Dünya’da kartlar yeniden karılıyor.

Türkiye’yi 18 yıldır yöneten iktidar ekonominin hızlı çöküşünü engelleyemiyor.

Ekonomik koşullar Corona Virüsü unutturdu…

Uzmanlar, önümüzdeki yılın Mart ayına kadar iflasların peşi sıra geleceğini söylüyor.

Sadece ülkemizde değil, hemen hemen tüm ülkelerde ekonomik göstergeler çakılmış durumda.

Ağır faturayı 2 yıl sonra çok daha net göreceğiz…

Yaşadığımız şehirde fatura daha da ağır olacaktır.

Elimizdeki değerleri, günün koşullarına uygun hale getirmemenin tembelliğini ağır bir fatura olarak ödeyeceğimiz günlere geldik.

Ne KEDAŞ kaldı satılacak…

Ne ERDEMİR, ne Kağıt fabrikası…

Ne tekstil atölyeleri kurabildik, ne yeni istihdam alanları…

Boş duran arazileri tarım ekonomisine bile dönüştüremedik…

Kolonları, Türkiye Taşkömürü Kurumu’na  (TTK) oturmuş bir ekonomik yapı ile bu depremin altında bıraktı bizi siyaset…

Hırsızları, yolsuzları, yeşil alan talancılarını, siyaset maymunlarını konuşmaktan, hokkabazlara bakmaktan bu depremi umursamadık.

Çok geç kaldık!

Her seçimde TTK’a işçi sözü beklerken 54 Bin kişinin çalıştığı kurumda 8 bin kişi kaldık.

Türkiye, eski Türkiye değil…

Bildiğimiz ekonomik göstergeler tarih oldu…

Çağa ayak uyduramadık, mecburen çağa bizi kendine uyduracak.

Daha fazla geç kalmadan bu kentin akil insanları TTK’nın geleceği konusunda pazarlığa oturmalı, Limanı devrini Belediye’ye yapmalı…

Filyos Projesi hızlı bir şekilde hayata geçerken, Karadeniz Sahil Yolu Projesi’ni tüm ağlarıyla birlikte yaptırmak için enerji sarfetmeliyiz.

Türkiye’nin 3. Büyük Liman kenti olacak Filyos’un arka bahçesini konuşmalıyız.

Filyos Projesi’ne de geç kalmadan…

Dönemin Valisi Ahmet Çınar’ın 2018 yılında dediği gibi;

Karadeniz havzasına açılan en büyük liman.

Orta ölçekli değil, büyük ölçekli sanayicilerin geleceği bir endüstri bölgesi. Tarım acısından gelenekleri, kimliği, kültürü olmuşmuş, bereketli zengin bir yer. Her şartta düşünürsek bizim burayı hiç ihmal etmemiz gereken ve üzerinde hassasiyetle durmamız gereken ve geleceğini planlamamız gereken boş verirsek, salıverirsek herkes bir şey yapar.

Müteahhitler gelir, Ali gelir, Veli gelir, TOKİ gelir, bu coğrafyayı rastgele betona boğarız. Ve kıymetsizleştiririz.

Bu büyük bir imkan, şehir için bir şans. Özetle bizim bu planı yapmamız lazım, geleceğe bu planı bırakmamız lazım.

Bu kadar cennet güzelliğinde, kıymetli bir yerin yağmalanmasını bizim önlememiz lazım.