevlilerinizin söylemleriyle mi olacak?

"Annenizin diz kapağına fazla bakmayın hâllenirsiniz." diye vaaz veren şeyh bozuntularıyla mı olacak?

“Kadın kocasından dayak yiyorsa Allah'a şükretmelidir, Allah dövün diyorsa vardır bir hikmeti?” diyen “6 yaşında çocuk evlenebilir” diyen alçak zihniyetle mi olacak bu iş?Şayet biz çocuklarımızın dinle ilişkisini önemsiyorsak, çocuklarımızın, gençlerimizin dinden uzaklaşmasını dert ediyorsak başkalarının dinle ilgili bir şey söylemesine gerek yok, asıl zarar onlardan gelmiyor. Asıl zarar bu din adına konuşanlardan geliyor, asıl zarar din adına iş görenlerden geliyor; gerçekten asıl sıkıntımız bu. Türkiye'de öyle bir güruh var ki tasavvuftaki anlamından çok uzak, dinimizin temel ilkelerinden çok uzak tarikat yapıları cirit atıyor. "Ancak sana kulluk ederiz ve ancak senden yardım isteriz." diye temel bir düsturu olan bir dinde ve bu düsturunu beş vakit namazda defalarca tekrar edilmesini isteyen bir dinde müritlerinden koşulsuz sadakat bekleyen tarikat şeyhlerinin yeri olabilir mi? Ama varlar, hem de çoklar, hem de çoğalıyorlar, hem de çok konuşuyorlar.

İsrafa ve şatafata düşkünlüğüyle Diyaneti dolayısıyla dinimizi sürekli tartışma konusu hâline getiren Ali Erbaş varken Türkiye'de siz başka suçlu aramayın!

Hele hele biri daha var ki akıllara zarar. Müfredatın her yerine, olur olmaz her yerine din bilgisi sokuşturarak dindar nesil yetiştireceğini zanneden ama işin sonunda hem bilgisiz hem dinsiz nesiller yetişmesine sebep olacak olan Yusuf Tekin varken suçu başka yerde aramaya hiç gerek yok!

Üzerine konuşmak kürsüye çıktığım 2. maddeye bakıyorum. Kur'an meallerini Din İşleri Yüksek Kurulu'nun denetimine bırakan ve sakıncalı görülen çevirileri mahkeme yoluyla toplatma ve imha ettirmeye imkan tanıyan bir düzenleme bu.Ama acı bir gerçek var ki toplumumuz dini bilgileri islamın ana kaynağı olan Kuran-ı Kerim’in meallerinden değil, özellikle sosyal medya ortamlarında kendilerini dini lider olarak adlandıran çakarlı arabalarla fink atıp halkın saf dini duygularını istismar ederek servetlerine servet katan soytarılardan öğrenmekte. Asıl bunları kontrol altına alın!”